Edirne Kuşatması (Bulgarca: Битка при Одрин, Sırpça: Bitka za Jedrene, İngilizce: Siege of Adrianople) Birinci Balkan Savaşı esnasında 1912 Ekim ortalarından 26 Mart 1913'e kadar Bulgaristan 2. Ordusu tarafından gerçekleştirilmiştir. Şehrin içinde savunma için bulunan 52.597 asker dışında, 106.000 üzerinde sivil bulunuyordu (yarısı Türk, kalanları Yunan, Ermeni, Bulgar, Yahudi ve Batı Avrupalılar).[5] Dönemin vilayet matbaası müdürü ve Yeni Edirne Gazetesinin imtiyaz sahibi yazı işleri sorumlusu olan Şevket Dağdeviren, Balkan Savaşı Anılarının 5 Aralık 1912 tarihli bölümünde kuşatmanın başında halkın nüfusunun yaklaşık 150000 kişi olduğunu, bunlardan 57000 kişinin ordu mensubu, 37000 Müslüman, 25000 Rum, 14000 Musevi, 5000 Ermeni, 24000 Bulgar dağılımının içinde de 10000 göçmen olduğunu bildirir.[6]
24 Eylül 1912 tarihinde Osmanlı Sofya Elçiliğinin İstanbul'a gönderdiği uyarı telgrafı yaklaşan tehlikeyi bildiriyordu: "Bulgarların ilk amacı Osmanlı'nın güçsüz Kırklareli tümenidir. Edirne'ye ise baskın taarruzu düşünüyorlar. Edirne müstahkem mevkii takviye edilmeli, vatani hizmet süresi dolan askerler terhis edilmemelidir."
Şevket Dağdeviren, Balkan Savaşı Anılarının 20 Ekim 1912 tarihli bölümünde savunma ordusu güçlerini: 12000 dördüncü nişancı tümeni ve onuncu nizamiye tümeni, 7500 onbirinci tümen, 7000 ihtiyat tümeni, 8000 Gümülcine ihtiyat tümeni, 10000 Babaeski ihtiyat tümeni, 11000 topçu istihkam taburu, 300 süvari ve 2000 kırkını aşmış yurttaştan oluşan tabur olmak üzere toplam 57000 adet olarak verir.[6]
Edirne müstahkem mevkii kumandanlığına getirilen Mehmed Şükrü Paşa, Edirne kuşatması başlamadan bir hafta önce kente gelebildi. Edirne'nin savunması görevi verilen Şükrü Paşa'ya şehrin kuşatılması halinde 50 gün savunulması emri verilmişti. Gazeteci Gustav Cirilli, o günler için Edirne Kuşatması Günlüğünde; Kral Ferdinad'ın haçlılarının 21 Ekim'de Edirne'yi kuşattığını, Sırbistan kralı Petro'yu da yanına alarak 15 Kasım'da kuşatmayı tamamlayarak dış dünyadan soyutladığını, 21 Kasım'dan 4 Aralık'a kadar bombaladığını, müttefiklerin, 20'yi aşkın hücumdan, 10 muharebeden, 40 topçu düellosundan, şehrin üzerine yağdırılan 1500 den fazla top mermisinden, 430 binayı yerle bir ettiğinden, 20 kişiyi öldürüp 50 kadarını yaraladığından ancak kaleyi de önemli bir stratejik noktayı da ele geçiremediğinden söz eder.[7][8]
Bu sürede ya Bulgar ordularının geriletileceği ya da İstanbul'dan destek gönderileceği öngörülmüştü. Ancak Mehmed Şükrü Paşa, İstanbul'dan destek alamamasına rağmen, Bulgar ve Sırp ordularının saldırılarına 5 ay 5 gün süreyle direnerek tarihe geçen bir savunma gerçekleştirdi.
Yine de kuşatmanın başarıyla sonuçlanması büyük bir askeri başarı kabul edilir, çünkü şehrin savunması Alman kuşatma uzmanları tarafından geliştirilmiş ve yenilmez kabul edilmişti. Bulgaristan ordusu 5 aylık kuşatma neticesinde, Mehmed Şükrü Paşa'nın teslimi kabul etmesi ile Edirne'yi ele geçirdi.
Kuşatma bittikten sonra, kaynaklara göre Bulgar askerleri veya Yunan yerlileri, Edirne'de bulunan Müslümanların ve Yahudilerin evlerini üç gün boyunca yağmaladı.[9] Ayrıca Carnegie raporuna göre, Bulgar askerleri Türk esirlere vahşice davrandı ve bazılarını öldürdü.[9]
Carnegie Raporu ilke olarak Bulgarlar'a iki temel suçlama getirir;
Bulgar askerleri, Osmanlı esirlere barbarca ve insanlık dışı davranmıştır.
Bulgar makamları, kuşatmanın bitmesinden sonraki üç gün boyunca Edirne Türk nüfusunun mallarının yağmalanmasına izin vermiştir.
Aynı raporun 109 - 123. sayfalarında kuşatma sonrasında Sarayiçinde esir tutulan birçok esirin açlık nedeniyle zor koşullarda kaldığı ya da öldüğü bildirilmektedir.
Tarafsız gazeteciliğin yetkin örneklerinden olan Gustave Cirilli;[13] Bulgarların Edirne'ye girdikten sonra uzun kuşatma, savaş ve açlık sonrası bitkin düşmüş Osmanlı esirlerinin şehir dışında Tunca kıyısındaki Eski Saray (Bugünkü Sarayiçi) bölgesine dipçik, yumruk ve tekme darbeleriyle yürütülerek götürüldüğünü, bir kısmının kurşunlanarak öldürüldüğünü, diğerlerinin ise soğuk, açlık ve ölüme terk edildiğini, gömülmeden bırakılan ceset yığınlarının halk sağlığını tehdit ederek kolera salgınlarına neden olduğunu Edirne Kuşatması Günlüğü'ne not etmiştir. Karaağaç yolu üzerinde idam edilerek öldürülmüş birçok Türk'ün cesedini de sokaklarda, tarlalarda ve ırmağa atılmış olarak gördüğünü yine günlüğünün aynı sayfalarında ifade eder. Cirilli, şehre giren Sırp birliklerinin ise Bulgarların tam tersine Edirne halkına terbiyeli ve nazik davranarak onların sempatisini kazandığını, bazen de Bulgarlarla uyguladıkları şiddet nedeniyle kavga ettiklerini günlüklerine kayıt etmiştir.[7][8]
^ЦВА, ф. 48, оп. 1, а, е. 3, л. 86; а. е. 5, л. 205-206; Иванов, Н. Балканската война... с. 332-335 (Bulgarca)
^Alexandar Vachkov: The Balkan War 1912-1913, sayfa 124
^abcdeNecdet Hayta, Togay Seçkin Birbudak: Balkan Savaşları'nda Edirne, T.C. Genelkurmay Başkanlığı, Ankara, 2010, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı Yayınları, sayfa 96.
^Balkanistica (Sayı 8) 21 Nisan 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., American Association for South Slavic Studies, American Association for Southeast European Studies, South East European Studies Association, Slavica, 1993, sayfa 46. (İngilizce)
^abcKazancıgil Ratip, Gökçe Nilüfer, Dağdevirenzade M. Şevket Bey'in Edirne Tarihi ve Balkan Savaşı Anıları, Türk Kütüphaneciler Derneği Edirne Şubesi Yayınları, 2005 Edirne
^abcCirilli Gustave, Journal de Siege D'AndrinopleLibrairie Chapelot Paris 1913
^abcCirilli Gustave Edirne Kuşatması GünlüğüCeren Yayıncılık 2012 Edirne çev: Fazıl Bülent Kocamemi
^abAvigdor Levy: Jews, Turks, Ottomans: a shared history, fifteenth through the twentieth century, 2002, sayfa 186-187. (İngilizce)
^Avigdor Levy: Jews, Turks, Ottomans: a shared history, fifteenth through the twentieth century, 2002, sayfa 154. (İngilizce)
^Kazancıgil Ratip Hafız Rakım Ertür’ün anılarından Balkan Savaşında Edirne Savunması Günleri, Edirne Özel İdaresi, 1986
^Kazancıgil Ratip, Savaşı Yaşayanların Kaleminden Edirne Balkan Savaşı Anıları Hafız Rakım Ertür M. Şevket Dağdevirenzade Dr. Rifat Osman, Edirne Valiliği Kültür Yayınları, S: 139 - 207 2013 İstanbul
^Avigdor Levy: Jews, Turks, Ottomans: a shared history, fifteenth through the twentieth century, 2002, sayfa 153. (İngilizce)