Hasan Tahsin Paşa (1845–1918), Birinci Balkan Savaşı'nda görev almış Osmanlı subayı.
Messaria'da (şimdiki Molista) doğmuş bir Arnavut'tu.[1][2]Yanya'da Rum Zosimea lisesinde okudu, akıcı şekilde Rumca biliyordu. 1870 yılında Katrin'de jandarmalığa başladı, daha sonra astsubay olarak Osmanlı Ordusu'na katıldı. Kısa süre sonra subay oldu, 1881 yılında Yanya Jandarma Komutanı oldu. 1908-1910 yılları arasında Yemen valisi olarak görev yaptı.
Birinci Balkan Savaşı başladığı sırada Selanik'teki 8. Geçici Kolordu Komutanı olarak görev yapmaktaydı. Prens Konstantin komutasındaki Yunan kuvvetleri, güneyden Selanik şehrine ilerlemeye başladı. Sarantaporon, Vardar ve Yenice Muharebeleri'nde Yunan kuvvetlerini durdurmaya çalıştıysa da yenildi. 22. Tümen'in kalıntılarından, 1 Anadolu redif tümeninden ve V. Kolordu'dan bir kısım birlikler olmak üzere, toplam 30.000 civarı asker ve yalnızca 30 topla direnmeye çalıştıysa da 2-3 Kasım tarihlerindeki muharebelerde yenilgiye uğradı.[3] Kuzeydoğu'dan da 7. Bulgar Tümeni'nin Selanik'e yaklaşması üzerine Yunan komutanlarıyla şehrin teslim için görüşmelere başladı. 8 Kasım [E.U. 26 Ekim] 1912'de Selanik'i ve 26,000 Osmanlı askerini Yunan ordusuna teslim etti. I. Konstantin, dönemin başbakanı Venizelos'a ordunun ve şehrin teslim haberini telgrafla bildirdiğinde paşa zor durumdaydı:
Dün bütün gün ve gece, ordu Aksios köprüsünden geçti. Dün gece İngiltere, Fransa, Almanya ve Avusturya genel konsolosları, Selanik askeri valisi ve Tahsin Paşa’nın temsilcisiyle birlikte Topçin karargâhına geldiler, beni bulup şehrin ve ordunun teslimi hakkında şartlar ileri sürdüler. Savaşın sonuna kadar tarafsız kalmayı vadederek, Türk ordusunun, silahlarını muhafaza etmesine izin vermemi rica ettiler benden. Reddettim. Silahların mutlaka teslim edilmesini istedim. Ancak, taviz olarak, savaştan sonra silahların geri verilmesini kabul ettim. Sonra, cevap için son ve kesin vade olarak sabahın altısını saptadım. Sabah saat beşte, Selanik askeri valisi bir diplomatik temsilci eşliğinde gelerek silahların teslimini prensip olarak kabul ettiğini bildirdi; ancak acemi eratın eğitimi için kullanılan 5.000 tüfeğin istisna sayılmasını teklif etti. Ret cevabım üzerine, başkomutanla anlaşmak üzere iki saatlik yeni bir süre rica edip gitti. Bu yeni süre sona erdiği zaman, ortaya çıkmamışlardı daha. Bu nedenle, ileri harekâta geçmesini orduya emrettim. Harekât saat dokuzda başladı. İleri saflarımız düşmanın öncülerine yaklaştığında, saat akşamın dört buçuğuydu. Tahsin Paşa bana derhal bir subay yollayıp, şartları kabul ettiğini bildiren bir mektup ulaştırdı. Dolayısıyla ileri harekâtı durdurdum, silahların ve şehrin teslim protokolünü imzalamak üzere Tahsin Paşa’ya iki subay yolladım.[4]
Bu sebepten Divan-Harb tarafından vatan haini olarak gıyabında yargılandı ve idam edilmesine karar verildi.
Yunanlar tarafından serbest bırakılmasından sonra, önce Fransa'ya, sonra İsviçre'ye sürgüne gitti. 1918 yılında Lozan'da öldü ve oraya gömüldü. 1937 yılında mezarı Selanik'e taşındı. Savaş esnasında emir subaylığını yapan oğlu Kenan Mesare Yunan vatandaşı oldu ve özellikle Balkan Savaşları'nı resmettiği tablolarıyla tanındı. Diğer oğlu Qemal Mesarea Arnavutluk'a taşındı, daha sonra Arnavutluk'un Yunanistan büyükelçisi olarak görev yaptı.
^Riza Nur (1968), "Hayat ve Hatıratım", II, Altındaǧ Yayinevi, OCLC5884946, Selânikte kumandan olan Arnavut Tahsin Paşa hiç harpsiz ve şartsız Selânik'i Yunanlara teslim etti. Bunun için Yunanlardan para...