Kesin Osmanlı zaferi.(Balkanlardaki son Osmanlı zaferi) • Edirne yanında Kırklareli ve Dimetoka'da Osmanlı topraklarına geri katıldı. • Dimetoka ve birkaç ufak yer haricinde günümüz Türkiye Cumhuriyeti'nin Doğu Trakya topraklarının sınırı çizildi.
Osmanlı 1.Ordusunun 10.Kolordusu (Hurşit Paşa komutasındaki Çanakkale mürettep 10.kolordu) Osmanlı 4.Ordusuna ait Bolayır kolordusu Yan birlikler (Bölgedeki Osmanlı 1.2.3.4. ordularına ait 200.000 civarı Osmanlı kuvvetinin bir kısmı sevk edilmiştir]
4.000 asker (Edirne Civarı) toplamda 2-3 alay piyade ve 2 alay süvari
Kayıplar
Az (Bulgar pususuna düşen Yüzbaşı Reşit Bey ve keşif birliği) ancak harekat sırasındaki kolera salgınında 4000 civarı asker
Edirne'nin Kurtuluşu, iki farklı tarihi olayı ifade eder.
Bunlardan birincisi Osmanlı'nın Doğu Trakya Harekâtı'nı yani Osmanlı kuvvetlerinin I. Balkan Savaşı'nda Sırp ve Bulgar kuvvetlerine karşı kaybettiği Edirne Muharebesi ile Osmanlı idaresinden çıkan ve Londra Konferansı ile Bulgaristan Krallığı'na bırakılan şehrin, II. Balkan Savaşı sırasında savaş bakanı (savunma bakanı) Enver Paşa ve Osmanlı Ordusunun genel komutanı (şimdiki genelkurmay başkanı) Ahmet İzzet Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu tarafından 21 Temmuz 1913 günü geri alınması aynı zamanda Kırklareli ve Dimetoka'nın geri alınması olayıdır.
İkincisi ise I. Dünya Savaşı sırasında Mondros Mütarekesi sonrası Yunan kuvvetlerince 25 Temmuz 1920'de işgal edilen Edirne'nin, Mudanya Ateşkesi gereğince 25 Kasım 1922 tarihinde TBMM kuvvetlerince teslim alınmasıdır. Günümüzde 25 Kasım tarihi halihazırda "Edirne'nin Kurtuluşu" olarak kutlanmaktadır.
Harekat Öncesi
Birinci Balkan Savaşı'nın sonrasında Bulgaristan'ın müttefikleriyle olan anlaşmazlığı sonucu İkinci Balkan Savaşı patlak verdi. Bulgaristan Krallığı hem Yunanistan Krallığı hem Sırbistan Krallığı hem de Karadağ Krallığı ile savaşa girmek zorunda kaldı. Bulgaristan Krallığı bu durumla uğraşırken Romanya Krallığı'da bu durumu fırsat görüp Bulgaristan Krallığı ile anlaşmazlık içinde olduğu güney Dobruca'ya saldırır. Balkan ittifakının çatırdaması ve kendi arasında bir savaşa tutuşması,Osmanlı Devleti için sürpriz olmuştur. Daha altı ay öncesine kadar Osmanlı Devleti üzerindeki emelleri uğruna birlik olup savaşan devletlerin hedeflerine ulaşmalarının ardından sadece bir ay sonra kendi aralarında savaşa tutuşması karşısında Osmanlı Devleti, ilk önce çekimser bir tutum sergilemiştir. Osmanlı Devleti'nin Yunan-Sırp ittifakına dâhil olmak konusundaki isteksizliği de bu çekimserlikten kaynaklanmaktadır. Osmanlı için 2.Balkan Savaşı'nın başında 1.Balkan Savaşı'ndaki ağır kayıplarda sessiz kalmanın diğer nedenidir.[1]
Ancak Bulgaristan'ın kötü hali Osmanlılarında dikkatindedir.
Bulgarlar Romen birliklerinin Dobruca'da işgaline yeterli beklenen direnişi gösteremezler. Bu durum Osmanlı İmparatorluğu içindeki kurmaylarca da çok büyük bir fırsat olarak görülür. Bölgede özellikle Edirne yöresinde Bulgarların neredeyse tüm ordu ve kolordularını çekip Sırp Yunan ve yeni durum üzerine Romen hatlarına gönderdiği sadece Edirne'de Tümgeneral Vulko Velchev komutasında 4.000 kişilik bir garnizon'un kaldığı tespit edilir.[2]Osmanlı İmparatorluğu kurmayları tarafından Edirne ve Batı Trakya'nın kurtarılması fikri PadişahV. Mehmet'e sunulur. Padişah hem Türk imajını düzeltmek hem de İttihat ve Terakki Partisi'nin baskısından kurtulmak için planı uygun buldu ve bir sürpriz saldırı yapılmasına karar verilir.
Ancak bunun öncesinde Bâb-ı Âli öncesinde Ingiliz Fransız Rus elçilerini çağırarak bir nabız yoklar İngiltere Fransa ve Rusya büyükelçileri Bulgar topraklarına olası bir Osmanlı vs.müdahalesine karşı olduklarını Londra Antlaşması'na Osmanlı'nın sadık kalması gerektiğini belirtirler.[1]
Osmanlı İmparatorluğu'nun bölge'de bu sırada 200-250.000 civarı askeri vardı ve ordunun başında Enver Paşa yanında Ahmet İzzet Paşa bulunmaktaydı.1.OrduKıyıköy (Midye) civarında en ön saflara konuşlanmıştı. Bunu Doğudan batıya 2. ve 3. Ordu takip ediyor buna karşın Gelibolu'ya konuşlu 4. Ordu bulunmaktaydı.[2]
6 Temmuz günü ordu birliklerine Midye ve Enez hattının sonuna kadar ilerleyip bekleme talimatı verilir.Ordu sınıra kadar ilerler.
Bunun üzerine İngiliz Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey Osmanlı'nın imzalanan anlaşmalara saygı duyması gerektiği aksi halde Bulgarların uğradığı felaketten istifade ile Edirne'yi geri almaya kalkarsa sonradan uğrayacağı cezanın pek şiddetli olacağı değil tüm Avrupa toprakları İstanbul'u bile kaybedeceği yolunda Avam kamarasında bir tehdit konuşması yapar.[1][3] Kisacası Osmanlı'nın Edirne yönüne hamlesine İngiltere karşı çıkmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu bir süre daha bekler ancak iki olay bu beklemeyi sonlandırır. İlki 12 Temmuzda bölgedeki Yunan ordularının Bulgaristan'ın elindeki Batı Trakya topraklarına doğru hareketlenmesi o sırada Bulgarların elindeki Dedeağaç ve Edirne üzerine yürüme ihtimalinin belirmesidir ki 1.Balkan Savaşında Çatalca'da birliklerinin başındayken komutanlık yapamayacak şekilde yaralanan Berlin'e ateşe olarak atanan Mahmut Muhtar Paşa buraların Yunanistan'a verilmek istendiğine dair açık duyumlarının olduğunu belirtip Yunan eline geçmeden buraları Osmanlı'nın alması gerektiğini ifade eden bir telgrafı İstanbul'da hükûmete bildirir.[4] İkinci olarak 17 Temmuz'da Bulgar Kralı Romanya'ya barış teklifi yapar. Bu durumda Bulgarların halini Batı Trakya'da Yunanistan veya Osmanlı Imparatorluğu'na karşı koyamayacak halde olduğunu ortaya koymaktadır.[4] Netice olarak Osmanlı harekete geçmeye kesin olarak karar verir.
Harekat
18-19 Temmuz'da Osmanlı birliklerinin hareketlenmelerini fark eden Bulgarlar, sayıca az olmaları nedeniyle geri çekilmeye karar verirler. 19 Temmuz günü Edirne'yi boşaltmaya başlarlar .Ancak 19 Temmuzda beklenen Osmanlı harekâtı gerçekleşmeyince çekilmeyi durdurup 20 Temmuzda tekrar Edirne'ye mevziilenirler.[2] Bu arada 19 Temmuz'da Osmanlı hükûmeti bir bildiri yayınlar.Bildiri de Bulgar işgali altında bulunan yerlerde Türklere yapılmakta olan zulümleri önlemek ve başkent İstanbul'un güvenliğini sağlayacak bir sınıra erişmek üzere ordusuna Midye-Enez hattını geçme emrini verdiğini ilan etmiştir. Bildiride harekâtın sınırlı olup Meriç'in sağ sahiline geçilmeyeceği de önemle belirtilmektedir.[4] 20 Temmuz 1913 günü saat 17.58'de ertesi gün için Osmanlı ordu birliklerine neler yapacaklarını bildiren bir emirname yayımlanmıştır. Bu emirnamede
düşmanın Lüleburgaz bölgesinde yoğunluklu olmak üzere 2-3 alay piyade ve 2 alay süvariden ibaret olduğu, tüm ordunun Edirne ve Kırklareli'ni kurtarmak için harekete geçeceği Sağ Kanat Komutanı Abuk Ahmet Paşa tarafından ilgili birliklere bildirilmiştir.[4] Osmanlı ordusunda Çatalca'dan gelip sınıra gelen Osmanlı 1.Ordusundan 10.Kolordu ve Osmanlı 4.Ordusuna ait Bolayır kolordusu (Harekât başkanlarından biri Mustafa Kemal'dir) bu harekâtta ön safta ilerlemek üzere görevlendirilir.[4][5]
21 Temmuz'da Osmanlı güçleri resmi olarak ilerlemeye başladı. 21 Temmuz'da Lüleburgaz ve Vize 22 Temmuz'da ise Kırklareli neredeyse hiç direniş olmadan Osmanlı'nın eline geçer. Bu arada 21 Temmuz'da Osmanlı'nın ilerlemeye başladığını anlayan Bulgar kuvvetleri Edirne'yi tekrar boşaltmaya başlar. Bütün bunlar olurken Osmanlı'ya ait Yüzbaşı Reşit Bey liderliğinde bir keşif kolu Bulgarlarca pusuya düşürülür. Reşit bey çatışmada ölür birliği de zayiyata uğrar.[4]
22 Temmuz'da Bolayır Kolordusu Edirne'ye ulaşmıştır şehir boşaltılmıştır, ancak kolorduya Lüleburgaz yakınında bekleme emri verilir; zira Enver Paşa şehre propaganda maksatlı bizzat ilk kendisinin gireceğini belirttiğinden Osmanlı Ordusu bir gün daha bekler ve Savunma Bakanı Enver Paşa bir zamanlar Yarbay Enver Bey olarak kurmay başkanı atandığı, Hurşit Paşa yönetimindeki sol kanat ordusu ve Çatalca'dan gelen bağımsız süvari tugayı,Velihaht şehzadeler ve Ahmet İzzet Paşa ile 23 Temmuz'da şehre girer.Osmanlı Imparatorluğu'nda çeşitli gazeteler kendisini Sultan I.Murat'dan sonra "Edirne'nin ikinci fethedeni" diye adlandırır.[2] Böylece Ittihad ve Terakki Partisi ile hükûmeti kamuoyu kazanmak için gerekli propagandayı yapmış olur.Bu günün seçilmesinin diğer bir nedeni de İttihat ve Terakki Partisi'nin “Hürriyet Kahramanı” olarak öne sürmüş olduğu Enver Paşa'nın başı çektiği 1908 Devrimi’nin yani İkinci Meşrutiyet'in ilanının beşinci yıl dönümünün bugüne “rastlamış” olmasıdır. (23-24 Temmuz 1908)[6]
Osmanlı kuvvetleri şehirde belli bir direniş bulamadılar ve kolaylıkla Meriç nehrine ulaştılar. Bu arada Bolayır Kolordusu'da Karaağaç, Edirne-İstanbul Demiryolu hattı, Dimetoka'yı da ele geçirir.[4][7]
Ancak Osmanlı Ordusunun taahüt edildiği gibi Meriç nehrinin,Kırklareli'nin sınırında tam olarak durduğu söylenemez zira bir Türk süvari kolu Yanbolu'na kadar ilerleyip Bulgarlar özellikle Bulgar köylüler arasında paniğe sebep olmuş,köylülerin bir kısmı dağlara kaçmıştır.[2] Liderler arasında bu talihin tamamen tersine çevrilmesi olarak kabul edildi.Tarihçi Richard Hall'in sözleriyle, "Birinci Balkan Savaşı'nı kazanmak için çok sayıda Bulgar askerinin öldüğü Doğu Trakya'nın savaş alanları yeniden Osmanlı denetimine girdi.".[2] Sonrasında ise Yanbolu'ya kadar ilerleyen bu birlik Osmanlıca geri çekilmiştir.
İngiltere Osmanlı'nın Edirne'yi alması üzerine ilerlemeyi durdurması için bir kısım savaş gemilerini Çanakkale'ye gönderirken Rusya Osmanlı'yı Kafkas vilayetlerine yani Doğu Anadolu'daki topraklarına saldırmakla tehdit eder.[2]
Sonuçları
Osmanlı İmparatorluğu ilerleyişini durdurdu ve Edirne, Kırklareli, Lüleburgaz, Karaağaç ile Dimetoka Osmanlı'ya geri verildi. Osmanlı İmparatorluğu'nun asker kaybı Romanya gibi azdı, ancak 4.000 asker harekât sırasında veya hemen sonrası kolera'dan öldü.
Osmanlı DevletiBalkanlar'da son zaferini kazandı ve I. Dünya Savaşı'na kadar Trakya sınırlarında büyük bir toprak kaybetmedi. Osmanlı kuvvetlerinin 21 Temmuz günü şehri ele geçirmesine karşı Edirne'nin yeniden Osmanlı topraklarına dahil olması ancak 29 Eylül 1913 günü Bulgaristan Krallığı ile imzalanan İstanbul Antlaşması ile resmiyet kazandı.[8]
Bu harekât sonrası gerek Osmanlı İmparatorluğu gerekse Bulgaristan birbirlerini etnik temizlik yapmak ile suçlamışlardır. Osmanlı İmparatorluğu bu harekâta kadar Bulgaristan'ı Türklere hatta 2.Balkan Savaşı başlamasıyla Rumlara bile ķötü muamele etmek ve toplu katliamlarla itham etmiş bu harekâtla onları bu mezalimden kurtardığını belirtmiştir. Gerçekten de Carnegie Raporu ve çeşitli uluslararası kaynaklarda bu durumu belirtmektedir.[9][10][11][12][13]
Bulgaristan Krallığı bazı uluslararası kaynaklar ise bu defa bu harekât sonrası 1.Balkan Savaşı'nda Doğu Trakya'nın Osmanlı elinden çıkmasının sorumlusunun Bulgarlar olduğu iddiasıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğu Trakya Bulgarlarını Doğu Trakya'dan Bulgaristan topraklarına zorla sürdüğü toplu katliamlar yaptığını iddia etmiştir.[14]
Bununla birlikte 2.Balkan Savaşının üzerinde 2 yıl geçtikten sonra her şey değişmiş ve Osmanlı ile Bulgaristan düşman değil, müttefik olmak zorunda kalmıştır.Zira, Birinci Dünya Savaşı patlak verince Osmanlı Imparatorluğu Almanya ve Avusturya Macaristan İmparatorluğu yanında muharebeye katıldı Sırbistan ve Romanya ise ihtilaf devletleri yanında savaşa girdi.1915'te Osmanlı'nın Almanya ile bağlantısı tarafsız konumda duran Bulgaristan'dan geçiyordu. Osmanlı Imparatorluğu -Bulgaristan ile tekrar masaya oturdu. 1915 Osmanlı-Bulgar Hudut Tashihi antlaşması yapıldı ve Bulgaristan'a Osmanlı, Almanya ve Avusturya yanında savaşa girmesi Sırbistan'a savaş açması, Osmanlı'ya Alman sevkiyatlarına izin vermesi karşılığında Bulgaristan'a Dimetoka ile çevresindeki 2600km2lik alan geri verildi. Bu durum haricinde aşağı yukarı günümüz Türkiye Cumhuriyetindeki Trakya topraklarının sınırı bu harekât ile çizilmiş oldu.
Kaynakça
^abcHayta,Necdet; Balkan Savaşları'nda Edirne,Genelkurmay Yayınları, Ankara,2010,s.117
^abcdefgHall, Richard C. (2000). The Balkan Wars, 1912–1913: Prelude to the First World War. Routledge. ISBN 0-415-22946-4 s.119
^Cemal Paşa; Hatıralar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2001, s. 62
^Uzdil, Mahmut Beliğ; Balkan Savaşı’nda Çatalca ve Sağ Kanat Ordularının Harekâtı - Savaşın Siyasi ve Psikolojik İncelemeleri, C I-II-III,Yay. hzl. Özlem Demireğen - Nurcan Aslan, Genelkurmay ATASE
Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2006 s.76
^Latif Bağman - Oral Onur; Atatürk’ün Yaşamında Edirne, Edirne Ticaret Borsası Yayınları, Nu.: 1, Günlük Ticaret Gazetesi Tesisleri, İstanbul, 1982, s. 18