Alacahöyük, Çorum'un Alaca ilçesinin 15 km kuzeybatısındaki Alacahüyük köyündeki bir höyüktür. Bu höyükte dört ayrı kültür evresinden kalma 15 yerleşim ya da yapı katı saptanmıştır.
Yerleşim
Yapılan arkeolojik kazı ve araştırmalar neticesinde, Alaca Höyük sakinleri yangından sonra yerleşmeyi terk etmemiş olduğu çıkan arkeolojik verilerden değerlendirilmektedir. Ölülerini aynı mezarlıkta D, H, B ve R mezarlarına, hoker durumda gömüldüğü tespit edilmiştir. Yerleşimin mezar biçimleri en eski tarihli ile en yeni tarihli arasında değişiklik bulunmamaktadır.[1] Yangın öncesine ve sonrasına ait mezar buluntuları da farklı bir kültür süreci yansıtmamaktadır. Bu bilgilere göre yangının, ne kadar şiddetli ve kapsamlı olursa olsun, Eski Tunç Çağı'nı sonlandırmış olamayacağı sonucuna ulaşılmıştır. Diğer bir anlatımla, Eski Tunç Çağı, 5. kat yangınından sonra da bir süre devam etmiş ve Geçiş Dönemi'nin ardından Koloni Çağı'na kesintisiz geçilmiştir. Bu süreçte ortaya çıkan değişiklikler akademisyen arkeolog Tahsin Özgüç'ün belirttiği gibi, güneyden gelen kültürel etkilerin ortaya çıkardığı yerel bir gelişim olarak değerlendirilmelidir.[1][2]
Tarihçe
Eski Tunç ve Hitit döneminde çok önemli kült ve sanat merkezi olan Alacahöyük' te 4 uygarlık çağı açığa çıkarılmıştır.[3] Alacahöyük arkeolojik araştırmalarda İlk bulgular M.Ö 3500'lü yıllara götürse de bazı bulgular, tarihi 1500 yıl daha geri götürerek M.Ö. 5000'li yıllara kadar dayandığını gösteriyor. Orta Anadolu’da M.Ö yaklaşık 1750 yıllarına kadar süren Hatti Dönemi, Hititlerin Anadolu’ya gelip bir krallık kurmalarıyla son bulmuştur .Ancak, Hatti kültürünün izleri Hitit Uygarlığı içinde de devam etmiştir.[2] Hitit İmparatorluk Çağında Alaca Höyük, mabet-sarayı, temiz ve atık su kanalları, biri kabartmalı olmak üzere anıtsal iki kapısı ve girişinde bulunan şehir suru ile önemli bir kült merkezi olduğu gözükmektedir.
Arkeolojik kazılar
İlk keşif
Alacahöyük ilk olarak 1835 yılında W.G.Hemilton tarafından keşfedildi. 1907'de Th Makridi İstanbul müzeleri adına ilk çalışmalarını başlatmıştır.[2][3]
Alacahöyük'ün esas adı İmat Höyük'tür. Çevreye en yakın bilinen yerleşim birimi Alaca ilçesi olduğu için Alaca adıyla anılır. Atatürk buraya kendi cebinden verdiği 500 Lirayla ilk kazıları başlatmış ve girişiminin sonucu dünyada yankı bulmuştur.[4][5]
Alacahöyük’teki ilk kazılar, Osmanlı arkeolog Theodor Makridi tarafından 1907'de yapıldı. Buradaki kazılar 1935'ten sonra Dr. Hamit Zübeyir Koşay ve Remzi Oğuz Arık'ın başkanlığında yürütüldü. Bu kazılarda Bakır Taş Çağı'ndan Osmanlı dönemine kadar gelen uzanan dönemlere ait buluntular ele geçti.
Alaca Höyük’te 1935 yılı kazılarına Sfenksli Kapı’nın kuzeyinde başlanılan kazılarda, 6-8 metre derinlikte, yazımızın konusunu oluşturan mezarlardan B, R, T işaretli olanları bulunmuş, 10.20 m. derinlikte Geç Kalkolitik Çağ kadar inilmiştir. 1936 yılı kazılarında A,A’,C mezarları günışığına kavuşturulmuş, 13.81 metre derinlikte anatoprağa ulaşılmıştır. 1937-1939 yılları arasında da H, D, E, F, K, L ve S mezarları bulunmuştur. Bugüne kadar mezarların stratigrafisi konusunda çeşitli araştırmalar yapılmış değişik sonuçlara ulaşılmıştır.[1][5]
Tabakalanma
Remzi Oğuz Arık, Hamit Zübeyir Koşay ve M.Akok başkanlığında uzun yıllar süren kazı sonucunda höyükde 4 ana yerleşme evresinde toplanan veriler netlik kazanmış, Kalkolitik Çağ'dan Demir Çağı'na kadar süren; yaklaşık 15 yapı evresi ortaya çıkarılmıştır. Yapılan arkeolojik incelemeler 3. evre'deki buluntular İlk Tunç Çağı'nı işaret etmektedir. Yerleşme içinde Höyüğün en ünlü tabakası olağanüstü gömüt armağanlarına sahip kral mezarlarının olduğu 3. tabaka sayılmakla beraber tabakaya ait 4 yapı evreside bulunmuştur. Alacahöyük raporlarında bu tabaka çok kez Bakır Çağı olarak tanımlanmaktadır.[6]
İlk Evre
İlk Evre verilerin M.Ö. 5000-M.Ö 3500'li yıllara kadar olabileceğini gösterirken, Alacahöyük'ün birinci kültür evresi olarak adlandırılan üst katlarında, Friglerden başlayarak Roma, Bizans, Anadolu çanak çömlek, özellikle içi boyalı toprak kaplar ve ayaklı meyvelikler göstermektedir. Bu katlarda ortaya çıkarılan silah ve kullanım eşyalarının çoğu taştandır.
İkinci Evre
İkinci Evre verileri M.Ö 2500 - M.Ö 2100 kral ve prens mezarlarına rastlanmıştır. Mezarlarda göze çarpan bulgular; gümüşten yapılan ölü armağanları, altın ve gümüşten yapılan değerli eşyalar. Özellikle mezarın çevresinde bulunan yabani hayvanların kafatasları ve boynuzları görülüyor. Erkeklerde daha çok takı bulunurken kadın mezarlarında o döneme ait silahlara rastlanmıştır.[7]
Üçüncü Evre
Üçüncü Evre: M.Ö 2000 – M.Ö 1200 Bu dönemde Alacahöyük toprakları Hititlere aitti. Hititlere ait çok önemli arkeolojik eserler bulunmuştur. Kenti çevreleyen surlar Hititlerden kalmış olduğunu belgesel yönetmeni Tekin Gün araştırma yazısında geçmektedir. Ayrıca Sfenksli kapı Hititler döneminde inşa edilmiştir.[8] O döneme ait en özgün ve naif sanat eserlerinden birisi de bu sfenksli kapılardır. Sfenkslerin çevreyi kötülüklerden koruduğuna inanılıyordu. Taşlar üzerinde çok ilginç motifler yer alır. Bazı motiflerde müzisyenlerin olduğu görülmüştür. Bu motifler o dönemlerle ilgili bizlere önemli tarihsel geliştirmeler katmaktadır.Ayrıca bu döneme ait çivi yazılı tabletler bulunmaktadır.[8]
Dördüncü Evre
M.Ö 650 Bu evrede Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı yaşamıştır. Çok önemli bulgulara rastlanamamıştır. Bu kültürel evrede bu kentin önemi artık kalmamıştır. O döneme ait kalıntılar Ankara müzesinde sergilenmektedir.Çanak-çömlek ve para gibi eşyalar bulunur.[8]
Alacahöyük yerleşmesinin Kalkolitik Çağ'a tarihlenen yapı katlarına; diğer tabakalara göre ancak çok az alanda inilebilmiştir. Bu açıdan bu çağa ait yerleşim planının çizilmesi olanaksızdır. Ancak bazı yapıların ortaya çıkışından en azından bu çağın yapım teknolojisini anlayabilmekteyiz. Koşay bu yapıların planlarını; M. Akok imzalı çizimler ile yayınlamasına karşın bilgi vermemektedir.[9] Akok'un planları ve üç boyutlu çizimlerinden taş temel veya subasmanın üzerine, analı kuzulu yerleştirilen ince kerpiç tuğlalarından örülme sıvalı duvarların var olduğu yorumlanabilir. Dam örgüsü konusunda bir bilgi verilmemesine rağmen bunların günümüz Anadolu kerpiç mimarisindeki gibi düz damlı olduğu sanılmaktadır. Dama konan ince toprak örtünün (?) altında hatıl ve kamışların varlığı da günümüz mimarisine uymaktadır. Yapıların tabanları kil sıvalıdır. Planlarda birbirine yapışık dörtgen odalar ile karşılaşılmakta; evlerin içinde ocak yerleri bulunmaktadır. Alaca'nın 1963-67 yılları çalışmalarına ait raporda çamur sıvalı kamış duvarların varlığı bildirilmektedir. Daha sonraki yayınlarda ise bu konuya değinilmemiştir. Gerçekten bunların dal-örgü kulubelere mi ait olup olmadığı bilinmemektedir. 2012 yılı çalışmalarında, H4 19 açmasında yanmış kerpiç yığınlarının altında yer alan 53 cm'lik dolgu toprağının altında ikinci bir yangın tabakası açığa çıkarılmıştır. Bu yangın tabakasında yoğun bir şekilde Son Kalkolitik döneme ait çanak çömlek parçaları bulunmuştur. Ancak bu çanak çömlek parçaları henüz herhangi bir mimari tabakayla ilişkilendirilememiştir.[9]
Çanak Çömlek
Kalkolitik Çağ yapı katlarında; birbirine yakın mal gruplarından çanak çömlek parçaları ele geçmiştir. Yapı katlarına göre bir ayrımın olmadığı ya da yayınlarda bu şekilde bir analizin yapılmadığı belirlenmektedir. Hamuru iri kum katkılı, boya astarlı, açkılı siyah mal ile orta kaba hamurlu; içi dışı kahverengi mal; dışı grimsi siyah içi siyah mal; ince hamurlu dışı siyah açkılı içi sarımtrak esmer maldan parçalar bulunduğu bildirilmektedir.[9] Dışı gri içi siyah açkılı malın Kalkolitik Çağ'ın en altyapı katlarında ele geçtiği söylenmektedir. Biçimlerde çok çeşitlilik yoktur. Düz dipli, ağzı yayvan silindir biçimli kaseler, yüksek ayaklı meyvalıklar, çömlekler, tek ve çift kulplu testicik gibi İç Anadolu Bölgesi'nin kendine özgü özelliklerini de veren biçimler görülmektedir. İçi kırmızı alacalı; dışı siyah içi ve dışı açkılı; üzerinde kırmızı bant olan tek tük parçalar da ele geçmiştir. Alaca'nın bu yapı katlarında ele geçen çömlek parçalarının kulpları dikkat çekicidir. Bazı kulplar şematik hayvan biçiminde yapılmıştır. Kabarcık düğme kulp, çengel kulp gibi çeşitleri görülmektedir. Bazı mal gruplarında çizi, oyuk ve kabartma tekniği ile yapılmış bezeme bulunmaktadır. Şevronlar, birbirine parelel çizgiler, dalgalı hatlar, sokma nokta bezemeler en çok görülen bezeme türüdür.[2][9]
Kil
Ağırlık askısı, halka, çıngırak, ağırşak ve çok az sayıda figürin bulunmuştur.[9]
Yontma Taş
Çakmaktaşının obsidiyene nazaran daha fazla kullanılmış olduğu bir endüstri ile karşılaşılmıştır. Dilgi endüstrisi hakimdir. Yarı şeffaf obsidiyenin hammadde olarak kullanılmış olduğu örnekler vardır. Üçgen biçimli çakmaktaşı ok uçları topluluğun yaşam tarzı konusunda fikir vermektedir.[9]
Sürtme Taş
Alacahöyük Kalkolitik Çağ toplulukları günlük işlerinde yassı baltanın yanı sıra sap delikli taş baltalar da kullanmışlardır. Ezgi taşları, öğütme taşları diğer kaba alet grubunu oluşturmaktadır.[9]
Kemik ve Boynuz
Yapılan açma ve kazı çalışmalarında çok sayıda bızın yanı sıra kemik çekiçler, saplar, boynuz oraklar bulunmuştur. İTÇ'nda da kullanılan kemik çekiçlerin işlevleri bilinmemektedir.[9]
İnsan Kalıntıları
Alacahöyük Kalkolitik Çağ tabakasının ölü gömme gelenekleri de ancak çizimlerle gösterilmiştir. Bu çizimlerden ölülerin hocker biçiminde yanlarına mezar hediyesi konularak gömüldükleri anlaşılmaktadır. Mezarlarda, kapların yanı sıra bulunan bakırdan bilezikler bu çağdaki takılara örnektir. Mezar tipi olarak taş sanduka mezarların yanı sıra toprak mezarlar da vardır. Tekil gömütlerin yanında ikililer de ortaya çıkarılmıştır.[9]
Çorum ilinin 45 kilometre güneyindeki Alaca höyük antik kentinde Tanrıça Hepat'a ithaf edilen baraj, MÖ 1240'lara tarihlendiriliyor. Tarım arazilerini sulamak ve içme suyu sağlamak amacıyla kullanılan eser, yaklaşık 150 metre uzunluğunda bir bente sahiptir.[2]Gölpınar Hitit barajı'nın, III. Hattuşili veya IV. Tuthaliya tarafından yaptırıldığı tahmin edilmekte olup, IV. Tuthaliya'nın Anadolu'da yaşanan büyük kuraklığın ardından birçok baraj yaptırdığı biliniyor.[8] Derinliği farklı noktalarda beş metreye kadar ulaşan baraj, aynı döneme tarihlenen diğer örneklerinden farklı olarak yeraltı suyuyla besleniyor ve su kaynağı kendi havzasının içinde bulunuyor. Barajın açığa çıkarılan kısmında iki kanal, bir havuz ve üç heykel kaidesi bulunmuştur. Yaklaşık üçte ikisi dolan barajda bugün 2 milyon 500 bin metreküp su tutulmuş durumdadır.[5]
Galeri
Alacahöyük'teki mezarlardan birçok güneş diski çıkarılmıştır. Bu disk, erken dönem Hitit Çağı'ndan.
Alacahöyük Müzesi. Eski Tunç Çağı (MÖ 3000-2000) eşyaları.
Alacahöyük arkeolojik kazı sitesi.
Alacahöyük'te bulunan kadın figürü şeklinde modellenmiş çanak.
^abAlaca Höyük Tarihi(PDF). Çorum İl Kültür Turizm Müdürlüğü. ss. 1,2. 18 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi(PDF). Erişim tarihi: 18 Eylül 2021.
^"Alacahöyük, Hitit baraj". Bir Belgeselcinin Gözünden Türkiye’deki Antik Kentler(1). Sivil gündem- Kültür. 18 Eylül 2021. 16 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi.
^"Alacahöyük". TAY Projesi. Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri - 28 Ağustos 2021. 28 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ağustos 2021.
^"Alacahöyük". Araştırma yazı:Tekin Gün. Mootol-Kültür Sanat,19 Nisan 2013. 8 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi.