Başlığın diğer anlamları için Turan sayfasına bakınız.
Bütün Türk halkının birliğini amaçlayan Türkçülük ile karıştırılmamalıdır.
"Turan" teorisi altında birleşen "Altay" ve Ural dillerinin konuşulan bölgelerini gösteren Avrasya haritası.
Turancılık veya Pan-Turanizm, tüm Ural-Altay kavimlerinin birliğini savunan siyasi görüş. İlk olarak Macarlar, Finler, Estonlar ve Rusya içindeki Fin-Ugor kavimleri ile beraber Tunguzlar, Moğollar ve Türklerin bir araya getirilmesi olarak ortaya çıkmıştır.[1] Türkçü ve Turancı olan Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları isimli eserinde Turancılığın; Macarları, Moğolları, Tunguzları, Finuvaları içine alan bir kavimler karması olmadığı görüşünü belirterek Turancılığı Türk halkları ile sınırlandırmış ve Türkçülük ile aynı anlamda kullanmıştır.[2] Turancılık bugünkü Türkî devletlerde bu şekilde benimsense de esas olarak Fin tarihçi Matthias Alexander Castrén tarafından Ural-Altay kavimlerinin birliğini sağlamak amaçlı ortaya atılmış bir görüştür.
"Turancı" terimi İran kökenlidir ve Orta Asya'da prehistorik bir insan topluluğuna atıfta bulunduğuna inanılır. Terim, 18. yüzyıldan itibaren Orta Asya'yı belirtmek için bilimsel literatürde yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Avrupalı bilim insanları, terimi Abu al-Ghazi Bahadur'un tarihî eserlerinden almışlardır; Shajare-i Türk adlı eserin İngilizce açıklamalı çevirisi 1729 yılında yayımlanmış ve hızla Avrupalı bilim insanları için sıkça başvurulan bir kaynak haline gelmiştir.[3][4]
İdeolojinin temeli, Fin dilbilimci Matthias Alexander Castrén'in çalışmalarına dayanmaktadır. Castrén Pan-Turanizm ideolojisini benimsemiş ve Ural-Altay halklarının etnik birliği ve gelecekteki büyüklüğüne inanmıştır. Castrén, Finlerin Orta Asya'dan (daha spesifik olarak Altay Dağları'ndan) geldiğini ve küçük, izole bir topluluk olmaktan çok, Macarlar, Türkler, Moğollar gibi halkları içeren daha büyük bir siyasi birliğin parçası oldukları kanısına vardı. Turancılığın tanımı, sadece tüm Türk halklarının birliğini değil (pan-Türkizmde olduğu gibi), aynı zamanda "Turan dilleri" konuşan tüm halkları içerdiğine inanılan daha geniş bir Turan veya Ural-Altay ailesinin ittifakını ima eder.[5]
Turancılık, tüm Ural-Altay halklarının birliği için bir siyasi hareket olmasına rağmen, kapsayıcılığı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Türkiye Türk'ü olan Ziya Gökalp'e göre, diğer Turan halkları (Finler, Macarlar, Moğollar vb.) kültürel olarak çok farklı oldukları için Turancılık sadece Türk halkları için geçerliydi; bu nedenle Turancılığı Türkçülüğe endeksledi. I. Dünya Savaşı sırasında Lothrop Stoddard tarafından verilen tanımına göre:[6][7]
Turancılık, sözdebilimsel teorilerle karakterize edilmiştir. Diğer görüşlere göre Macar Turan Cemiyeti'nin bilim insanı üyelerinin (Jenő Cholnoky, Lajos Ligeti, Zoltán Felvinczi Takács ve diğerleri gibi) bilimsel çalışmaları, dönemin bilimsel hayatının ön saflarında yer almıştır. Turan veya Ural-Altay akrabalık teorilerine göre sözde "Turanlılar" terimi Bulgarlar, Estonyalılar, Moğollar, Finler ve Türkiye Türkleri ve Türkiye'de yaşayan Kürtleri[kaynak belirtilmeli] de kapsamaktadır.[9][10] Her ne kadar temeldeki bilimsel teoriler çağdaş bilimde geniş çapta sorgulanmış veya reddedilmişse de, Turancılık hâlâ bazı Türkçe konuşulan ülkelerde geniş destek bulmaktadır. Sözde-Türkologlar olarak adlandırılan bu bilim insanları, tüm Avrasya göçebelerini ve tarihteki büyük medeniyetleri Türk veya "Turan" kökenli olarak kabul ederler. Yorumlayanlara göre bu tür görüşlerde Turancılık, taraftarlarının geçmişteki başarısızlıklarla başa çıkmalarına yardımcı olan bir tür sözde ulusal argümanlar oluşturmaktadır.[11][12][13][14]
Bölgelerine göre Turancılık
Türkiye
Tüm Türkî halkların birliğini savunan görüş, Rusya'da 1905 Devrimi'nden önceki günlerde Azerbaycan Türkleri ve Tatar aydınları tarafından ortaya atılmış, 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Türkiye'de de geniş yankı bulmuştur. İttihat ve Terakki yönetimi içinde Ziya Gökalp'in başını çektiği Türkçü-Turancı görüşler egemen olmuştur. Devrim Osmanlı Komutanı Enver Paşa, 1918-1922'de, karışıklık içinde olan Rusya'da Turancılık fikrini canlandırmaya çalışırken öldürülmüştür.
Ziya Gökalp'in Selanik'te 'Genç Kalemler'de yazdığı "Turan" şiirinde geçen "Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan; Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan." dizeleri süreç içerisinde Türkiye'deki Turancılardan sıkça atıf alıp temel oluşturdu.[15]
İmparatorluk dönemi
Türkiye'de dış Türkler'e yönelik ilgi 1890'larda başladı. Fransız tarihçi Léon Cahun'ün Asya Tarihine Giriş: Türkler ve Moğollar adlı eserinin Necip Asım Yazıksız tarafından yapılan Türkçe çevirisi (1896), Türkçü hareketin dönüm noktalarından biri idi. Daha önce Türkçede özel bir anlam taşımayan Turan kavramı Cahun'ün eseri sayesinde yaygınlık kazandı.
1913'ten itibaren Türk Ocağı ve genelde Turancı düşünce, İttihat ve Terakki yönetiminin tam siyasi desteğini kazandı. İttihat ve Terakki hareketinin "resmi" ideologu olan Ziya Gökalp, Turancı düşüncenin başlıca sözcüsü idi. Ziya Gökalp'in yanı sıra, hikâyeci Ömer Seyfettin Turan fikrinin popülerleşmesine katkıda bulundu. Mehmet Emin Yurdakul'un 1918'de Turan'a Doğru adıyla derlediği şiirler, Halide Edip'in Yeni Turan romanı, Ömer Seyfettin'in Yarınki Turan Devleti adlı risalesi, Fuad Köprülü'nün Turan başlıklı ilkokul okuma kitabı, 1913-1918 aralığında Turan fikrini yaydılar. I. Dünya Savaşı başlangıcında yayınlanarak (1914) İttihat ve Terakki yönetimi tarafından çeşitli dillere çevirilen Türkler bu Muharebede Ne Kazanabilirler adlı propaganda risalesinin yazarı Munis Tekinalp (asıl adı Moiz Kohen), savaşın ana hedefinin Turan'ı kurtarmak olduğunu savundu.[18]
Enver Paşa'nın Aralık 1914'te giriştiği birincil hedefi Erzurum'a kadar ilerlemiş Rusları yurttan atmak olan Sarıkamış taarruzunun ikincil stratejik hedefi Kafkasya üzerinden Orta Asya'daki Türklere ulaşmak ve bu yolla I.Dünya Savaşı'ndan Osmanlı'yı galip çıkarmaktı. Ancak bu girişim, 32.000 Osmanlı askerinin öldüğü bir yenilgiyle sonuçlandı. 1918 yazında Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Killigil komutasında bir Türk birliği, Ekim Devrimi nedeniyle kargaşa içinde bulunan Azerbaycan ve Dağıstan'ı Rus işgalinden kurtararak bağımsızlığını ilan etti. Turan'ı kurmaya yönelik bu girişime de, Osmanlı Devleti'nin diğer cephelerde uğradığı yenilgi nedeniyle, Kasım 1918'de son verildi.
Cumhuriyet dönemi
1920'ler
Millî Mücadele'de İttihat ve Terakki'nin Türkçü ve Turancı kadroları önemli bir rol oynadığı halde, TBMM hükûmeti 1920'den itibaren Turancı akıma karşı kesin bir tavır almış ve Atatürk, 1927'de Turancılık hakkında "tarihte örneği olmamış imkansız bir hedef" olarak bahsetmiştir.[19]
Mustafa Kemal Paşa, 1 Aralık 1921'de Bakanlar Kurulunun görev ve yetkisini belirleyen meclis konuşmasında geçmiş dönemde Panturanizm ve Panislamizm yapılmaya çalışıldığı için "düşmanlar" tarafından saldırıya uğradıklarını söyleyerek, karşı olduğunu şu sözlerle söyledi:[20]
“
Efendiler, bu noktada mütalâam ikmal için derim ki; büyük hayaller peşinden koşan, yapamıyacağımız şeyleri yapar gibi görünen sahtekâr insanlardan değiliz. Efendiler; büyük ve hayalî şeyleri yapmadan ve yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın husumetini, garazını, kinini bu memleketin ve bu milletin üzerine celbettik.
Biz Panislâmizm yapmadık. Belki "yapıyoruz, yapacağiz" dedik. Düşmanlar da "yaptırmamak için bir an evvel öldürelim!" dediler.
Panturanizm yapmadık! "Yaparız, yapıyoruz dedik, yapacağız dedik" ve yine "öldürelim" dediler! Bütün dâva bundan ibarettir. Efendiler, bütün cihana havf ve telâş veren mefhum bundan ibarettir. Biz böyle yapmadığımız ve yapamadığımız mefhumlar üzerinde koşarak düşmanlarımızın adedini ve üzerimize olan tazyikatı tezyidetmekten ise haddi tabiîye, haddi meşrua rücu edelim. Haddimizi bilelim. Binaenaleyh Efendiler, biz hayat ve istiklâl isteyen milletiz. Ve yalnız ve ancak bunun için hayatımızı ibzal ederiz!
„
—1 Aralık 1921, Mustafa Kemal Paşa'nın Heyeti Vekilenin salâhiyet ve vazifesine dair konuşmasından
Turancı düşüncenin tanınmış önderi Ziya Gökalp 1923'te Ankara'da Matbuat Müdürlüğü tarafından yayımlanan Türkçülüğün Esasları adlı eserinde Turancılığı "uzak mefkûre" ilan ederek, Türkiye devletinin kuruluşunu esas alan yeni bir Türkçülük tanımı getiriyordu. Gökalp ayrıca bu eserinin basımından iki ay sonra Mustafa Kemal Atatürk tarafından milletvekili adayı gösterildi.
Mehmet Emin Yurdakul Turana Doğru adlı şiir kitabının yeni baskısında bazı şiirlerini değiştirerek Turan sözcüğünün yerine vatan sözcüğünü getirdi. Ahmet Ağaoğlu, Halide Edip ve Yusuf Akçura, 1922 ve 1923'te çeşitli vesilelerle Turancılıktan vazgeçtiklerini deklare ettiler.[21]
1930'lar
Cumhuriyet döneminde Turancılığı üstü kapalı bir biçimde de olsa savunan ilk eser, Reşit Saffet Atabinen'in 1930'da yayımlanan Türklük ve Türkçülük İzleri adlı kitabıydı. Kitap, Türk Ocağı örgütü içinde hızlanan bir tartışma ortamında yayımlanmıştı. 1931'de Türk Ocakları Atatürk'ün emriyle kapatıldı.
1932'de Reşit Galip'in emriyle üniversiteden uzaklaştırıldıktan sonra yedi yıl Almanya'da kalan Zeki Velidi Togan, 1939'da Türkiye'ye döndükten sonra yayımladığı Bugünkü Türkistan ve Yakın Mazisi adlı eserinde, yakın gelecekte gerçekleşmesini umduğu Turan hayalini anlattı.
1930'larda yeniden güçlenen Türkçü-Turancı düşüncenin en radikal sözcüsü Hüseyin Nihal Atsız idi. Atsız 1931-1932'de Atsız Mecmua'yı, 1933-1934 ve 1943-1944'te de Orhun: Aylık Türkçü Mecmua'yı yayımladı. 1939'da Bozkurt dergisini çıkaran Reha Oğuz Türkkan ile 1943'te Samsun'da Kopuz adlı Türkçü dergiyi başlatan Fethi Tevetoğlu bu dönemin diğer Turancı fikir önderleri arasında bulunuyordu. 1941-1944 yıllarında Orhan Seyfi OrhonÇınaraltı adlı Türkçü dergiyi yönetti. Bu dergide yazan emekli general Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet, "Her Türkçü Turancıdır, her Turancı Türkçüdür" diyordu. Gökbörü, Anadolu, Türk Yurdu, Millet, Türk Amacı, Tanrıdağ, Ergenekon gibi başka Türkçü-Turancı dergiler de yayınlanmaya başlamıştı.
Nazi Almanyası'nın yenilmeye yüz tutması ve Türkiye'nin İngiltere-ABD ittifakına yaklaşmasıyla Türk basınında Turancılara yönelik sert eleştiriler boy gösterdi. Faris Erkman 1943'te yayımlanan En Büyük Tehlike adlı kitabında "Pantürkist, Turancı, ırkçı kuklalara" saldırarak, onları yabancı devletlerin hizmetinde olmakla suçladı.
Orta Asya kökenli bir ulus olan Macarlar'da Orta Asya'daki akraba uluslara yönelik ilgi 1890'larda büyük bir hızla gelişti. 1910 yılında aristokrat kökenli aşırı sağcı siyasetçi ve tarihçi Kont Pál Teleki önderliğinde Budapeşte'de Turan Cemiyeti (Turáni Társaság) kuruldu. Birçok ünlü toplumsal şahsiyeti, bilim adamlarını ve ulusçu şairleri kapsayan cemiyetin amacı "Avrupa'dan Asya'ya, Dévény'den Tokyo'ya kadar Turan'ı aramak," "kardeş uluslar arasında, Macarların yönetiminde birliği sağlamak ve Turancı birlik bilincini yaygınlaştırmak" idi.[23] "Turancılığın, yani Macar olmanın birinci ödevi (...) Turan ülküsünü öğrenmek ve bunu yaymak" idi.[24] Macar Turan Cemiyeti 1913'ten itibaren Turán adlı bir dergi yayınladı. 1920'de dokuz Turancı cemiyet ve birliğin katılımıyla Macaristan Turan Federasyonu (Magyarország Turáni Szövetség) kuruldu.
Macaristan'daki Turancı hareketin Türkiye ile neredeyse aynı günlerde örgütlenmesi, Turancı fikirlerin etkinliği kadar, belki Alman İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı arefesinde Rusya'ya yönelik politikalarıyla da ilgilidir.
Nitekim Macar Turan Cemiyeti'nin lideri Kont Pál Teleki II. Dünya Savaşı sırasında Hitler Almanyası'nın desteğiyle Macaristan başbakanı olacaktır (1941). Kafkasya kahramanı Nuri Paşa da uzun yıllar Almanya'da yaşadıktan sonra 1938'de Türkiye'ye dönerek Hitler Almanyası'nın desteğiyle bir silah fabrikası kurdu; 1941'de Almanya'nın Ankara büyükelçisi Franz von Papen aracılığıyla Türkiye'deki Turancı harekete gizli destek sağladı. Nuri Paşa'nın Alman Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye işlerinden sorumlu müsteşarı Ernst Woermann aracılığıyla aktardığı görüşler, Almanya'da Turancılık Masası'nın ve SS Doğu Türkistan Alayı'nın kurulmasında rol oynadı.[25]
Sovyetler Birliği
Başkurtistan doğumlu Tatar lider Mirsaid Sultangaliyev, Rusya'daki tüm Türkî halkların tek bir sosyalist Turan Devletinde birleşmesini savunmaktaydı. Kızılordu ve Çarlık yanlısı Beyaz Ordu arasında iç savaş olması bu durumu zorlaştı. MÜSKOM adında bir örgütlenme kurularak Azerbaycan, Dağistan, Kazakistan, Kırım, Tataristan ve Türkistan'dan Feyzullah Hocayev, Galimcan İbrahimov, Neriman Nerimanov, Turar Rıskulov gibi Türkçü isimlerle bir araya gelerek SSCB içerisinde örgütleniyordu. Asker, politikacı ve öğretmen olan Sultangaliyev aynı zamanda ulusal komünizm'in kurucusudur. Bu fikir vatanseverlik, Türkçülük-Turancılık, komünizm esas alınarak oluşan bir düşünce akımıdır. Diğer yandan SSCB'nin din karşıtı politikalarına karşı çıkmaktadır. Sonuç olarak MÜSKOM dağıtılmış ve bazı isimler ise idam edilmiştir.
Diğer ülkelerde Turancılık
Bu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz.
Kazanlı Abdullah Ahsan tarafından çıkarılan Yeni Turan dergisi 1931'den başlayarak Finlandiya'da Türkçe ve Fince olarak yayımlandı. Dergi Sovyet karşıtı ve Nazi yanlısı yazılara yer veriyordu.
^Houtsma, M. Th.; Arnold, T.W.; Basset, R.; Hartmann, R., (Ed.) (1913–1936). "Tūrān". Encyclopaedia of Islam (First bas.). doi:10.1163/2214-871X_ei1_COM_0206. 9 Ekim 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Ekim 2023. an Iranian term applied to the country to the north-east of Iran.
^van Donzel, Emeri (1994). Islamic Reference Desk. Brill Academic. s. 461. ISBN9789004097384. Iranian term applied to region lying to the northeast of Iran and ultimately indicating very vaguely the country of the Turkic peoples.
^Sheiko, Konstantin; Brown, Stephen (2014). History as Therapy: Alternative History and Nationalist Imaginings in Russia. ibidem Press. ss. 61-62. ISBN978-3838265650. According to Adzhi, Huns, Alans, Goths, Burgundians, Saxons, Alemans, Angles, Langobards and many of the Russians were ethnic Turks.161 The list of non-Turks is relatively short and seems to comprise only Jews, Chinese, Armenians, Greeks, Persians, and Scandinavians... Mirfatykh Zakiev, a Chairman of the Supreme Soviet of the Tatar ASSR and professor of philology who has published hundreds of scientific works, argues that proto-Turkish is the starting point of the Indo-European languages. Zakiev and his colleagues claim to have discovered the Tatar roots of the Sumerian, ancient Greek and Icelandic languages and deciphered Etruscan and Minoan writings.
Not: Yukarıda etnik grup bazlı milliyetçilikler listelenmiştir. Bu, belirli bir etnik gruptaki her bir milliyetçinin o grubun etnik milliyetçisi olduğu anlamına gelmez..