Adana Katliamı (Kilikya Katliamı) veya Osmanlı Türkçesi ile Adana İğtişaşı (Ermenice: Ադանայի կոտորած) olarak da adlandırılan, 1909 Nisan'ında Osmanlı İmparatorluğu'nun Adana vilayetinde meydana gelen karşılıklı silahlı etnik çatışmalar sonucu Adana bölgesindeki Müslüman nüfus tarafından Ermeni mahalle ve köylerinde yapılan Ermeni karşıtı pogrom.[1] Olaylarda 15.000 ile 30.000 arasında Ermeni'nin öldürüldüğü rapor edilmektedir.[2][3][4]
Osmanlı ve Türk kaynakları ile bunun aksi yönde iki tarafın karşılıklı çatışmaları neticesinde her iki taraftan ölenlerin olduğunu belirtmektedir. Bu olaylar üzerine hükûmet derhâl Rumeli'den Adana'ya asker sevk etmiş, bunların gelmesi üzerine olaylar yeniden alevlenmiş ama bu defa isyan çabuk bastırılmıştır. Cemal Paşa, Adana Vakası'nda 17.000 Ermeni ve 1.850 Müslüman öldüğünü, eğer şehrin nüfus oranı Ermenilerin lehine olsaydı bu sayıların tersine tecelli etmiş olacağını belirtmiştir. Yeni Tasvir-i Efkâr gazetesi de ölenlerin sayısını şöyle vermiştir: Müslümanlardan 1.186 kişi, gayrimüslimlerden ise 5.243 kişi. Ayrıca İsmail Hami; ölü sayısını 1.850 Türk, 1.700 Ermeni olarak tespit etmiştir. Öte yandan Patrikhane kendi yaptırdığı araştırma ile 21.300 ölü rakamı çıkarmıştır. Edirne mebusu Babikyan Efendi, meclise takdim etmek üzere bir rapor hazırlamıştı. Pek kısa bir zaman sonra öldüğü için mecliste görüşülemeyen bu raporda ölü sayısını 21.001 olarak gösteriyordu. Cemal Paşa'nın verdiği rakam, mahkemelerin bitmesinden sonraya ait olduğu cihetle, olay sırasında kaçıp da sonra geriye gelenler olabileceği düşünülürse ölen Ermenilerin 21.000'den ziyade 17.000'e yakın olduğu kabul edilebilir.[5][6]
Adlandırma
Yaşanan olayların farklı taraflarca farklı isimlerle anılır;[7]
Adana İğtişaşı(Adana Karışıklığı): Osmanlı yöneticilerine göre
Adana Vak’ası(Adana Olayları): Yerel hükûmet temsilcilerinin adlandırmasına göre
Adana Faciası: Ermeni kaynaklarına göre
Adana Katliamı: Misyoner kaynaklarına göre
Bu tanımlamaların yanında olaylar bazı kaynaklarda "Adana İsyanı" veya "Adana Ayaklanması" şeklinde de geçer.
Arka plan
Nüfus: Çukurova ya da antik ve Orta Çağ ismiyle Kilikya, Ermenistan devletinden önceki son uzun süreli Ermeni devleti olan Kilikya Ermeni Krallığı'nın kurulduğu coğrafi bir bölgedir. Önce Memlüklerin ve daha sonra da Osmanlı yönetimine altına giren bölge bu dönemlerde önemli bir Ermeni nüfusuna ev sahipliği yapmıştır. Bu bölge 1894-96 çatışmalarında zarar görmemiştir.[7]Ermeni milisleri ve Hamidiye Alayları arasında özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da gerçekleşen çatışmalardan korunan Ermeni nüfus, Adana ve çevresinde bu olaylarında sonrasına tarihlenen resmî Osmanlı 1914 müfus sayımında hâlâ belirgin şekilde 52.650 kişi (Müslüman nüfus: 341.903) ile bölgede varlığını korumaktadır. Bu Ermenilerin bölgenin önemli bir azınlığı olduğu göstermektedir.
31 Mart Vakası: Meşrutiyet yönetimde iktidarda olan İttihat ve Terakki partisi ile şeriat yanlısı diğer gruplar arasında 12-13 Nisan gecesi çıkan isyan, 13 Nisan'da (Rumi takvime göre 31 Mart)Hareket ordusu tarafından bastırılmıştır. Olaylar bu dönemde ülkedeki siyasi çalkantıyı ortaya koymaktadır. Adana Olayları ise hemen bir gün sonra 14 Nisan 1909'da patlak vermiştir. Bölgedeki İngiliz Elçisi, olaylardan önce kentte taraflar arasında yaşanan etnik gerilimi politik nedenlere bağlıyor ve şu şekilde rapor ediyor:[8] "Meşrutiyet'in ilanından sonra (24 Temmuz 1908), neredeyse Adana'da hiç kimse gerçekten tatmin oluşmamıştı. Türkler artık daha uzun süre efendi olamayacakları düşüncesinden nefret ediyorlardı. Ermeniler özerlik için acele etmek istiyorlardı. Yunanlar meşrutiyete güvenmiyorlardı çünkü kendilerinin onun oluşumuna katkısı olmamıştı ve çünkü meşrutiyette, eski rüşvet sisteminde sahip olmaktan memnun oldukları bazı imkânları kaybedecek gibi görünüyorlardı..."
Ermenilerin Silahlanması
Meşrutiyet öncesinde gayrimüslimlerin silah taşıması yasaktı. Bu yasak kalkınca Çukurova Ermenileri özellikle kilise destekli şekilde silahlanmaya başlamışlardır. Mısır'a kaçan Ermeni piskopos Muşeg'in silahlanma ve öldürme temalı sözleri önlemlidir;
"İntikam; cinayete karşı cinayet; silah satın alınız. 1895'teki her Ermeni'ye karşı bir Türk."
Türklere yönelik provokasyonlar: Adana'nın yerel gazetelerinden İtidal, olaylarda Türkleri kışkırtan yazılara yer vermiştir. Gazetenin sahibi İhsan Fikri Bey kurulan mahkemede yargılanmıştır.
Olaylar ve kayıplar
Mahkeme ve yargılanma
Şahitlerden birisi Hagop Terziyan idi. Yaşananları incelemek için İstanbul'dan iki heyet gönderildi. Biri Adana'da, diğeri Osmaniye'de olmak üzere iki savaş mahkemesi (Divan-ı Harb-i Örfi) kuruldu. Heyetlerden biri Mersin Mutasarrıfı Esad Bey başkanlığında Şura-yı Devlet üyesi Faik Bey ile Cinayet Mahkemesi üyesi Artin Mosmorciyan Efendi’den, diğeri ise Meclis-i Mebûsan üyeleri Yusuf Kemal (Tengirşenk) başkanlığında Babikyan Efendi, Arif Bey ve Musdikyan Efendi’den oluşuyordu.[7]
Özet olarak görüşler
Ermeni tezi: Olayları daha önce Çukurova ve ülkenin doğusunda yaşanan etnik çatışmalar ile 1915'teki 24 Nisan Tutuklamaları ve 27 Mayıs'ta çıkarılan Tehcir Kanunu'da bir bütün olarak görür. Yaşananları İttihat ve Terakki yönetimince planlanan bir Ermeni halkına karşı yapılan bir soykırım(Ermeni Soykırımı) olarak değerlendirir.[10][11][12][13][14][15][16]
Türk tezi: Yaşanan yıkım ve kayıpları Ermeni ulusal hareketince organize edilen Ermeni isyanlarının bir parçası olarak görür. Çatışmanın karşı taraf tarafından başlatıldığını, amacının ayrı bir devlet kurmak olduğunu savunur. Etnik çatışmada kayıp Ermeni rakamlarını abartılı bulsa da çatışmalarda Ermenilerin öldüğünü kabul eder. Bunun yanında olaylardaki Osmanlı karşıtı yabancı ülkelerden verilen desteğe ve kayıplar içinde yer alan Müslüman nüfusa vurgu yapar.[17][18]
Kültür
Kibaroğullarının Ağıdı (Müftü'ye Ağıt, Müftü'nün Ağıdı)[19] isimli Adana yöresine ait ağıt, 1909 Adana Olayları sonrası gerçekleşen idamlardan Bahçe Müftüsü için oluşturulmuştur. Ağıdın dönemi konusunda kaynaklar başka zamanlar ya da farklı idam yerlerine işaret etseler de, Prof. Dr. Ali Osman Öztürk yaptığı araştırma sonucu Bahriye Nazırı ve 4. Ordu Kumandanı Cemal Paşa'nın anılarından şu bölüme ulaşır:
“İdam olunan Müslümanlar arasında Adana’nın en eski ve en zengin ailelerine mensup gençler bulunduğu gibi, Bahçe kazası müftüsü de vardı. Bu müftünün o havali Türkleri nezdinde pek büyük bir nüfuzu vardı”.
Müftünün idamı konusuna Ahmet Kocaman şu şekilde ışık tutar:
"Sultan Reşad tahta çıktığı sıralarda, Çukurova’da Ermeniler devlete karşı ayaklanırlar. Bahçe Müftüsü, 'Ermenilerin kanı da malı da helaldir.' şeklinde fetva verdiği için, hükûmet tarafından Dörtyol’da astırılır. Anası, bunlar için ağıt yakar." (aslında Sultan II. Abdülhamit dönemi)
Ağıt, olaylara karışan provokatif bir müftünün idamının yani devlet tarafından cezalandırıldığının kültürel belgesidir.
Haçin Ağıdı, şimdiki adı Saimbeyli olan ilçenin Ermenice kökenli adı Haçin'dir. Çoğunluğunun Ermeni olduğu ilçede, Türk azınlık yaşamaktadır. Hikâye olayları Türklerin gözünden anlatır.
Mahşer kazanı kurmuşlar
Bebekleri kaynatırlar
Gün görmedik hanımları
Süngü ile oynatırlar
Adanayi Voghb (Adana Ağıdı), Simpad Pürad tarafından bestelenen, Ermeni ağıdı. Ermeni kayıpları için bestelenmiştir. Ağıttan bir bölüm:
Ateşler içinde üç gün üç gece,
İçerden kılıç, dışarıdan topla,
Sildiler Ermeniyi dünya yüzünden,
Kanlar akıyor berrak sulardan.
Kasap Misak Ağıdı, Kapadokya kökenli Yunan müzisyen Theodoros Demircioğlu tarafından 1960 öncesinde plağa okunan bir ağıttır. Ağıt, Misak adlı Ermeni bir kasabın 1909 Adana Olayları sonrasında idam edilişini anlatır. Eserde Karamanlıca lehçe özellikleri görülür. Ağıttan bir bölüm:
Bu ne haldır, Kasap Misak?
Bu haline can dayanır mı?
Goyun gibi asıldın sen,
Seni gören inanır mı?
Tarsus'un Kırmızı Kilimleri (The Red Rugs of Tarsus), Tarsus Amerikan Lisesinde, o dönemdeki adıyla Aziz Paul Enstitüsünde görevli kadın öğretmen Hellen Davenport Gibbons'ın anılarını içeren kitap.