Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey (Osmanlıca: نوسرت بي, 1875 - 5 Ağustos 1920), Türk öğretmen ve idarecidir. Ermeni Tehciri'inde vazife almasıyla ve bu tehcirde Ermenileri öldürdüğü ve mallarından kazanç sağladığı iddia edilerek idam edilmesiyle bilinir.[1] 15 ay kürek cezasına çarptılırmış olduğu hâlde Divân-ı Harp-i Örfi yasadışı şekilde toplanıp cezası idam cezasına dönüştürdü. 5 Ağustos 1920'de Beyazıt Meydanı'nda idam edildi. Ferid Paşa hükûmetinden sonraki Ahmet Tevfik hükûmeti iktidara gelince ailesi suçsuz olduğunu iddia ederek davaların tekrar incelenmesini talep etti. İncelemelerin ardından Nusret Bey'in suçsuz yere asıldığı kanıtlanmıştır.[2] 25 Aralık 1921'de TBMM tarafından "millî şehit" ilan edilmiştir.[3]
Yaşamı
1875 yılında Preveze Sancağı hâkimlerinden Berham Efendi'nin çocuğu olarak doğdu. Küçüklüğünden beri okumaya çok meraklıydı. Mekteb-i Mülkiye Şahane'den 1899 yılında mezun oldu. Maiyet Memurluğu stajından sonra 20 Eylül 1901 - 4 Ekim 1902 tarihleri arasında KonyaRum ve Ermeni okullarında Türkçe öğretmenliği yaptı. Öğretmenliğin ardından Osmanlı için idare görevlerine atandı. Bu görevinin ardından Keskin, Tepedelen, Aydonat, Fılat, Meçova, Devline, Sur, Safed, Cisri Ergene ve İskeçe kaymakamlıklarında da görev yaptı.
I. Balkan Savaşı'nda İskeçe'nin işgalinden sonra 14 Kasım 1912'de İskeçe'den ayrılarak İstanbul'a geldi. 27 Eylül 1914'te Bayburt Kaymakamlığına atandı. Nusret Bey, Bayburt Kaymakamlığı görevine başladıktan sadece 45 gün sonra Osmanlı, I. Dünya Savaşı'na katıldı. Bunun üzerine Bayburt bölgesinin de içinde bulunduğu Doğu Anadolu Bölgesi'nde yaşayan Ermeniler, Rus İmparatorluğu'nun Doğu Anadolu'da bağımsız bir Ermenistan Devleti kuracağını vadetmesinin ardından gönüllü silahlı Ermeni grupları cephe arkasında Osmanlı'ya karşı isyanlarda bulundu.
Buna karşılık olarak Osmanlı Hükûmetince 1 Haziran 1915'de savaş mıntıkasında oturan Ermenilerin savaş alanı dışı olan Suriye civarına gönderilmesini içeren Ermeni Tehciri Kanununu dönemin resmî gazetesi Takvim-i Vekayi'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Kanunun yürürlüğe girmesinin ardından Haziran 1915'de, Erzurum'daki 3. Ordu Komutanı Mahmut Kamil Paşa'nın emriyle Bayburt bölgesindeki Ermeniler Nusret Bey'in idaresindeki jandarma güçlerince Erzincan'a sevk edildiler. Yapılan her şey Nusret Bey tarafından kayda tutuldu. Tehcire tâbi tutulan Ermenilerin ardılarında bıraktıkları mallar bir komisyon kurulunca satılarak Ermenilere geri ödendi.[4] Tehcir sırasında Nusret Bey tarafından 3. Orduya erzak temininde bulundu. Bulunduğu hizmetlerden dolayı değişik tarihlerde Erzurum Valiliği ve 3. Ordu Komutanlığı tarafından ödüllendirildi.
Nusret Bey, Urfa Mutasarrıflığı görevinde bulunurken hakkında yapılan ihbarlar sebep gösterilerek I. Damat Ferid Paşa Hükûmeti tarafından 6 Nisan 1919'da Ermeni Tehciri meselesinden dolayı azledildi ve İstanbul'a çağrıldı.
İstanbul'a geldikten sonra Bayburt ve Ergani-Madeni Ermeni Tehciri'nden dolayı Mustafa Nazım Paşa başkanlığındaki Divan-i Harp-i Örfi'de yargılandı ve suçsuz bulundu. Fakat yine de askeri hapishanede alıkonuldu. 15 Mayıs 1919'da İzmir’in İşgali üzerine tüm Anadolu’da olduğu gibi İstanbul’da da bu duruma karşı büyük tepkiler oldu. Bunun üzerine hükûmet ortamı yatıştırmak için aralarında Nusret Bey’in de bulunduğu 40 tutukluyu serbest bıraktı.
30 Eylül 1919’da Damat Ferit Paşa Hükûmeti istifa etti ve yerine 2 Ekim 1919’da Ali Rıza Paşa Hükümeti kuruldu. Bu dönemde birçok kişi tutuklandı. Bunlardan biri de daha önceden yargılanıp serbest kalmasına rağmen 6 Kasım 1919’da Ermeni Tehciri meselesinden dolayı tekrar tutuklanıp cezaevine konmuş Nusret Bey'di.[9]
Esad Paşa’nın başkanlığındaki I. Divân-ı Harp-i Örfi 11 Mart 1920’de Nusret Bey hakkında Bayburt Müdde-i Umumiliğine bir telgraf çekerek; Bayburt Ermeni Tehciri sırasında Nusret Bey’in tutumu ile ilgili bilgi verilmesini istedi. 15 Mart 1920’da Esad Paşa’nın başkanlığındaki I. Divân-ı Harp-i Örfi, Nusret Bey’in sorgusuna başladı. Bayburt ve Ergani-Madeni Ermenilerinin tehcirinde gayri kanuni hareketlerde bulunduğu iddiasıyla suçlanan Nusret Bey bu suçlamalara karşılık Ermenilerin jandarma muhafazası altında salimen tehcir edildiğini, mallarının da oluşturulan bir komisyon tarafından satılıp parasının sahiplerine verildiğini belirtti. Mahkeme heyeti Bayburt’ta bazı kişilerin ifadelerine başvurulmasını talep etti. Ancak Anadolu ile telgraf haberleşmesinin kesilmesi üzerine Bayburt ile irtibat kurulamadı. Bunun üzerine 20 Mart 1920’deki Nusret Bey’in duruşması bir başka tarihe ertelendi.
Ali Rıza Paşa Hükûmeti’nin istifası ardından 8 Mart 1920’de Salih Paşa Hükûmeti kuruldu. Ancak yirmi sekiz gün sonra hükümet değişti ve yerine 5 Nisan 1920’de II. Damat Ferid Paşa Hükûmeti kuruldu. Damat Ferid Paşa Hükûmeti Ermeni Tehciri ile alakalı davalarını olabildiğince hızlandırdı. Bu amaçla; hükûmet 17 Nisan 1920’de I. Divan-ı Harp-i Örfi Başkanlığına Nemrud Mustafa Paşa’yı atadı. 26 Nisan 1920’de “I. Divân-ı Harp-i Örfi Mahkemesinin Teşkilat ve Vazifeleri” hakkında bir genelge yayınlayarak "tehcir davalarının öncelikli görüleceğini, yargılamaların gizli yapılacağını ve sanıkların avukat bulunduramayacağını" açıkladı.
Bu genelgenin ardından diğer tehcir davalarındaki gibi Nusret Bey'in de yargılanması sırasındaki tüm duruşmalar gizli yapıldı ve onu avukat bulundurma hakkı tanınmadı. Mustafa Paşa başkanlığındaki I. Divan-ı Harp-i Örfi, Nusret Bey'in mahkemesine 28 Nisan 1920'de tekrar başladı. Mustafa Paşa'nın Nusret Bey'e ayrı bir düşmanlığı vardı. Urfa'daki bir Kürt cemiyetini kapattığı için Mustafa Paşa, Nusret Bey'den nefret ediyordu. Mahkeme heyeti Nusret Bey evraklarını inceledikten sonra 29 Nisan 1920'de gazetelere ilanlar vererek; “Bayburt ve Ergani-Madeni Ermenilerinden tehcir sırasında zarar görmüşlerin Divân-ı Harp-i Örfi’ye gelerek şahitlik yapmalarını” istedi. Bu ilanın ardından Nusret Bey'in davası tekrar başladı. İddia makamı Bayburt ve Ergani-Madeni tehciri sırasında:
Ermenilerin ölmesi/öldürülmesi ve mallarının gasp edilmesi
Komisyonun Ermenilerin mallarının değerinde ödeme yapmaması ve bunun üzerinden kazanç sağlanması
Bayburt Mal Müdürü Ovakim Efendi'nin intiharına neden olunması
Trabzon’dan tehcir edilen Filoman Nuryan binti Manu ile 12 yaşındaki kardeşi Naime Tesmiye’nin ırzına geçilmesi sebebiyetten dolayı Nusret Bey’in yargılandığını belirtti.[10]
Bu suçlamalar karşısında Nusret Bey; Bayburt’un harp sahası içinde olması nedeniyle buradaki Ermenilerin kendisinin idaresi altında jandarma tarafından tehcir edildiğini, bu sırada bölgede herhangi bir gayri kanuni durumun olmadığını, tehcir edilenlerin mallarının bir komisyon tarafından satılıp parasının da sahiplerine verildiğini, bunun da kayıtlarının olduğunu belirtti.[10]
Sonraki celsede mahkeme heyeti Nusret Bey aleyhine Hampartsun adlı 12 yaşında bir Ermeni çocuğunu şahit olarak dinleyeceğini belirtti. Nusret Bey bu duruma itiraz ederek olay anında 7 yaşında olan ve şimdi 12 yaşındaki bir çocuğun şahit olarak dinlenemeyeceğini belirtti. Buna rağmen mahkeme heyeti Hampartsun'u şahit olarak dinledi. Şahit olayı yer ve saatine kadar ince ayrıntıları ile anlattı ve Nusret Bey için nüfus kâğıdında geçtiği gibi Mehmet Nusret ismini kullandı. Bunun üzerine Nusret Bey bir çocuğun olayı bu kadar detaylı hatırlayamayacağını, ön ismi olan Mehmet'i sadece nüfus kâğıdında yazdığını, bu ismi sadece nüfus memurları ile ailesinin bildiğini, ancak nüfus memurları vasıtasıyla öğrenilebileceğini, söyledi.[10]
Bir başka duruşmada Haçator Seferyan adlı bir başka Ermeni şahit olarak dinlendi. Bu Ermeni; Nusret Bey’in asker olduğunu ve onun emriyle Ermeniler’in öldürüldüğünü söyledi. Nusret Bey buna karşılık olarak "Ben sivil bir idareciyim. Ne asker kıyafeti!?" dedi ve bu nedenle şahidin yalan beyanda bulunduğunu belirtti.[10]
Bir başka gün mahkeme heyeti Bayburt'lu Agoni Markayan, Varsenik Arisyan Arakel ve Erfahi Arakel adlı kadınları şahit olarak dinledi. Bu duruşma başlarken mahkeme başkanı kadınlara "Nusret Bey burada mı? Kendisini tanıyor musunuz?” diye sordu. Kadınlar “Tanıyoruz ama burada değil” cevabını verdiler. 10 dakika sonra tekrar mahkeme heyetinin huzuruna çıktığında kadınlar “Nusret Bey evet burada”, cevabını verdiler.
Daha sonra bu kadınlar Nusret Bey'i, Bayburt Ermenilerinin tehciri, Bayburt Mal Müdürü Ovakim Efendi'nin intiharı ve Trabzonlu Filomen adlı kadının ırzına geçmesi suçlarıyla suçladılar.[10]
Nusret Bey savunmasını tekrarlayarak "Bayburt Ermenilerinin tehcirinin Erzurum’daki 3. Ordu Komutanı Mahmut Kamil Paşa’nın emriyle jandarma tarafından salimen yapıldığını, Ovakim Efendi’nin Mahmut Kamil Paşa’nın tehcirle ilgili emrinin gelmesi üzerine intihar ettiğini ve Trabzonlu Filomen adlı kadına da herhangi bir kötü muamele yapmadığını, bunu da geçmiş memuriyet hayatındaki namuslu yaşamından da kanıtlanabileceğini" söyledi. Ancak duruşma sırasında mahkeme heyeti Nusret Bey'in hiçbir savunmasını kayda değer almadı.
Nusret Bey mahkeme sırasında değişik tarihlerde eşi ve kardeşine birkaç mektup yazdı. O bu mektuplarda kendisinin suçsuz olduğunu ancak mahkeme heyetinin kendisine mutlaka onu cezalandıracağını belirtti. İdam kararı verildikten sonra karısına şu mektubu yazmıştır:
“
Resmî görevlerimi şimdiye kadar doğru ve dürüstlükle yerine getirdiğim gibi şu ermeni işinde de insanlık görevimi olabildiğince hakkıyla yaptım. Bana atılan suçların hiçbiriyle ilgim yok. Fakat güç ve düşmanlık beni mahkûm eyledi. Beni mahvettiler, ancak kalan ailem bi çare üç ufak çocukla seni de mahvettiler. Allah intikamımı alsın. Masum olduğum sonradan anlaşılacaktır. Fakat heyhat Nemrut Mustafa ve Cemal Bey. İşte iki kişi ki ailemin mahvına sebep oldular. Atılan suçların, eylemlerin hiçbirini işlemedim. Tanıklık edenlerin içinde yalnız Tümen Komutan vekili doğruyu söyledi. Öbürleri, hayır. Çocuklarım sana emanet. Terbiyelerini imtihan et. Fakir ve açsınız. Allah yardımcınız olsun. Elveda
”
Nusret Bey'in duruşması bittikten sonra mahkeme heyetinden Ferhat Bey Nusret Bey'in ancak görevi suistimalden üç sene cezalandırılabileceğini söyledi. Bunun üzerine mahkeme başkanı Mustafa Paşa ve diğer üyeler buna karşı çıkarak Nusret Bey'in idamını istediler. Münakaşalarından sonrasında mahkeme heyeti Nusret Bey'i 15 ay kürek cezasına çarptırdı ve mazbata-yı hükmiye de bu suretle tanzim edilerek 4 Temmuz 1920'de mahkeme heyetince imzalandı. O sırada Bekirağa bölüğündekilerin Malta'ya sürülme kararı açıklandı ama Mustafa Paşa, Nusret Bey'in Malta'ya yollanmasını engelledi. Olayın hemen ardından Mustafa Paşa başkanlığındaki I. Divân-ı Harp-i Örfi azalarından Ferhat Bey'in dışında yasadışı bir şekilde tekrar toplanarak Nusret Bey'in idamına karar verdi. Bu kararın geçerli olabilmesi için azadan Ferhat Bey'in de imzalaması gerekiyordu. Ferhat Bey imzalamayı reddettiği için 27 Temmuz 1920'de Ferhat Bey III. Divân-ı Harp-i Örfi azalığına tayin edilip yerine Mirliva Niyazi Bey atandı. Bunun üzerine 27 Temmuz 1920'de Nusret Bey'in idam kararı mahkeme heyetince imzalandı. Karar 4 Ağustos 1920'de padişah tarafından onaylandı ve 5 Ağustos 1920'de İstanbul Beyazıt’ta idam edildi.[11] Ermeni mallarından büyük bir kazanç sağladığı iddia edilse de idam edilirken yamalı pantolonla, cebinde bir kâğıt lira ve esnafa borç ile öldü.[12]
Kardeşine yazdığı son mektuplarının birinde Nusret Bey şu vasiyetlerde bulunmuştur:
“
Kardeşim,
Bugün hayatımın son dakikalarını yaşıyorum. Vicdanım kat'iyyen muazzeb değildir. Hayatımda millet ve vatanıma hizmetten başka gayem yoktu. Onu elhamdülillah kemali sıdk ve istikamette (tam bir sadakât ve doğrulukla) ifa ettim. Bana isnad olunan cerâimin hiçbirisinin faili değilim. Masum ve bîgünahım. Garaza kurban oluyorum. Mustafa Paşa, garazım bugün de gösterdi. Küçük çocuklarımı, zevcemi yalnız ve pek fakir olarak bırakıyorum. Beş gün sonra yiyecekleri bile kalmayacaktır.
Hükûmetin değişip yerine Ahmet Tevfik hükümetinin kurulmasıyla ailesi Nusret Bey'in haksız yere asıldığını iddia etti. Davalar tekrar incelendi ve Nusret Bey'in haksızca idam edildiği hükümet tarafından onaylandı.[13] Haksız yere onu idam ettiren Nemrut Mustafa Paşa hapse atıldı fakat 3 ay sonra Padişah Vahdettin onu affetti ve Paşa da yurt dışına kaçtı. Yurt dışına kaçmasının ardından devleti dolandırdığı ortaya çıkınca yakalama emri çıkartıldı fakat Nemrut Mustafa Paşa asla yakalanamadı.
TBMM, Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’i 25 Aralık 1921 tarihinde Millî Şehit ilan etti.[3] Atatürk, Nusret Bey'in ailesi için kanun çıkarttırıp karısına maaş bağlattı ve üç çocuğunun okutulmasını sağladı. Çocuklardan ikisi mühendis, biri kaymakam oldular.
Kaynakça
^İdarecinin Sesi Dergisi Mayıs-Haziran 2007 – 122. Sayısı
^Akça, Bayram; 1915 Ermeni Tehciri ve Urfa Mutasarrıfı Şehit Nusret Bey. Ank.2007.
^abcUrfa Mutasarrıfı Nusret Bey, İhsan Kurt, Akıl Fikir Yayınları ISBN :9786055283254 268 s. İstanbul, 2014
^Yrd. Doç. Dr. Bayram Akça, Ermeni Araştırmaları 1.Türkiye kongresi Bildirileri / II. Cilt
^Açanal, Hasan; Urfa Kurtuluş Mücadelesi Hatıratı, ŞURKA V yayını, Urfa 2001.
^Dadrian, Vahakn N.; Akçam, Taner (1 Aralık 2011). Judgment At Istanbul: The Armenian Genocide Trials (İngilizce). Berghahn Books. s. 195. ISBN978-0-85745-286-3.