Önce genelkurmay 1. şubesinde görev aldı. 1896'da 2. Ordu'ya bağlı Kırklareli istihkâm inşaat şubesine atandı. Ertesi yıl kolağası (önyüzbaşı) oldu.
1898'de Selanik'teki 3. Ordu'ya redif fırkası (tümeni) kurmay başkanı olarak atandı. Selanik'te iken o sırada gizli bir örgüt durumundaki İttihat ve Terakkî Cemiyeti'ne girerek cemiyetin askeri kanadının örgütlenmesiyle görevlendirildi. 1899'da Selanik'te Seniha Hanım'la evlendi.
1905'te binbaşı oldu. Ertesi yıl Rumeli Demiryolları müfettişliğine getirildi. Bu görevi sırasında İttihat ve Terakkî Cemiyeti'nin Rumeli'de örgütlenmesinde etkin rol oynadı; cemiyetin bölük adı verilen yerel birimlerini oluşturdu. 1907'de 3. Ordu kurmay heyetine atandı. Burada Binbaşı Ali Fethi Bey ve Kolağası Mustafa Kemal ile birlikte çalıştı.
İkinci Meşrutiyet
İkinci Meşrutiyet'in ilanının (1908) ardından Selanik'teki İttihat ve Terakkî Cemiyeti genel merkezi tarafından İstanbul'a gönderilen on kişilik temsil heyetinde yer aldı. Ardından cemiyetin genel merkez üyeliğine seçildi. Aynı yıl kaymakamlığa (yarbay) yükseltilerek Anadolu'ya gönderilen Heyet-i İslâhiye üyeliğine getirildi.
31 Mart Olayı'nın (13 Nisan 1909) çıkması üzerine İstanbul'a dönerek Yeşilköy'de ayaklanmayı bastırmakla görevlendirilen Hareket Ordusu'na katıldı. Ayaklanmanın bastırılmasının ardından Üsküdar muhafızlığına atandı (Mayıs 1909).
31 Mart Olayından kısa bir süre sonra Çukurova'da patlak veren Ermeni ayaklanmasını denetim altına almak üzere Adana valiliğine getirildi (8 Ağustos 1909). 1910 sonlarında hastalandığı için İstanbul'a döndü.
Ağustos 1911'de Arap aşiretlerinin çıkardığı ayaklanmaları bastırmak üzere Bağdat valiliğine atandı. İttihatçıların desteğindeki Mehmed Said Paşa hükûmetinin istifa etmesi üzerine, Temmuz 1912'de bu görevinden ayrılarak İstanbul'a döndü.
Bir süre sonra Konya Redif Fırkası komutanı oldu. Ekim 1912'de miralaylığa (albay) yükseldi. Kasım 1912'de tümeniyle Balkan Savaşı'na katıldı. Pınarhisar-Vize'de Bulgarlar'a karşı ağır bir yenilgiye uğrayınca fırkası ile birlikte Çatalca'ya çekildi. Aralık 1912'de İstanbul menzil müfettişi ve ordu idare reisi oldu.
Bâb-ı Âli Baskını
Bâb-ı Âli Baskını (23 Ocak 1913) olarak bilinen hükûmet darbesinin ardından İttihatçılar başa geçince İstanbul muhafızlığına getirildi. Bu görevi sırasında İttihat ve Terakkî Cemiyeti'ne karşı gelişen muhalefeti bastırarak partinin yönetimine destek sağlamaya çalıştı. Aynı yıl Bulgarlarla yapılan barış görüşmelerine askeri üye olarak katıldı.
İstanbul muhafızlığının kaldırılması üzerine 1. Kolordu komutan vekili oldu. Aralık 1913'te mirlivalığa (tuğgeneral) yükseldi.
26 Şubat 1914'te nafia (bayındırlık), 11 Mart 1914'te Bahriye Nazırlığına atandı. Bahriye Nezareti'nde ve donanmada yeni düzenlemeler yaptı.
Öteden beri Fransız yanlısı olarak bilinen Cemâl Paşa, I. Dünya Savaşı öncesinde Fransa'nın desteğini kazanmak amacıyla Fransa'ya gitti. Ama siyasal ittifak sağlayamadı ve bunun üzerine Alman yanlısı Enver Paşa ve Talat Paşa ile birlikte 2 Ağustos 1914'te yapılan Osmanlı-Alman İttifakı'nı isteksizce destekledi.
I. Dünya Savaşı
Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girmesi üzerine bahriye nazırlığının yanı sıra 2. Ordu komutanı olarak görevlendirildi. Kısa bir süre sonra, Kanal Seferi için görevlendirilen 4. Ordu Kumandanı Halepli Zeki Paşa’nın, bu seferden başarı elde edilemeyeceğini iddia ederek görevden affını istemesi üzerine bu görev Enver Paşa tarafından Cemal Paşa’ya teklif edildi ve böylece Filistin'deki 4. Ordu komutanlığına atandı (Kasım 1914).[8] 1915'te Ferikliğe (Korgeneral) yükseldi. Kanal Seferi, Mısır'ı İngilizlerden alarak Süveyş Kanalı'nı kontrol altına alma ve İngilizleri bölgeden uzaklaştırmayı amaçlıyordu. Enver Paşa, bu harekâtın aynı zamanda İngilizlerin Hint ordusunu Mısır'da meşgul ederek Çanakkale Boğazı'na yapabilecekleri bir çıkarma harekâtını engellemeyi amaçladığını ifade etmişti.[9] Ancak, Osmanlı kuvvetleri lojistik zorluklar, çöl koşulları ve İngiliz savunması nedeniyle ağır kayıplar vermiş ve geri çekilmek zorunda kalmıştır.
1916'da Enver Paşa'yı devirmek için darbe planladığı ama sonra korkarak bundan vazgeçtiği söylenir (Falih Rıfkı Atay'ın anılarında geçer).
Bunu Filistin Cephesi'ndeki başka yenilgiler izledi. Gittikçe kötüleşen durumu düzeltmek amacıyla Temmuz 1917'de Yıldırım Ordular Grubu kurularak 4. Ordu kaldırıldı. Cemâl Paşa da göstermelik bir görev olan Suriye ve Batı Arabistan orduları genel komutanlığına (Suriye, Filistin, Hicaz, Yemen ve Asir bölgesi komutanlığı) atandı ve ferik-î evvel (Orgeneral) rütbesine yükseltildi. 1918'de bölgenin denetimi Yıldırım Orduları Grubu'na verilince bu görevden de alındı. Cemâl Paşa Suriye'de bulunduğu sırada Halide Edib Adıvar'la birlikte çeşitli toplumsal hizmetlerin ve bayındırlık etkinliklerinin yaygınlaştırılması için çalıştı; yörenin arkeolojik özellikleriyle yakından ilgilendi. Suriye'deki Alman arkeologlara Suriye ve Filistin ve Garbi Arabistan Âbidât-ı Atikası (Suriye, Filistin ve Batı Arabistan'daki Eski Anıtlar) adlı bir eser hazırlattı.
Arap isyancılarına olan tavrı
Paşa, Arap ileri gelenleri arasında ortaya çıkan siyasi hoşnutsuzluğa ve düşmanca yönelimlere karşı başta uzlaşmacı bir yol izledi. Bu bağlamda bölgedeki Mısır kaynaklı olan Arap milliyetçiliği yanlısı yayınlar yapan gazete ve dergilerin bölgeye sokulmasını yasakladı. Dostluk mesajı vermek amacıyla Bağdat, Kerbela, Necef ileri gelenleriyle bölgedeki Arap şeyhlerine, Hicaz'daki İbnür Reşid ve İbni Suud'a, Yemen'deki İmam Yahya'ya mektuplar gönderdi ve Şam ulemasında bazı kişilerle yakın dostluklar kurdu. Paşa, otoriter yönetim şekli, Halife'ye bağlılığı, Cihat'ı ve vatanseverliği ön plana çıkararak Arapları kazanmaya çalıştı.[10] Bazı Arap milliyetçisi aracılığıyla edebiyat etkinlikleri düzenleyerek Arapların desteğini kazanmaya çalışmış, bu etkinliklerde Arap tarihi üzerine yapılan konuşmaları ve Arapları öven şiirleri dinlemiştir.[11] Arap azınlığı memnun etmek için savaş yükümlülüklerinden muaf tuttu ve kendilerinden satın alınacak her ürünün ücretinin peşin ödeneceği güvencesi verdi. Bu faaliyetlerle bölge halkının sempatisini kazanmış, devleti destekleyen gösteriler bile yapılmıştı.[12] Daha sonra Paşa tavrını değiştirecek ve sert önlemler almasına sebep olacak olaylar yaşadı. Mayıs 1915'te, bazı Mısır gazetelerini ele geçirdiğinde, Arap ihtilalcileri amaçlarından vazgeçmemiş olduklarını anladı. En önemli gelişmeler Haziran sonunda yaşandı. İlk olarak, IV. OrduMüftüsü Şeyh Esad Şukayr'ın bazı ihtilalcilerin devlete karşı durmaları hakkında kesin konuşması, daha sonra IV. Ordu İstihbarat Şubesinin Mısır'dan Said Şükrü'ye yönelik yazılan 20 Ağustos 1914 tarihli mektubu ele geçirmesi, Cemal Paşa'nın uzlaşmacı siyasetten uzaklaşmasına neden oldu. Mektupta, Osmanlı'nın savaşa girmesi durumunda çöküşe gideceği, tüm Arapların aynı tehlike ile karşı karşıya kalacağı ve bu nedenle hazırlıklı olunması gerektiği tavsiye ediliyordu. Bu sırada, IV. Ordu'nun önemli bir kısmının Çanakkale Savaşları nedeniyle başka cephede bulunması, olası bir isyan durumunda zor durumda kalınacağını gösteriyordu. Cemal Paşa, Lübnan'da Fransız yanlılarının çoğunlukta olduğunu ve Şerif Hüseyin'in Hicaz'da önemli bir tehdit oluşturduğunu ve Mısır'daki bağımsızlık yanlısı Arap cemiyetlerinin her an komploya başvurabileceklerini biliyordu. Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Faysal’ın Suriye ve İstanbul’a gerçekleştirdiği ziyaretler ile Suriye’de isyana teşvik faaliyetlerinde bulunan kişilerin tespit edilmesi, Cemal Paşa’nın bu duruma karşı önlem almasına sebep oldu. Şam ve Beyrut Fransız Konsoloslukları'ndan ele geçirilen belgeler, bu kuşkuları haklı çıkaracak nitelikteydi.[13] Bu süreçte, Arapların isyan çıkaracağına dair haberler ve istihbarat bilgileri de IV. Ordu Komutanı’na iletilmekteydi. Belgelerde, Cezayir Emiri Abdülkadir’in oğulları Ali Paşa ile Emir Ömer Bey, Meclis-i Mebusan üyelerinden Rüşdü Bey eş-Şem’a, eski milletvekili Şefik el-Müeyyed, Meclis-i Ayan üyesi Abdülhamid ez-Zöhravî, Dürzi Şeyhü’l-Meşayihi Yahya el-Atraş, Mülkiye müfettişlerinden Abdülvahhab el-İngilizî ve Şükri el-Aseli gibi siyasetçi ve liderlerin adları yer alıyordu. Cemal Paşa, belgelerde ismi geçen kişileri yargılanmak üzere, 1915 yılı başlarından itibaren mahkemeye sevk etmiştir.[14]Teşkilat-ı Mahsusa, konsolosluk belgelerinde adı geçenlerin yanı sıra diğer Arap ileri gelenleri ve milliyetçi liderlerle ilgili dosyalar da hazırlamıştı.
1916 yılı başlarında, Mekke'ye gitmek bahanesiyle Suriye'ye gelen ve halkı kışkırtmaya çalışan Mısırlı birkaç kişinin varlığının haber alınması, Cemal Paşa'nın şüphelerini daha da artırdı.
İsyancıların ve isyana teşvik edenlerin akıbeti
Cemal Paşa, daha sert önlemlerin alınması gerektiğine karar vererek Harbiye Nezâreti ile görüştü. Cemal Paşa’nın emriyle İskenderun, Humus, Halilü’r Rahman, Baalbek, Birrüsseba, Gazze, Kudüs, Şam, Tellüşeria, Nasıra, Akka ve Aliye’de Divan-ı Harb-i Örfî mahkemeleri kuruldu.[15] İlgili kişileri yakalatıp milliyetçilere gözdağı vermek için Beyrut Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılamaların başlatılmasını emretti. Beyrut'ta, 21 Ağustos 1915'te gerçekleştirilen ilk yargılamalar sonucunda, bağımsızlık isteyen 11 milliyetçi, halka açık şekilde idam edildi.[7][13][16] Bölgede Paşa'ya Kasap Cemâl, El Cezzar veSeffah Cemâl lakabı takılmıştı.[2][3][4][17][18]
Beyrut ve Şam'da idam ettirdiği milliyetçilerin adlarının verildiği iki ana meydan bulunmaktadır.
Savaş sonrası
Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkması üzerine 1-2 Kasım 1918 gecesi Enver Paşa ve Talat Paşa ile birlikte bir Alman denizaltısıyla Odessa’ya, oradan da Berlin’e gitti. Tam bu sırada İstanbul’daki sıkıyönetim mahkemesince (Âliye Divan-ı Harb-i Örfi), Osmanlı’da yaşayan Arap unsurlarının isyanına sebep olmak suçundan 13 Ocak 1919 tarihinde gıyabında verilen kararla ordudan atılmasına, 5 Temmuz 1919’daki hükümle idamına karar verildi.[19]
Ardından İngilizlere karşı mücadele eden Afgan ordusunun modernleştirilmesi için Afganistan’a gitti. Bolşevikler'in siyaset değişikliği sonucu Tiflis’e geçti. Burada bir süre Enver Paşa ile bir grup ittihatçının Rusya ve tüm Asya’daki Türkleri antiemperyalist ve turancı amaçlar etrafında birleştirmeye yönelik etkinliklerine katıldı. Anadolu’daki Türk Kurtuluş Savaşı’nın önderleriyle ilişki kurdu.
Ölümü
Türkiye’ye dönme hazırlıkları içindeyken, Ankara Hükûmeti'nin Tiflis Mümessili (Büyükelçisi) Ahmet Muhtar Bey'le mümessillikte akşam yemeği yediği[20] 21 Temmuz 1922 tarihinde Tiflis’te bulunduğu sırada Ermeni asıllı Stepan Dzağigyan tarafından yaverleri ile beraber öldürüldü. Cenazesi Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir tarafından Erzurum’a getirilerek Karskapı Şehitliği’ne defnedildi. Sonraları Atatürk Üniversitesi öğretim üyeleri, mezarı başında yapılan anmada Cemâl Paşa'nın mezarındaki yazıtın Fosfor Mustafa Paşa'ya ait olduğunu ve bu yanlışlığın giderilmesi adına çalışma yapılacağını belirtti.[21]
Bu suikastın, Stalin’in emriyle, o sırada Gürcistan Çeka’sının başında olan Lavrenti Beriya tarafından tertiplendiğine dair iddialar vardır.[22] Cemâl Paşa’yı Ermenilerin mi, yoksa Rus Gizli Servisi’nin mi öldürdüğü meselesi bugün hâlâ tartışılmaktadır.[23]
"Ermeniler meramlarını söktüremeyince terör yaparlar. Evvelce Ruslardan kaçan Millî Azeri Cumhuriyetinin başvekili Nasib’i Aras ırmağı üzerinde öldürdüler. Yanında paraları vardı, aldılar. Derminasyan Paris’te bana : «Paralan alamadık, Ruslar yetişti. Onlara kaldı», dedi. Amma bilmem öyle midir?.. Bu, herhalde Nasib’i Ermenilerin öldürdüğünü gösterir. Halbuki biz Bakü’de iken bu katlin üstünde karanlık bir örtü vardı. Kimse vazıh bir şey göremiyordu. İşte dirayetli Azerî recüllerini Ermeniler birer birer öldürüyorlardı. Bu öldürülenler Civanşir ile altı kadar olmuştur. Sonra Tal’ât ile Türkiye recüllerinden de bir o kadar öldürdüler ki, sonuncusu Cemâl Paşa’dır. Halbuki harb-i umumide bu adam sağlam elli bin Ermeniyi muhakkak bir ölümden kendi eliyle kurtarmıştı. Cemâl’i Ermenilere Ruslar öldürttüler."[24]
Kişiliği ve Düşünceleri
Cemâl Paşa, Alman yazanaklarında "Sıcak kanlı, coşkun, zeki ancak yeterli eğitimi olmayan biri" olarak geçmiştir.[25]
Kendisi gösterişi ve kadınları seven, hovarda bir kişiliğe sahip birisi olarak da geçer.[25] Ancak eşinin belirttiğine göre kendisi paradan nefret ederdi. Eşi onun paraya düşkünlüğünü olmadığını şu sözlerle anlatıyor:
"Filhakika Cemal Paşa ölümünden sonra bu hususta bir itham, hatta şüpheye maruz kalacağını aklına getirince hasta olurdu. Ve yine bu endişe iledir ki benim mücevherat almama bile mâni olmak isterdi."[27]
Hatırası
Cemâl Paşa, İkinci Meşrutiyet Dönemi’nde İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin önde gelen yöneticilerindendi. Özellikle Üç Paşalar İktidarı olarak da bilinen 1913-1918 arasında Osmanlı Devleti’nin iç ve dış siyasetinin belirlenmesinde önemli rol oynadı. Ayrıca I. Dünya Savaşı’nda en önemli cephenin komutanı olarak görev yaptı. Bundan dolayı yenilginin ve İttihat ve Terakkî Cemiyeti yönetiminin birinci dereceden sorumlularından sayıldı. 2010 yılında vurulduğu yere Gürcü yetkililer tarafından anısına plaket yerleştirildi. Ancak Ermenilerin tepkisi üzerine kaldırıldı.
Cemâl Paşa’nın Seniha Hanım’la olan evliliğinden Ahmed, Mehmed, Kamuran, Nejdet ve Behçet isimli beş çocuğu vardır. Oğullarından Ahmed Cemâl gazeteci Hasan Cemâl’in babasıdır.
Yazdıkları
Plevne Müdafaası (1898)
Alte Denkmaeler aus Syrien, Palastina und West Arabien (1918) (Suriye, Filistin ve Batı Arabistan’daki Eski Anıtlar)
Cemâl Paşa Hatırası 1913-1922 (1923)
Birinci Dünya Harbi'nde Suriye Hatıraları (2003) - Ali Fuad Erden
^Harp Akademileri Komutanlığı, Harp Akademilerinin 120 Yılı, İstanbul, 1968, s. 22.
^abMurat Özyiğit (21 Temmuz 2021). "Cemal Paşa". Cemal Paşa. Yeni Ufuk Dergisi. 8 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Eylül 2022.
^abVarlık, Mesut (27 Ağustos 2020). "1915 destanları". 1915 destanları: “Aman ne iyi, kurtuldular işte diye avunmamıza izin vermeyen metinler…”. Aras Yayıncılık. 8 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Eylül 2022.
^Kurt, Ümit (2019). "A Rescuer, an Enigma and a Génocidaire: Cemal Pasha". Kieser, Hans-Lukas; Anderson, Margaret Lavinia; Bayraktar, Seyhan; Schmutz, Thomas (Ed.). The End of the Ottomans: The Genocide of 1915 and the Politics of Turkish Nationalism (İngilizce). Bloomsbury Publishing. s. 225. ISBN978-1-78672-598-1.
^Yusuf Hikmet Bayur (1991). Türk İnkılâbı Tarihi. III. Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. ss. 410-413.
^Cemal Paşa, Hatırat (yayına hazırlayan: Metin Martı), Arma Yayınları, 1996, s. 146-147; Nevzat Artuç, Cemal Paşa, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2008, s. 208-209.
^Ahmet Cemal Paşa (2010). Fahri Parin (Ed.). Anılarım (1913-1922). Paraf Yayınları. s. 235.KB1 bakım: Editörler parametresini kullanan (link)
^Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı, Pozitif Yayınları, İstanbul 2004, s. 54-55.
^Nevzat Artuç, Cemal Paşa, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2008, s. 298-300.
^abAyçiçek, Recep. "CEMAL PAŞA". CEMAL PAŞA. 29 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Nisan 2024.
^Philip H. Studdard, Teşkilat-ı Mahsusa, (Çev: Tansel Demirel), Arba Yay., İstanbul 1993, s. 123-124; Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt III/III, s. 221.
^Ömer Osman Umar, Osmanlı Yönetimi ve Fransız Manda İdaresi Altında Suriye (1908-1938), ATAM yay., Ankara 2004, s. 336.
^Kayalı, Hasan (12 Mayıs 2015). Ute Daniel, Peter Gatrell, Oliver Janz, Heather Jones, Jennifer Keene, Alan Kramer, Bill Nasson, Nicolas Apostolopoulos, Oliver Janz, Gregor Horstkemper. "Cemal Paşa, Ahmed". 1914-1918-Online International Encyclopedia of the First World War (İngilizce). doi:10.15463/IE1418.10639. 1 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Nisan 2024.
^Cleveland, William: A History of the Modern Middle East. Boulder: Westview Press, 2004. "World War I and the End of the Ottoman Order", 146–167.
^Muhammed İzzet Derveze (16 Nisan 2007). Osmanlı Filistininde Bir Posta Memuru. Klasik Yayınları. ss. 320,322. ISBN9789758740413.|erişim-tarihi= kullanmak için |url= gerekiyor (yardım)