Asıl ismi Burhaneddin Ahmed'dir. 8 Ocak 1345 (Hicri 3 Ramazan 745) tarihinde Kayseri'de dünyaya geldi. XIII. yüzyıl başlarında Harezm'den Anadolu'ya göç edip önce Kastamonu'ya, sonra Kayseri'ye yerleşen Oğuzlar'ın Salur boyuna mensup bir aileden gelmektedir. Kadı Burhaneddin'in yaşadığı dönemde ona yakın olan ve onun Farsça "Bezm u Rezm" adlı biyografisini ve hükümdarlık döneminin tarihini yazan "Aziz bin Erdeşir-i Esterabadi", isimleri bilinen tüm cetlerinin alim-kadı olduklarını bildirmektedir.[2]
Kadı Burhaneddin eğitimine 4 yaşında iken babasının yanında başlamış; kısa sürede Arapça ve Farsçayı öğrenmiş ve devrin orta eğitim kurumlarında okunan lûgat, sarf, nahif, maânî, beyan, arûz, hesap, mantık ve hikmet gibi bilimleri bilir duruma gelmiş, hatta öğretmenlik yapmaya başlamıştır. 1358 yılında 14 yaşında iken babası ile birlikte Mısır'a gitmiştir. Orada öğrenimine devamla fıkıh, usûl-i fıkıh, ferâiz, hadis, tefsir, heyet ve tıp gibi bilim derslerini takip ederek dört mezhep (Hanefî, Şâfiî, Mâlikî, Hanbelî) hakkında bilgi edinmiştir. 1362 yılında Şam'a geçip; orada 1,5 yıl Mevlânâ Kutbedin Râzi'nin derslerine devam etmiştir. Oradan babası ile hacca gitmiş; Hicaz'dan dönerken babasını kaybetmiştir. 1 yıl Halep'te kalıp orada öğrenimini sürdürmüştür.[3]
Burhaneddin 1364 yılında Kayseri'ye dönmüştür. Kayseri o zaman Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra kurulan ufak beyliklerden biri olan Sivas ve çevresinde kurulmuş olan Eretna Beyliği idaresi altındaydı ve hükümdar Giyasettin Mehmed Bey'di. Burhaneddin, babasının eski görevine tayin edilmede güçlük çekmiş ama 1365 yılında hükümdar Eretnaoğullarından Giyasettin Mehmed Bey tarafından Kayseri Kadısı olarak göreve atanmıştır. Kadı Burhaneddin bu hükümdarın yakın danışmanlığını yapmış ve kızı ile evlenip damadı olmuştur. Kısa süre sonra Giyasettin Mehmed'in öldürülmesiyle Eretna Beyliği hükümdarlığına oğlu Alâeddin Ali Bey geçmişti. Kadı Burhaneddin, başında olan eniştesi Alâeddin Ali Bey hükümdarlığı zamanında da giderek politik güç kazanarak kadılık görevine devam etmiş ve 1378'de vezirlik görevini yüklenmiştir. Kadı ve vezir olarak haksever tutumu, başarılı hükümleri ve adaletli idaresi ile halka kendini sevdirmiştir.[3]
1381'de Alâeddin Ali Bey vebadan ölmüş ve Eretna Beyliği hükümdarlık tahtı 7 yaşındaki oğluna kalmıştır. Önce emirlerden Kılıç Aslan devlet naipliğine getirilmiştir ama emirler arasındaki siyasi güç rekabeti sürekli karışıklıklar ortaya çıkarmıştır. Kadı Burhaneddin, halkın da isteği ve ısrarı üzerine, beyliğin bu zayıflığından istifade edip 1381'de naip Kılıç Aslan'ı öldürüp onun yerine beylik naibi olmuştur.[3]
Hemen sonra, aynı yıl 1381'de Sivas'ta istiklalini ilan ederek kendi adına hutbe okutup Sultanlık makamına geçip Kadı Burhaneddin Devleti adını taşıyan bir devlet kurmuştur. Bu devletin hükümdarlık makamında 18 yıl hüküm sürmüştür. Bir yandan kendi devletinin iç bütünlüğünü sağlayıcı politikalarla uğraşırken diğer taraftan komşu beylik ve devletler olan Akkoyunlular, Osmanlılar ve Memlûklular Devleti ile uğraşmak zorunda kalmıştır.
1392'de Kastamonu seferine çıkan Osmanlı Padişahı I. Bayezid'in eyalet askerinden kurulu öncü ordusu I. Bayezid'in büyük oğlu olan Şehzade Ertuğrul komutası altında, Kadı Burhaneddin'in askerî güçleri ile Çorum yakınlarında Kırkdilim mevkiinde savaşa girişmiş; Osmanlı ordusu yenik düşmüş ve Şehzade Ertuğrul bu savaşta ölmüştür. Bu galibiyetten sonra Kadı Burhaneddin'in Moğol asıllı akıncı kuvvetleri Osmanlı topraklarını talana başlamıştır. Yıldırım Bayezid, Macar saldırılarını önlemek maksadıyla Rumeli'ye gitmek zorunda kaldığı için, 1393 baharında Anadolu geniş bir savaş ortamına dönmüştür. Türkmen Beyleri ve kent hakimleri, ya Yıldırım ya da Kadı Burhaneddin odaklı bağlaşmalar kurmuşlar ve yer yer savaş haline geçmişlerdir. 1393'te Yıldırım'ın Amasya, Merzifon, Turhal ve Tokat kalelerini fethi ve bu bölgeye büyük yetkilerle oğlu Mehmed Çelebi'yi vali tayin etmesi sonucu bir barış dengesi sağlanabilmiştir.
Kadı Burhaneddin, kendisine isyan eden yeğeni Şeyh Müeyyed'i, Akkoyunlu hükümdarı Kara Yülük Osman Bey’le yapmış olduğu anlaşmaya uymayarak öldürmesi üzerine, 1398 yılında Akkoyunlu hükümdarı Kara Yülük Osman Bey ile savaşa girişmiş; bu savaşı kaybedip esir düşmüş ve Temmuz 1398'de öldürülmüştür. Kadı Burhaneddin Devleti de onun öldürülmesiyle birlikte son bulmuştur.[3]
Mezarı
Kadı Burhaneddin Türbesi Sivas merkezde Kadıburhaneddin Mahallesi'nde bir park içerisinde bulunmaktadır. 1965 yılında dönemin valisi olan Ahmet Vefik Kitapçıgil tarafından yaptırılmıştır.[4] Kesme taştan dört sütun üzerinde tek kubbesi bulunan bir yapıdır. Baldaken tarzında inşa edilmiştir. Mahalle sakinlerince huzursuz evliliklerde eşlerin ayrılmadan önce bu türbeye ayrı ayrı gelip (veya bir yakınlarınca getirilip) dua ettikleri anlatılmaktadır.[4][5] Türbenin dört tarafının duvarla örülerek kapalı bir mekana dönüştürüldüğü ama çeştli belirtilerle bunun mezardaki veli kişi tarafından istenmediğinin anlaşılması üzerine tekrar duvarların kaldırıldığı da söylenmektedir.[6] Bazı mahalle sakinlerinin yanından geçerken türbeye selam verdiklerine tanık olunur. Türbenin hemen yanında yine aynı adı taşıyan Kadıburhaneddin İlköğretim okulu yer alır. (Bu okulun adı 2018 yılında değiştirilmiş olsa da mahallede ve hatta daha geniş bir çevrede bu isimle bilinmektedir.)[7]
Edebî kişiliği
Kadı Burhaneddin siyasal uğraşları yanında edebiyat ve özellikle şiir ile yakından meşgul olmuş ve özellikle gazel, tuyuğ ve rubailerden oluşan büyük bir Divan ortaya çıkarmıştır. Türk edebiyatındaaruz veznini Türkçeye uygulayıp divan şiirinin ortaya çıkması sürecine öncülük etmiştir. Gazelleri ve tuyuğları ile ün kazanmıştır. Tuyuğ şeklini divan edebiyatına getiren Kadı Burhaneddin olmuştur. Gazellerinin gayet içten ve aşıkane oldukları görülür. Lirik şiirlerinde cesaret göze çarpar ve bu yönüyle de klâsik şiirden ayrılır. Aşk şiirlerinin yanı sıra din ve tasavvuf ile ilgili şiirleri de vardır. Şiirlerinde ne mahlası ne de adı bulunmaktadır.
600 sayfa tutan bir divanı dolduracak kadar şiir yazmıştır. Bu divanında 1500 gazel, 119 tuyuğ ve 20 rubai bulunmaktadır ama hiç kasidesi bulunmamaktadır.
İran şiirini çok iyi bilen Kadı Burhaneddin divan şiirinin öğelerini Türkçeye mal etmede emeği geçen baş Türk şairlerdendir. Divan şiirinin ilk Türkçe örneklerini veren bir şair olarak Türkçeyi aruza uydurmakta güçlük çektiği görülür. Bu aruz vezin eksikliği o kadar önemlidir ki Kadı Burhaneddin'in şiirlerinin çoğunda kullanılan vezni tayin etmek güç ve hatta bazılarında imkânsız olur. Ancak bu eksiklik XIV. yüzyıl Türk divan edebiyatına katkısı bulunan şairlerin neredeyse hepsinde görülmektedir. Kadı Burhaneddin bu müşkülatını, canlı ve samimi edası ile giderir. Günlük konuşma dilini de şiirlerinde kullanması onun şiirlerine ayrı bir özellik verir. Edebî sanatlara, özellikle cinasa düşkündür. Bazı şiirlerinde tasavvuf izleri gayet açıkça görülmekle beraber Kadı Burhaneddin'i bir sûfî ve mutasavvıf bir şair olarak dünya işlerinden el etek çekmiş bir kişi saymak doğru olmaz. Kadı Burhaneddin'in gerçek yaşamında zevk ve safa alemleri düzenlediği bilinmektedir. Kadı Burhaneddin esas itibarıyla beşeri, maddi aşkı işlemiş ve maceracı, dövüşçü, savaşçı hayatının ve ruhunun izleri çok bariz olarak şiirlerinde yansımıştır. Doğayla ilgili tasvirler yapmış ve genellikle hayatını anlatmıştır.
Seçilmiş örnek eserleri
Özün eş-şeyh bilen serdar boler
Enel-Hak diyen berdar boler
Yiğit oldur ger Hakk için baş oynaya
Döşekde ölen murdar boler.
Tuyuğ
Hakka şükür koçlarun devrânıdur. Cümle âlem bu demün hayrânıdur. Gün batardan gün toğan yire değün. Işk erinün bir nefes seyrânidur.
Gazel
Gönülüme ben didüm ki kandesin, Gamzesinün oklarıyla kandesin Gisusiyle bende düşdüm dir gönül, Didüm ana nola çünkü bendesin N'ola öpdüm gözüme sürdüm seni, Sen dahi âlemde bir turvendesin Bendesin sen bendeyim ben tapuna, Bendeyim ben nice ki sen bendesin Gözlerüm giryan ü biryândur gönül, Leblerüm şekker özün pür-handesin
^Esterabadi'nin eserinin ilk Türkçeye çevirisi önce Kilisli Rifat ve sonra 1928'de Fuat Köprülü tarafından hazırlanıp Osmanlıca basılmıştır. Yeni Türkçe basımı: Aziz bin Erdeşir-i Esterâbâdî (Tr. çev.: Mürsel Öztürk) (1990) Bezm ü Rezm Ankara: Kültür Bakanlığı
^abcde* Özaydın, Abdülkerim (2001) "Kadı Burhaneddin:" Türkiye Diyanet Vakfi İslâm Ansiklopedisi C.24 say.74-75 Online:[1] 18 Ekim 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Kadı Burhaneddin Divanı Yeni Tıpkıbasım (2019) Hazırlayan: Hatice Özdil, Bitlis Eren Üniversitesi Yayınları, Ankara. (British Library'de bulunun yegane nüsha aslına uygun ölçüde ve kalitede tıpkıbasım olarak hazırlanmıştır.)
Dıș kaynaklar
Cengiz, Halil Erdoğan (1972), Divan Şiiri Antolojisi, Ankara : Bilgi Yayınevi.
Soysal, M. Orhan: (2002) Eski Türk Edebiyatı Metinleri, Ankara: Millî Eğitim Basımevi,.
Yücel, Yaşar (1989) Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar. Cilt:2 say. 36-230 Ankara
Hakkı Devrim (15 Mayıs 2008) Köşe yazısı ("Bir Mısra" başlığı için). Radikal Gazetesi,
Alpaslan, Ali (1977), Kadı Burhaneddin Divanı’ndan Seçmeler, Kültür Bakanlığı, Ankara s. 49-51;
Özaydın, Abdülkerim (2001) "Kadı Burhaneddin: " Türkiye Diyanet Vakfi İslâm Ansiklopedisi. c.24 say.74-75 Online: [2] 18 Ekim 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Kadı Burhaneddin (Haz.: Ergin, Muharrem) (1980) Kadı Burhaneddin Divanı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul. Online: [3] 19 Ekim 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Kazi Burhaneddin (Az. haz.: Aliyar Seferli ve Samet Alizade) (2005) Divan, Önder Neşriyat, Baku. Online: [4] (Azerbaycanca)