İslam'ın yayılışı, İslam'ın genişlemesi, İslami fetihler ya da Arap fetihleri (Arapça: الغزوات, al-Ġazawāt ya da Arapça: الفتوحات الإسلامية, al-Futūḥāt al-Islāmiyya), 7. yüzyılda İslam peygamberi Muhammed'in Müslümanlarca Asr-ı Saâdet diye adlandırılan döneminde başladı. Muhammed, Arap Yarımadası'nda, daha sonraki Râşidîn ve Emevî hilâfetleri döneminde bir yüzyıllık hızlı genişleme gören yeni bir birleşik yönetim kurdu.
Müslümanların fetihleri, Sasani İmparatorluğu'nun çöküşünü ve Bizans için büyük bir toprak kaybını beraberinde getirdi. Müslüman başarısının sebepleri, geriye bakıldığında zordur, çünkü esas olarak dönemin sadece parçalı kaynakları hayatta kalmıştır. Çoğu tarihçi, Sasani (Pers) ve Bizans (Roma) imparatorluklarının onlarca yıl birbirleriyle savaşmalarının sonucunda askerî ve ekonomik olarak yorulduğuna katılıyor.
Sasani Devleti'ndeki bazı Yahudiler ve Hristiyanlar ile Suriye'deki Yahudiler ve Monofizler memnuniyetsizdi ve Müslüman güçlerini büyük oranda her iki imparatorluğun dini çatışmaları yüzünden karşılarken,[1] diğer zamanlarda, örneğin Firaz Muharebesi'nde olduğu gibi, Arap Hristiyanlar da Persler ve Bizanslılarla beraber işgalcilere karşı koydu.[2][3]
Bununla birlikte, Fred McGraw Donner, o zamana kadar Arap Yarımadası'nda bir devletin kurulmasının ve ideolojik (yani dini) tutarlılık ve seferberliğin, yüz yıldır Müslüman orduların en büyük modern öncesi imparatorluğu kurabilmesinin başlıca bir nedeni olduğunu önermektedir. İslam Hilâfetinin büyüklüğü için yapılan tahminlere göre, bu sayı on üç milyon kilometrekareden fazladır.[4]
İslâm dininin son peygamberiMuhammed, Mekke dönemindeki peygamberliğinin 13 yılını insanları Allah’a imana davet etmekle geçirdi.
Onun bu dönemde devlet kurmak için herhangi bir düşüncesi yoktu. Asıl gayesi de bu değildi. Zaten şartlar da buna el vermiyordu. Ancak ikinci Akabe BiatındakiMedine’den gelen kabilelerle yaptığı görüşmeler bu ortamı hazırladı. Diğer taraftan Mekke’de Müslümanlara yapılan baskı ve zulümler artınca Medine’ye hicret başladı. Muhammedhicret sonrası devlet kurma bazında Medine’de bir takım çalışmalara başladı. Medine’de meskûn kabilelerle yaptığı istişareler olumlu sonuç verince, yazılı bir anayasa hazırlayarak merkezî bir yönetim tesis etti. Bu yönetimin adı daha sonraki dönemlerde “Medine Şehir Devleti” veya “İlk İslâm Devleti” gibi isimlerle adlandırılmıştır. Ortaklaşa oluşturulan anayasaya bakıldığı zaman, kurulan bu devletin bir hukuk devleti olduğu anlaşılmaktadır.[5]
Muhammed'den sonraki hükümdarlar "halife" olarak adlandırılmıştır. Halife "arkasından başa geçen" anlamında Arapça kökenli bir kelimedir. Halifelik İslami esasların uygulandığı bir tür yönetim şeklidir.
Muhammed'den sonra başa geçen ilk hükümdarlar Müslüman toplumunun ileri gelenleri tarafından seçilirdi. Devletin kuruluşundaki yapısı, Emevîler döneminde değişmiş ve bir saltanata dönüşmüştür. Bu yapı Abbâsîler, Memlükler ve Osmanlılar döneminde de devam etmiştir.