Geçmişi 19. yüzyılın sonlarına kadar uzanan Türk sineması, 1964 yılından itibaren çeşitli uluslararası film festivallerinde birçok ödül kazanmış[not 2] ve kendi çapında dünya sinemasına kendini göstermiştir. Türk kültürünün önemli bir parçası olan bu sinema, yıllar içinde kendini geliştirerek Türkiye'deki insanlara ve Balkanlar, Orta ve Doğu Avrupa başta olmak üzere yurt dışındaki Türk gurbetçilere eğlenceler sunmuş; son zamanlarda özellikle Arap dünyasında ve daha az ölçüde de olsa geri kalan yerlerde zenginleşmeye başlamıştır.
Türk sinemasının başlangıç tarihi Osmanlı İmparatorluğu dönemine uzanmaktadır. 1896-1897 yıllarında başkent İstanbul'da çeşitli yerlerde gösterilen yabancı filmlerle başlayan bu kültür, 1914 yılında Fuat Uzkınay tarafından çekilen Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı filmiyle beraber yerli boyuta ulaşmıştır. Bir yıl sonra, 1915'te Enver Paşa tarafından İstanbul'da kurdurulan Merkez Ordu Sinema Dairesi, Türk sinemasının kurumsal kimliğe kavuşmasını sağlayan kuruluş olmuştur. I. Dünya Savaşı ve akabindeki Türk Kurtuluş Savaşı sırasında da sinema çalışmaları yürütülmeye devam edilmiş ve 1922 yılında Türkiye'nin ilk özel film şirketi olan Kemal Film kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılından 1950'ye kadar daha çok tiyatronun etkisinde kalan Türk sineması, 1931'den sonra sesli filmler çekmeye başlamıştır. Kabaca 1950-1980 yılları arası süren Yeşilçam dönemi; film üretimi bakımından Türk sinemasının en parlak dönemi olmuş, 1970'lere kadar yılda 250 ila 350 film çekilmiş, ayrıca 1953'ten itibaren renkli filmler yapılmaya başlanmış ve renkli filmlerin sayısı 1970'li yıllarda artışa geçmiştir. 1980 askerî darbesiyle biten Yeşilçam döneminden sonraki 20 yılda bazı önemli filmler çekilse de, özellikle 1990'ların başında film üretiminde çöküşe geçilmiştir. 2000'li yılların başı ve ortasında çekilen bazı filmlerin sinemalarda 2, 3 ve 4 milyon gibi rekor sayılarda izlenmesi ve aynı onyılın ikinci yarısında izlenme sayıları gibi yapım sayılarının da hızla artması, Türk sinemasını kendi içerisinde tekrar saygın bir konuma yerleştirmiştir.Günümüzde Türk sineması, ulusal ve uluslararası birçok yapım şirketinin yer aldığı, yılda ortalama 100-150 filmin üretildiği bir sinema pazarı hâline gelmiştir. Türkiye, 2016 verilerine göre Avrupa ülkeleri arasında yerli yapım film üretiminde sekizinci sırada yer almaktadır. Yine aynı verilere göre seyirci sayısı bakımından yedinci, hasılat bakımından sekizinci sırada yer almaktadır. Ayrıca Türk sineması, Avrupa genelinde en çok sinema salonu ve perdesi barındıran yedinci ülke konumundadır.[7]
Tarihçe
Türkiye'de sinemanın geçmişi Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine kadar uzanmaktadır.[8] Başlangıç tarihi tam olarak bilinmese de, Anadolu'ya sinemanın gelişinin II. Abdülhamid devrinde (1876-1909) gerçekleştiği varsayılmaktadır.[9] İlk film gösterimi, Rumen sinemacı Sigmund Weinberg tarafından, 1896 yılında başkent İstanbul'daki Yıldız Sarayı'nda gerçekleştirilmiştir.[9] Bunu, 1897'de Weinberg'in Beyoğlu ve Şehzadebaşı semtlerindeki halka açık gösterileri izlemiştir. İlk toplu gösterilen film ise, Lumière Kardeşler yapımı olan Bir Trenin La Ciotat Garı'na Gelişi (L'Arrivée d'un train en gare de La Ciotat) filmi olmuştur.[9] Bu tarihten 14 Kasım 1914'e kadar da özellikle Lumière Kardeşler'in yaptığı filmler başta olmak üzere yabancı yapım filmler gösterilmiştir.[10]
1914 yılına gelindiğinde İstanbul'da bugünkü Yeşilköy yakınlarında bulunan Ayastefanos Rus Abidesi'nin yıkılması kararlaştırılmış ve bunu da bir filme çekme fikri ortaya çıkmıştır. Bu fikir ile birlikte Avusturya'dan bir film ekibi davet edilmiş daha sonra ise bu filmi bir Türk'ün çekmesi şartı ortaya atılmıştır. Bu iş için de o sıralarda Osmanlı ordusunda görevli olan Fuat Uzkınay uygun görülmüş ve Avusturyalı film ekibi tarafından Fuat Uzkınay'a filmi nasıl çekmesi gerektiği öğretilmiştir. Kısa bir eğitimin ardından, 14 Kasım 1914 günü Fuat Uzkınay tarafından çekilen Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı filmi, bir Türk'ün çektiği ilk film olmuştur.[10] Bu gelişme sonrası Enver Paşa'nın direktifleri doğrultusunda Almanya'daki "Ordu Sinema Kolu"ndan esinlenilerek 1915 yılında Merkez Ordu Sinema Dairesi kurulmuş ve bu kurum, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiyesinematarihinin ilk resmî sinema kurumu olmuştur.[9][10]
Osmanlının sinemayla tanışması ilk kez 1895 yılında gerçekleşmiştir. Lumière Kardeşler'in L'Arrivée d'un train en gare de La Ciotat (Bir Trenin La Ciotat Garı'na Varışı) filminin, 29 Aralık 1895'te, Paris'teki ilk gösteriminden yaklaşık bir yıl sonra, Fransız bir ressam olan M. Henri Delavallée[12] tarafından, İstanbul Galatasaray'da bulunan Sponeck Birahanesinde gösterilmesiyle, Türk toplumu sinemayla tanışmıştır.[13]
1910-1930
Türk'lerin işlettiği halka açık ilk sinema salonu19 Mart 1914’te, İstanbul Şehzadebaşı’nda "Millî Sinema" adı altında faaliyete geçmiştir.[14] O zaman İstanbul Sultanisi’nde gösterimler düzenleyen ekip maddi imkân bularak ikinci Türk sineması Ali Efendi Sinemaları’nı açmıştır. Türkiye’de sinemanın kurumlaşması ise I. Dünya Savaşı döneminde gerçekleşmiştir. Alman ordularının, filmleri bir propaganda unsuru olarak ve askerlerin eğitimi için kullandığını gören, dönemin Osmanlı İmparatorluğu Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı görevlerini sürdüren Enver Paşa, sinema olgusunun önemi fark etmiş ve 1915’te Merkez Ordu Sinema Dairesi (MOSD)’ni kurarak, Türk sinemasının kurumlaşmasının temellerini atmıştır. MOSD’nin kurulması ve takip eden dönemde yapılan hikâyeli filmler sinema tarihi için o yılların en önemli gelişmelerindendir.[15] Aynı dönemde Fuat Uzkınay'ın çektiği "Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı" adlı belgesel Türk sinemasının ilk eseri olarak 14 Kasım 1914 tarihinde gösterime girmiştir. 150 metrelik bir belgesel olarak çekilen filmin günümüze hiçbir kopyası ulaşmamıştır.[16]
1916 yılında Müdafaa-i Milliye Cemiyeti de aldığı bir kararla sinema çalışmalarına başlamış, Almanya’dan getirttiği aletlerle film çekimlerine başlayan cemiyet, savaştan görüntülerin de yer aldığı haber filmi niteliğinde filmler hazırlamıştır.[15]
İlk konulu Türk filminin ise, her ikisi de 1917'de Müdafaa-i Milliye Cemiyeti tarafından çekilen,[15]Pençe veya Casus adlı filmler olduğu konusunda tartışmalar bulunmaktadır. Aslında Türk sinemasında ilk konulu film denemesi Leblebici Horhor Ağa olmasına rağmen film oyunculardan birisinin ölmesi üzerine tamamlanamamıştır. İkinci film ise Himmet Ağa'nın İzdivacı olmasına rağmen, filmin oyuncuları Çanakkale Savaşı'na katıldıklarından dolayı çekimler ancak 1918 yılında tamamlanmıştır.[17]
1919 yapımı ve yönetmenliğini Ahmet Fehim'in yaptığı Mürebbiye isimli film sansüre uğrayan ilk Türk filmidir. Türk sinemasında ilk komedi filmi serisine ise 1917 yılında başlanmıştır. Yönetmenliğini Hüseyin Şadi Karagözoğlu'nun yaptığı Bican Efendi Vekilharç isimli 1917 yapımı Türk komedi filmi büyük ilgi görünce, 1921 yılında Bican Efendi Mektep Hocası ve aynı yıl içerisinde Bican Efendinin Rüyası isimli Türk komedi filmleri çekilerek gösterime girmiştir.[17] Yönetmenliğini Ahmet Fehim'in yaptığı 1919 yapımı Binnaz filmi, afişi basılarak yurt dışına satılan ilk Türk filmidir. Dram türündeki filmin uzunluğu 45 dakikadır.
1931-1960
Bu dönemde Türk Sinemaları'nın ilk sesli ve Türk, Mısır ve Yunan ortak yapımı olan İstanbul Sokakları'nda filmi çekilmiştir. Ayrıca ilk kısa metraj filmler ve dönem filmleri bu dönemde çekilmiştir. 1931-1950 yılları arasındaki en önemli gelişme Türk Sineması Cemiyeti tarafından düzenlenen yarışma olmuştur. Yarışmada Şakir Sırmalı'nın filmi Unutulan Sır "en güzel film" seçilmiştir. 1949 yılında çekilen Çığlık, ilk Türk korku filmi, 1953 yapımı Halıcı Kız filmi ise çekilen ilk renkli Türk filmi olmuştur.[17]
1961-1970
Sinema tarihindeki 2. yarışma bu dönemde İstanbul Yerli Film Yarışması adı altında yapılmıştır. Ayrıca kapalı sinemaların hayata geçirilme fikri bu yıllarda iyice ağırlık kazanmıştır ve renkli film uygulamasına hız verilerek Türk sinema tarihindeki en büyük aşamalardan biri kaydedilmiştir. Üretilen film sayısının 789'a ulaştığı bu yıllarda, yaşanan tüm bu gelişmelerin ışığında, 1963 yapımı Susuz Yaz uluslararası alanda yapılan sinema festivallerinde ödül alan ilk Türk filmi olmuştur.[17]
1971-1980
Bu dönemde sayısal verilere bakıldığında, siyah-beyaz filmler renkli filmlerin gerisinde kalmıştır. Ayrıca bu yıllarda çizgi filmler ile ilgili çalışmalar yapılmış ve yarışmalar düzenlenmiş, yabancı film festivallerinde başarılar ve uluslararası alanda ödüller elde edilmiştir.
Bu dönemde siyah-beyaz filmler tarihe karışmıştır. Yabancı romanlar ve yapıtlar Türkçeye çevrilerek filme dönüştürülmüştür. Ayrıca Toronto Sinema Vakfı ve Ottawa Elçiliği'nin desteğiyle Türkiye'de ilk toplu film gösterisi düzenlenmiş ve böylece Türk sineması küreselleşme konusunda ilk adımını atmıştır.
Türk sinemasındaki ilk Türk kadın oyuncular, 1923 yapımı Ateşten Gömlek filminde Ayşe ve Kezban rollerini canlandıran Bedia Muvahhit ile Neyyire Neyir’dir.[18] 1949'da oynadığı Fedekâr Ana filminin yönetmeni hastalanınca filimin yönetmenliğini üstlenerek çekimleri tamamlayan Cahide Sonku, film yönetmeni ilk Türk kadındır.
1960'lara kadar Türk sinemasında kadınlar tek boyutlu olarak ya “fedakâr anne”, “namuslu eş”, “dokunulmamış sevgili" şeklinde idealize edilmiş "iki kadın" şeklinde ya da "seks bombası", "erkekleşmiş kadın" gibi kalıplar içinde "kötü kadınlar" şeklinde perdeye yansıtıldı.[19] 1980’lerden sonra Türk sinemasında iyi ve kötü kadın karakterlerin keskin ayrımı silikleşmiş; "iyi kadın" ve "kötü kadın" algılayılı, her iki kalıbın belli özelliklerini taşıyan tek bir kadın karakter üzerinden yansıtılmaya başlanmıştır.[19]
Kadın hareketinin hız kazandığı 1980’li yıllarda Türk sinemasında kadının sorununu ele alan, geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine karşı çıkan, kadının daha özgür olmasını savunan filmler de üretilmiştir.[20] 1980’li yıllardan sonra ikinci dalga feminist hareketin etkisi ile Türk sinemasında kadın karakterler bağımsızlaştı.[20] Kır yaşamını konu alan filmlerde; kadınların bir eşyaymış gibi alınıp satılması, erkeğin kadına yapmış olduğu baskı ve zorbalık, kır yaşamında sahipsiz kalan kadının yaşama hakkının elinden alınması gibi konular işlendi.[19]
Antalya Altın Portakal Film Festivali – Türkiye’nin en prestijli ve en popüler film festivalidir. Her yıl, katılımcılar en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi oyuncu gibi kategorilerde sergilenen olağanüstü performanslar için Altın Portakal ile ödüllendirilir.
İzmir Kısa Film Festivali – İlki 2000’de düzenlenen festival kurmaca, belgesel, deneysel ve animasyon dallarındaki kısa filmlere Altın Kedi Ödülü vermektedir. Her yıl düzenlenen festival, Türkiye’den ve yurtdışından sinema dünyasının önemli kişilerini jürisine davet etmektedir. Festivalin yarışma bölümünün dışında, Türkiye'den ve dünyadan o yılın panoramasını çizmek amacı ile, özenle seçilmiş filmler gösterime alınmakta ve sinemaseverlerle buluşturulmaktadır.[24]
Mardin Film Festivali (SineMardin) – İlki 2006’da düzenlenen ve Türkiye’de senaryo yazarlığına adanmış tek film festivalidir. Her yıl düzenlenen ve büyük ölçüde bağımsız sinemaya yoğunlaşan festival, Türkiye’nin Güneydoğu bölgesindeki en dinamik sinema etkinliklerinden birisidir.
Uluslararası İstanbul Film Festivali – İlki 1982’de düzenlenen festival Türkiye’deki en önemli entelektüel etkinliklerden birisidir. Öyle ki, çoğu zaman İstanbul dışında yaşayan sinemaseverlerin etkinlikte sunulan, dünya film tarihinin en değerli örneklerini izlemek için İstanbul’a akın etmelerine neden olmaktadır.
Uluslararası İşçi Filmleri Festivali – İlki 2006 yılında gerçekleştirilen festival sponsorsuz, yarışmasız, ücretsiz ve gönüllü emekle gerçekleştiriliyor. İstanbul Ankara ve İzmir'de eş zamanlı olarak 1 Mayıs haftasında başlayan festival yıl sonuna kadar Anadolu’yu gezmektedir. Festivalde 17 yılda 917 kurmaca uzun ve kısa metraj ve belgesel film gösterildi.
^Sinema çevreleri arasında bu sinemaya "Türk sineması" mı yoksa "Türkiye sineması" mı denilmesi gerektiği ve hangisinin daha uygun olduğu yönünde tartışmalar mevcuttur.[5][6]
^Küçüksarp, Merve (3 Şubat 2018). "Osmanlı'da Sinema". bianet.org. Erişim tarihi: 29 Kasım 2023.Arşivlenmesi gereken bağlantıya sahip kaynak şablonu içeren maddeler (link)
^Maraşlı, Gülşah Nezaket. Şen, Abdurrahman (Ed.). Türk Sinemasında Yerli Arayışlar (2010 bas.). Ankara, Türkiye: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. ss. 105, 106, 503. ISBN978-975-17-3516-4.|erişim-tarihi= kullanmak için |url= gerekiyor (yardım)
100.Yılda Türk SinemasıTürk sinemasının temellerinin atıldığı 1915 yılında Merkez Ordu Sinema Dairesi kuruluşundan itibaren 100. yılını yaşayan sinema sektörünün ülkedeki gelişiminin anlatıldığı kültür sanat belgeseli, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü, Erişim: 4 Şubat 2013