Şerif Gören, 1 Temmuz 1944 tarihinde Yunanistan'ın İskeçe şehrinde doğdu.[1] Çocukluğunun ilk yılları İskeçe'de geçti. 1956 yılında dönemin cumhurbaşkanı Celâl Bayar adına verilen bir bursu kazanarak Türkiye'ye geldi ve İstanbul Erkek Lisesi'nde okula başladı. Daha sonra bir tanıdık vasıtasıyla, Hürrem Erman'ın sahibi olduğu Erman Film Stüdyosu'nda kurgucu olarak iş buldu. Sinemayla ilişkisi 18 yaşında, 1962 yılındaki bu tesadüfle başladı.
Gören, 1966'dan itibaren Yılmaz Güney ile çalışmaya başladı. Bu dönemden itibaren Güney ile birlikte senaryo denemelerine başladı ve uzun bir süre Güney'in asistanı olarak çalıştı. 1970 yılında Yılmaz Güney'in çevirdiği Canlı Hedef filminde yardımcı yönetmenlik yaptı. 1971 yılında İbret, Kaçaklar, Vurguncular gibi Yılmaz Güney yapımı olan filmlerin yönetmenliğini üstlendi. Gören'in yönetmen olarak imza attığı ilk önemli film ise, 1974 yılında senaryosunu Yılmaz Güney'in yazdığı Endişe filmi oldu. Bu film 1975 yılında 12. Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Film seçildi ve Gören'e En İyi Yönetmen, Yılmaz Güney'e ise En İyi Senaryo ödülünü getirdi.
Daha sonraki yıllarda Gören; Köprü (1975), Deprem (1976) ve Nehir (1977) gibi filmler çekti. 1981 yılında çekilen, senaryosunu Yılmaz Güney'in hapishanede yazdığı ve Gören'in Güney ile birlikte, onun direktifleri doğrultusunda yönettiği Yol filmi, 1982'deki Cannes Film Festivali'nde "En İyi Film" seçilip Altın Palmiye kazandı ve bu ödülü kazanan ilk Türk filmi oldu. Tarık Akan, Şerif Sezer, Halil Ergün, Necmettin Çobanoğlu, Meral Orhonsay gibi önemli oyuncularla çalıştığı politik dram türündeki bu film, anlatımı ve konusuyla hâlen Türk sinemasının en önemli filmlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Gören, Yol filminden sonra yeni çalışmalar yaptı. Sinema hayatının son döneminde Tomruk (1982), Derman (1983), Kurbağalar (1985), Yılanların Öcü (1985), Sen Türkülerini Söyle (1986) gibi önemli filmler çekti. 1988'de çektiği Polizei ve 1990'da çektiği Abuk Sabuk 1 Film filmlerinin başrolünde Kemal Sunal vardı. 1993 yılında çektiği Amerikalı filminden sonra bir daha film çekmeyeceğini açıkladı. Neden olarak da bu filmin yeterince ilgi görmemesi olarak gösteren Gören, sinema dilinin toplumla uyuşmadığını belirtti.
Amerikalı filminden sonra sinemadan uzak kalsa da, son dönemlerde Serseri Aşıklar (2003), Kırık Ayna (2002-03) ve Ahh İstanbul (2006) adlı dizileri yönetti. 2008 yılında, babasına ithaf ettiği İskeçe 1955 adlı bir kısa film çekti; ancak filmin tamamlanmasından kısa bir süre önce babasının vefat etmesiyle bu filmi babasına izletemedi.
Gören, 2011 yılında çektiği Ay Büyürken Uyuyamam filmiyle uzun bir aradan sonra sinemaya döndü. Senaryosunu da yazdığı bu film, kariyerinin son filmi oldu. Son filmi genel olarak olumsuz eleştiriler aldı ve beğenilmedi.[2] Hatta bazılarınca 2011'in en kötü filmlerinden birisi olarak görüldü.[3]
Şerif Gören'in yaşamı ve sineması, Ali Karadoğan'ın 2005 yılında Phoenix Yayınları'ndan çıkan Film Çeviriyorum Abi: Şerif Gören Sinemasında Öykü Söylem ve Tematik Yapı adlı kitabında incelendi.
Bir dönem Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin jüri başkanlığı yapan Gören, festivalin gitgide film şirketleri egemenliğine girdiği ve özgünlüğünü yitirdiği gerekçesiyle 2007 yılında bu görevinden istifa etti.
Sanat hayatı
Şerif Gören, 1980 öncesi Türk sinemasını önemli ölçüde etkileyen, Metin Erksan ve Ömer Lütfü Akad'ın başlattığı, Yılmaz Güney'in ise altın çağını yaşattığı toplumsal gerçekçilik akımının ikinci kuşağını oluşturan başlıca yönetmenlerdendir. Kendisinin de her fırsatta dile getirdiği gibi, Yılmaz Güney ile olan dostlukları ve işbirlikleri sayesinde deneyimlerinden ve yaratıcılığından daha etkin bir şekilde yararlanma ve bunları çalışmalarında daha iyi bir şekilde kullanma fırsatı bulmuştur. Uzun bir süre boyunca Yılmaz Güney'in asistanlığını yapan Gören, bu süreçte Güney'den pek çok şey öğrenmiştir ve Yol filmiyle de bunu doruğa çıkarmıştır.
Gören, sinema sektöründe pek çok farklı işte çalışmıştır. Yönetmenlik çalışmalarının dışında senaryo, kurgu, post-prodüksiyon, müzik direktörlüğü ve oyunculuk deneyimleri de yaşamıştır.
Filmlerindeki karakterlerin genelde sistem tarafından yok edilmeye çalışılan ya da sisteme uyum sağlayamayan güçlü karakterler olması, Şerif Gören sinemasının en temel ve ayırıcı özelliklerinden biridir. Gören, sinemasında işlediği konuları kendi zamanındaki güncel sorunlardan alır. Kişinin yaşadığı dünya ile olan psikolojik savaşı, toplumdaki düzensizlikten kaynaklanan ağır yaşam koşulları, göçlerin sebep olduğu kimlik bunalımları ve kentleşmeden kaynaklanan yabancılık duygusu, Şerif Gören'in sıklıkla işlediği konular arasındadır. Gören, sinemanın sanatsal gücünü kullanarak alt tabakanın kendi içinde yaşadığı hayata eğilmiş ve pek çok yer altı hikâyesini sinemayı kullanarak gün yüzüne çıkartmıştır. Kent, göç, kimlik, var oluş ve gelenekler gibi ana temeller üzerinden eserler vermiştir.
Döneminin önde gelen oyuncuları ile çalışan Gören, genelde ara rollerde bulunan ve izleyicinin dikkat etmediği pek çok oyuncuya alışmışın dışında roller vererek izleyicinin dikkatini çekmiş, bu yönüyle de sinemasına oyuncu ve karakter zenginliği katmıştır.
Gören, dönemin teknik zorluklarına rağmen filmlerinde kullandığı efektler ile Türk sinemasına birçok yenilik katmıştır. Ayrıca 1977 yapımı İstasyon filminin çekimlerinde bir köpeğin, 1981 yapımı Yol filminin çekimlerinde ise bir atın gerçekten canlarına kıyılmıştır.
Ölümü
22 Kasım 2024 tarihinde evinde bulunan merdivenden düşerek başını çarpması sonucu Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı ve entübe edildi.[4] 8 Aralık 2024 tarihinde tedavi gördüğü hastanede 80 yaşında öldü.[5] 9 Aralık 2024'te ilk olarak Beyoğlu Atlas Sinemasında anma töreni düzenlendi, daha sonra Hüseyin Ağa Camii'nde kılınan cenaze namazı sonrası Kozlu Mezarlığına defnedildi.[6]
Kayalı, K., (1994), "Geleneksel Türk Sinemasını Sürdürerek Aşma Eylemi": Şerif Gören, "Yönetmenler Çerçevesinde Türk Sineması", Ankara, Ayyıldız Yay, 187-201.
Karadoğan, Ali (2005), "Film Çeviriyorum Abi: Şerif Gören Sinemasında Öykü Söylem ve Tematik Yapı", Ankara, Phoenix Yayınları.