Bu madde, Sırbistan-Türkiye ve eskiden beri süregelen Türk-Sırp ilişkilerini içerir.
Bugünkü Sırbistan coğrafyası 1389 Kosova Muharebesi'nden sonra yaklaşık beş yüzyıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde kaldı. Sırbistan Krallığı, 1878 Berlin Konferansı'ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu'ndan bağımsızlığını elde etti. Osmanlı İmparatorluğu, Romanya ve Yunanistan ile birlikte Sırbistan Krallığı'nı tanıyan ilk üç ülke arasında yer aldı. Aynı tarihte iki ülke arasında diplomatik ilişkiler de kuruldu.
I. Dünya Savaşı'nda iki ülkenin farklı kamplarda yer alması nedeniyle ilişkiler bir süre kesintiye uğradı. 1918’de Sırbistan ve Karadağ Krallığının, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun işgalinden kurtulan diğer Slav unsurlar olan Hırvat ve Slovenlerle birleşmesi sonucu kurulan Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı ile (1929'dan sonra Yugoslavya Krallığı) Cumhuriyet Hükûmeti arasında ilişkiler 1925 Barış Anlaşması ile yeniden kuruldu. Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması'na, 20 Temmuz 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne ise "Yugoslavya" adı altında taraf oldu. 1938 yılında kadar elçilik düzeyinde sürdürülen diplomatik ilişkiler bu yıldan itibaren Büyükelçilik düzeyine yükseltildi.
Balkanlarda barış politikası izleyen Türkiye 1925’te Yugoslavya ile dostluk antlaşması imzaladı. İstanbul’a gelen Yugoslavya kralı I. Aleksandar ile Mustafa Kemal Atatürk, Balkanlarda barış ve işbirliği konusunda görüşme yaptı. Bu ilişkiler karşılıklı olarak gelişti. Başbakan İsmet İnönü 1937’de Belgrad’ı ziyaret etti. Ziyaret sırasında yapılan görüşmelerde Balkan birliği üzerinde duruldu.[1]
1998-1999 Kosova Savaşı sırasında 25 Mart 1999 tarihinde Yugoslavya, NATO'ya savaş ilan edip, Birleşmiş Milletler'e de bildirince, NATO üyesi Türkiye de bu ülkeyle resmen savaşa girmiş oldu. Bu gelişme üzerine Türkiye'nin Belgrad Büyükelçisi Ali Ahmet Acet'le birlikte 19 kişilik elçilik kafilesi, elçilik binasını tahliye edip süresiz olarak bu ülkeyi terk etti. Ali Ahmet Acet ile büyükelçilik kafilesi aynı yılın temmuz ayında geri döndü.[2]
4 Şubat 2003'te, Sırbistan ve Karadağ’ın ilişkilerinin yeniden tanımlandığı 2002 Belgrad Anlaşması’yla Sırbistan-Karadağ Devlet Birliği kuruldu. Bu birliğin bir parçası olan Karadağ, 21 Mayıs 2006 tarihinde düzenlenen referandumun ardından, 3 Haziran 2006 tarihinde bağımsızlığını ilan etti. Türkiye de 22 Haziran 2006 tarihinde Karadağ'ın bağımsızlığını tanıdı. Sırbistan Parlamentosu'nun 5 Haziran 2006 tarihinde aldığı bir kararla, Sırbistan Cumhuriyeti’nin, Sırbistan ve Karadağ Devlet Birliği’nin “ardıl devleti” olduğunu ilan etmesi üzerine, Türkiye ile Sırbistan arasındaki ilişkiler herhangi bir kesintiye uğramadan devam etti.
Kosova'nın 17 Şubat 2008'de aldığı bağımsızlık kararının ertesi gün Türkiye tarafından tanınmasıyla bağlantılı olarak ikili ilişkilerde yaşanan ciddi tıkanıklık, tarafların dikkatli tutumu sayesinde, çok kısa bir sürede tümüyle aşılabildi.
Türkiye ve Sırbistan arasındaki ilişkiler, son dönemlerde en yükseğe ulaşmıştır. İki ülke de birbirlerini "komşu ülke" olarak görmekte ve uluslararası ilişkilere değer vermektedirler. Özellikle Türkiye'nin Bosna-Hersek-Sırbistan arasındaki sorunu[netleştirme gerekli] çözerek yardımcı olmasıyla, bu yakınlaşma iyice artmıştır.[3]
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 23 Ekim 2013 tarihinde Kosova'ya yaptığı ziyarette, Kosova Demokratik Türk Partisi'nin Prizren şehir merkezinde düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada "Türkiye Kosova, Kosova Türkiye'dir" sözleri[4] iki ülke arasında gerginliğe neden oldu. Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikolić yayımladığı yazılı açıklamada, Başbakan Erdoğan'ın "Kosova Türkiye, Türkiye Kosova'dır" ifadelerinin ülkesini rahatsız ettiğini belirterek Türkiye'nin özür dilemesini beklediğini söyledi.[5]