Seyyid Hasan Paşa

Seyyit Hasan Paşa
Osmanlı Sadrazamı
Görev süresi
23 Ağustos 1743 - 9 Ağustos 1746
Hükümdar I. Mahmud
Yerine geldiği Hekimoğlu Ali Paşa
Yerine gelen Tiryaki Hacı Mehmed Paşa
Kişisel bilgiler
Ölüm Aralık 1748
Diyarbakır

Seyyit Hasan Paşa, bazen Karahisarî Hasan Paşa (d. ?, Şebinkarahisar - ö. 1748, Diyarbakır), I. Mahmud saltanatında, 23 Ağustos 1743 - 9 Ağustos 1746 tarihleri arasında iki yıl on ay on altı gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı.

Hayatı

Şebinkarahisar’ın (Şarkı-Karahisar) İskefsir Bölgesinde (günümüzdeki ismiyle Reşadiye - Kabalı Köyü ve bağlı olduğu il Tokat) doğumlu olup babası Çardaklızadelerden Mehmet Abdullah Ağa olup Türk asıllıdır. Gençliğinde İstanbul'a gelip Yeniçeri ocağına girmiştir. Karakullukçuluk, yani hizmet neferliğinden, başlayıp uzun süren seferlere katılarak yeniçeri rütbeleri arasında yükselmiş; 1718'de çorbacı; sonra katar ağalığı ve 1733'te Kul kahyası rütbesine erişmiş. Kul kahyası olarak İran'da savaşmıştır. Bu savaştan sonra kul kahyası iken bir ara görevinden azledilmiş ve memleketine sürgüne gönderilmiştir. Sonradan affolarak İstanbul'a yeniçeri ocağına girip Şubat/Mart 1738'de tekrar kul kahyalığı görevine tayin edilmiş ve Temmuz 1738'de yeniçeri ağası olan Abdullah Paşa'nın ölümü ile Yeniçeri Ağası yapılmıştır. 22 Temmuz 1739'da Avusturya seferine katılmış ve bu seferde Belgrat yakınlarında yapılan Hisarcık Muharebesi'ne katılmış ve bu muharebede gösterdiği büyük gayret, faaliyet ve kahramanlık ile isim yapıp 26 Eylül 1739'da Ağa Paşa rütbesiyle vezirlik verilmiştir. Sonra Tuna Nehri sınırlarında askerlik görevine devam etmiştir.

23 Eylül 1743’de Hekimoğlu Ali Paşa sadrazamlıktan azledildikten sonra Seyyid Hasan Paşa'ya sadrazamlık görevi verilmiştir. Seyyid Hasan Paşa üç seneye yakın bu makamda bulunmuştur. Okur yazarlığı olmayan ve kaba saba halk şivesiyle konuşan Seyyid Hasan Paşa "Galatat Hasan Paşa" olarak da anılmaya başlanmıştır.[1]

Doğu'da Nadir Şah'ın başlattığı 1742-1746 Osmanlı-İran Savaşı'nda önce Osmanlılar Hekimoğlu Ali Paşa sadrazamlığı sırasında Kerkük ve Erbil'i kaybetmişlerdi. Ama 14 Eylül 1743'te Nadir Şah'ın başlattığı Musul kuşatmasını Osmanlı Musul valisi "Abdülçelilzade Hüseyin Paşa"'nın ustalıkla direnişi dolayısıyla Kasım 1743'te bırakması gerekmiş ve Nadir Şah'ın ilerleyişi durdurulmuştu. 1744'te Nadir Şah'a kuzeye geçip ve Temmuz 1744'te Kars'ı kuşatmaya aldıysa da bunda da başarılı olamamıştır. Haziran 1745'te ilerleyip Nadir Şah'ın Revan'daki ordugahına hücum Osmanlılar, yapılan Revan Muharebesi'ni tam kazanmak üzereyken serdar-ı ekrem Yeğen Mehmet Paşa'nın beklenmedik ölümü ve Leventlerin hücumdan kaçınmaları ile kaybetmişlerdir. Nadir Şah Kars'a ilerlemiştir. Bu sırada Nadir Şah Osmanlı ordusunda serdar olan Nişancı Şehla Hacı Ahmed Paşa ile [[Bağdat valisi Ahmet Paşa'ya nameler göndererek istediği barış şartlarını açıklamıştır. Bunlar başında Caferilik mezhebinin 5. mezhep olarak kabulü ve İran'lı Caferilik mezhebine mensup olan hacıların Mekke'de Kabe ziyaretlerinin resmen kabulü. Fakat İran'da çıkan isyanlar, ordusundaki hoşnutsuzluk dolayısıyla Nadir Şah'ın önce Saffaviye ricalini ve sonra kendine mensup kişileri öldürüp ortalığı kasıp kavurarak bir terör rejimi başlatması dolayısıyla Osmanlılar 1744 sonlarından itibaren üstünlük kazanmaya başlamışlardır. 8 Ocak 1746'da bir İran elçisi olan Fetih Ali Bey İstanbul'a gelerek barış müzakereletini başlatmıştır. Bu elçi İran'a Osmanlı elçisi Mustafa Nazif Efendi ile birlikte geri geri dönmüştür. 4 Eylül 1746'da İran'da Tahran ile Kazvin arasında bulunan Nadir Şah ordugahının bulunduğu Kerden mevkiinde Kerden Antlaşması imzalanıp İran'la sulh temin edilmiştir.

I. Mahmut bu dönemde İstanbul'da imar işlerine girişmişti. At Meydanı yakınlarında yaptırdığı Defterdarlık Binası 4 Aralık 1744'te hizmete açtı. Bir infilak dolayısıyla yanan Tersane'deki mühimmat deposu yeniden yapıldı. Yine Tersane'de bulunan çöp mahzeni restore edildi. Bakımsız bulunan Beykoz'daki Tokat Bahçesi ve Köşkü yeniden yaptırıldı. 1445'te yanan Rumeli Hisarı'ndaki Hacı Kemalledin Camii yenilendi. Tophanede yeni bir "Kebir Top Kearhanesi (Büyük Top Fabrikası)" yapılıp açıldı. Denize kazıklar çakılarak kıyı doldurularak Tophane Meydanı genişletildi. Ancak Padişah İstanbul'a yeni hanlar yapılmasını yasak etmişti. Fakat sadrazam, önce padişahtan izin alarak, Beyazıt'ta Vezneciler Kapısı'nda bir han yaptırmıştır[1]

10 Ağustos 1746'da Seyyid Hasan Paşa narh işlerine yeterince ilgi göstermeyip İstanbul şehrinin ihtiyaçlarını karşılamakta başarısız görüldüğü için sadrazamlıktan azledildi; yerine sadaret kethudası olan Tiryaki Hacı Mehmed Paşa sadrazam yapılmıştır. Bu azle asıl nedenin Seyyid Hasan Paşa'nın Vezneciler Kapısı'ndaki han yaptırması olduğu iddia edilmekte ve yasaklarına rağmen yapılan bu imar hareketine karşı kurnazca davranan padişahın bu bina yapılması bitince sadrazamı azlettiği belirtilmektedir.[1]

Seyyid Hasan Paşa azilden sonra, önce Rodos'a sürülmüştür. Mart 1747'de ise arpalık olarak İç-il sancağı (günümüzde Mersin) mutasarrıflığı verilmiştir. Kasım 1747'de Diyarbakır Valisi olan Ahmet Paşa Bağdat Valiliğine gönderilmiş ve onun yerin Seyyid Hasan Paşa Diyarbakır Eyalet valisi olarak tayin edilmiştir. Orada Aralık 1748'de hayatına gözlerini kapamıştır.

Değerlendirme

"Hâdikatü’l-Vüzera Zeyli" Seyyid Hasan Paşa'yı şöyle değerlendirmektedir:

safderun, halim, cömert, sadık, hayırsever, açık kalpli ve doğru olup, cehlinden başka ayıbı yoktu.

.

"İzzî Tarihi" de kendisini hem pâdişâha ve hem de halka sevdirdiğini, insaflı ve mutedil olduğunu ifade edilmektedir.

Şamdanızade'nin "Takvimu't-Tevarih Zeyli" kitabında,

ceheleden olmakla galetat ile meşhurdur ve kabaca latifeleri vardır.

denilmektedir. Aynı eserde Seyyid Hasan Paşa'hakkında şu latife verilmektedir:

Hasan Paşa bir gün I. Mahmud'a, "Bana sevaptır dediler, bir mektep ile sebil yaptım, ana müsakkafat lâzım imiş, bir han yap dediler, sizin yasağınız varmış" demiş. Buna karşı pâdişâhın "Sana izin" diye müsaade etmesi üzerine, "Sevabı senin olsun" diye mukabelede bulunmuştur. Pâdişâhın huzurundan dışarı çıkarken tekrar geriye dönüp, "Bana han yapmak üzere izin verdin ama tamam oluncaya kadar beni azletme" diyerek vaid almıştır.

Ama yine de daha külliyedeki hanının inşaatının yarısı bitmişken Seyyid Hasan Paşa sadrazamlıktan azledilmiştir. Yarım kalan han 1747'de Sultan I. Mahmud tarafından tamamlatılmış ve kendi vakfına alınmıştır. Ama yine de "Hasan Paşa Hanı" olan adı değiştirilmemiştir.[2]

Eserleri

Seyyid Hasan Paşa tarafından İstanbul'da Beyazit yakınında Vezneciler'de bir medrese, han, sıbyan mektebi, sebil, iki çeşme, fırın ve dükkânlar ihtiva eden iki grup binadan oluşan Mimarbaşı Mustafa Ağa tarafından tasarlanıp yapılan Seyyid Hasan Paşa Külliyesi bulunmaktadır.[2][3]

Zeyrek'te Voynuk Şücâ mescidi karşısında bir çeşmesi daha vardır. Molla Gürani tarafındaki Fenayi mescidine minber koydurmuştur. I. Süleyman tarafından yaptırılmış olan Beykoz'la Anadolu Kavağı arasındaki bir tepede bulunan Tokat Kasrı harap olduğundan, I. Mahmut emriyle 1746'da Seyyid Hasan Paşa tarafından tamir ettirilmiştir. Belgrat'ta da cami ve mektep yaptırmış olduğu belgelidir.

Seyyid Hasan Paşa'nın oğlu "Seyyid Mehmed Said Efendi" ilmiye sınıfından yetişerek İstanbul kadısı olmuş ve 1776'da ölmüştür.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Dış bağlantılar

Siyasi görevi
Önce gelen:
Hekimoğlu Ali Paşa

Osmanlı Sadrazamı

23 Ağustos 1743 - 9 Ağustos 1746
Sonra gelen:
Tiryaki Hacı Mehmed Paşa

Strategi Solo vs Squad di Free Fire: Cara Menang Mudah!