İran Şehinşah Devleti (Farsça: کشور شاهنشاهی ایرانromanize:Keşver-î Şehinşâhi-ye İran)[3] ya da yaygın ismiyle Pehlevi İranı, 1925 yılından İran Devrimi'nin bir sonucu olarak monarşinin devrildiği 1979 yılına kadar varlığını sürdürmüş devlet.
Tarihçe
Kuruluş
1925 yılında İran Kazak Tugayı'nın eski bir tuğgenerali olan Rıza Han (1919 yılında soyadını Pehlevi olarak seçmiştir.)[4] tarafından Kaçar Hanedanı'ndan Ahmed Şah Kaçar'ı tahttan indirdi ve kendini Şah ilan etti.[5] 15 Aralık 1925'te krallık yeminini etti ve Kaçar İranı'na son verdi.[6] Başlangıçta, Pehlevi çağdaşı Atatürk'ün Türkiye'de yaptığı gibi cumhuriyet ilan etmeyi planlamıştı. Ancak İngilizler ve din adamlarının muhalefeti karşısında bu fikirden vazgeçti.[7] 1930'lu yıllarda Rıza Pehlevi'nin aşırı laik ve milliyetçi tavırları orta ve burjuva sınıfı tarafından beğenilse de muhafazakar dindar kesim tarafından tepki topladı. 1935'te Rıza Şah ülkenin demonimini İranlı olarak değiştirdiği ve Batılı ülkelerin de buna göre değişiklikler yapması hakkında bir kararname yayımladı. Daha sonrasında oğlu Muhammed Rıza Pehlevi 1959'da hem İranlı hem de Fars'ın kabul edilebilir olduğunu ve birbirinin yerine kullanılabileceğini açıkladı.
Anglo-Pers Petrol Şirketi neredeyse bütün İran'ın petrollerini kontrol ediyor olsa da I. Dünya Savaşı'nda İngiltere ve Rusya'nın işgali ve İngilizlerin bunu örtbas etmeye çalışması[8] nedeniyle Rıza Şah İngiliz ve Sovyet şirketlerine sözleşme vermekten kaçındı ve Almanya, İtalya gibi Avrupa ülkelerinden teknik yardım almayı tercih etti.
Rıza Pehlevi'nin bu Sovyetler Birliği'ne ve Birleşik Krallık'a karşı soğuk tavırları yüzünden Birleşik Krallık Rıza Pehlevi tarafsız olduklarını açıkladıkları halde İran'daki Alman mühendis ve teknisyenlerin Huzistan'daki İngiliz petrol tesislerini sabote etmeye çalışan casuslar olduğunu iddia etti ve İran'daki tüm Alman vatandaşlarının sınır dışı edilmesini talep etti. Ancak Rıza Şah bunun kalkınma projelerini olumsuz etkileyeceğini iddia ederek reddetti.
Nazi Almanyası'nınMolotov-Ribbentrop Paktı'nı çiğneyip Sovyetler Birliği'ne saldırmasının ardından SSCB Müttefiklerle ittifak kurdu ve Temmuz 1941'de İngilizler, İran'ın tüm tekrar Almanları İran'dan sınır dışı etmesini istedi. Rıza Şah bunu reddetti. Buna karşılık olarak 25 Ağustos 1941'de Sovyetler ve İngilizler sürpriz bir şekilde İran'ı işgal etmeye başladı ve İran 1 haftadan kısa bir sürede teslim oldu ve Rıza Şah Pevlevi Güney Afrika'ya kaçtı.[9] İstila'nın nedeni her ne kadar Alman yanlılığı olarak gösterilse de asıl nedeni Pers koridorundan SSCB'ye tedarik sağlamak, İran petrollerini güvenceye almaktı. İşgalin ardından 16 Eylül 1941'de Rıza Şah tahttan çekildi ve yerine 21 yaşındaki oğlu Muhammed Rıza Pehlevi geçti.[10][11][12]
Muhammed Rıza Pehlevi dönemi
Bu olaylardan sonra II. Dünya Savaşı boyunca İran'da SSCB'ye Amerikan ve İngiliz tedariklerinin ulaştırıldı, 120.000 Polonyalı mültecinin ve Polonya Sürgün Hükûmeti'ne bağlı Anders'ın Ordusu'nu barındırılıldı.[13] 13 Eylül 1943'te Müttefikler İran'dan tamamen çekileceklerini deklare etti.[14] Fakat savaştan sonra SSCB askelerini İran'dan çekmedi ve kuzeybatı İran'da Azerbaycan Millî Hükûmeti ve Mahabad Cumhuriyeti adındaki kukla devlet kurdu. Bu olay, Soğuk Savaş'ın ilk çatışmalarından biri olarak sayılır. İran'ın SSCB'nin çekilmesi karşılığında petrol imtiyazları sözü vermesiyle Mayıs 1946'da SSCB'nin tamamen çekilmesiyle kriz sona erdi. İki kukla devlet kısa sürede yıkıldı ve petrol tavizler daha sonra iptal edildi.
Muhammed Rıza Pehlevi babasının reform politikalarını sürdürmek istedi fakat İran Senatosu tarafından 12 oyla 1951 yılında başkan seçilen vatanperver Muhammed Musaddık'ın muhalefeti ile uğraşmak zorunda kaldı. Musaddık yüzünden ülkeden kaçmak zorunda kalan Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri Ağustos 1953'te Musaddık'a karşı bir darbeden sonra ülkesine geri döndü. Musaddık daha sonra Şah yanlısı ordu güçleri tarafından tutuklandı.[15]
Ak Devrim
Musaddık iktidarının sonundan İslâm Devrimi'ne uzanan süreçte büyük önem taşıyan gelişmelerden biri Şah'ın 1962 yılında gündeme getirdiği “Ak Devrim” adını verdiği reform paketidir. Ülkede siyasi istikrarı sağlayan Şah Muhammed Rıza, petrol gelirinin de yardımıyla sosyo-ekonomik yapıyı sarsıcı biçimde değiştirmekteydi. Bir yandan istihdam artıp, ücretler yükselirken sanayi toplumuna hızlı geçişin sancıları çok güçlü bir şekilde kendini hissettiriyordu. Köylerinden ayrılan milyonlarca topraksız köylü şehirlerin etrafındaki gecekondu bölgelerinde toplanmaktaydı. Bir yandan yeni üretim biçimlerine bağlı olarak ortaya çıkan bir sanayi burjuvazisi giderek zenginleşirken yoksul, işsiz ve umutsuz, ekonomik olduğu kadar siyasal olarak da dışlanmış milyonlar da büyük kentlerin dışında öfkeli bir muhalefetin koşullarını oluşturuyordu. 1953'ün şaşkınlığıyla bölünüp gücünü yitiren sol, bu kitlelerle ilişki kuramazken; ulemanın etkinliği giderek artmaktaydı.
Şah'ın modern kapitalizm yolunda ilerlemek için yürürlüğe koymaya çalıştığı reform ise çarşı ya da bazargan adı verilen ve geleneksel olarak İran'ın siyasal, toplumsal yaşamında büyük önem taşıyan küçük ve orta sınıf esnafın, toprak sahiplerinin ve ulemanın tepkisini çekti. Toprak reformu, seçim reformu ve kadınlara oy hakkının tanınması, devlet işletmelerinin hisselerinin belirli oranda satılması gibi düzenlemeleri içeren Ak Devrim böylelikle tarıma dayalı ekonomiyi devre dışı bırakıp, toprak sahiplerini sanayi yatırımlarına yönelterek sağlam bir kapitalist ekonomik yapı kurmayı hedefliyordu. Ayrıca Şah'ın ulus inşa süreci için bir engel olarak gördüğü çarşı da bu şekilde tasfiye edilebilecekti. Yine bu hedef doğrultusunda eğitim, sağlık gibi alanlarda çeşitli düzenlemeler öngörülmekteydi. Bunun dış politikadaki yansımaları da İran'ın giderek bölgede ABD’nin jandarması rolüne soyunması şeklinde gerçekleşti. 1970'lerde petrol fiyatlarının aşırı artmasıyla bir yandan içerideki modernleşme hamlesini ve bir sanayi atılımını finanse eden İran, bir yandan da satın aldığı gelişmiş silahlarla askerî güç haline gelerek Basra Körfezi'ndeki askeri varlığını fiilen pekiştiriyordu.
Söz konusu reformların tehdit ettiği sınıflar ve kadınların oy hakkı başta olmak üzere bazı yeniliklere karşı çıkan ulemanın kurduğu ittifak, mutsuz yoksul kitlelerin öfkesiyle birleşerek Devrim'e ulaşan süreçte geri dönülmesi zor bir dönemecin aşılmasına neden oldu. Seçim reformuna ulemanın tepki göstermesiyle başlayan olaylar sonucunda pek çok kişi öldü. Bu olaylar sırasında, 1979 Devrimi'nin manevî önderi haline gelecek din adamı Ayetullah Humeynî de siyasal bir önder olarak sivrilmekteydi. Humeynî olaylardan sorumlu tutularak tutuklandı, 18 ay hapiste tutuldu. 1964'te bırakılmasından sonra Humeynî, ABD hükûmetini açıkça eleştirdi. Şah, General Hasan Pakravan'ın yönlendirmesiyle Humeynî'yi sürgüne yolladı. Humeynî önce Türkiye'ye, sonra Irak'a, en sonunda ise Fransa'ya gitti. Sürgünde Şah'ı eleştirmeye devam etti.
1970'lerin ortalarında, artan petrol gelirlerine güvenen Muhammed Rıza, ülkesinin ilerlemesi ve Beyaz Devrim reformlarınca bir dizi daha hırslı ve daha cesur planlara başladı. Ancak sosyoekonomik ilerlemeler din adamlarını rahatsız etti. İnsanlar İslamî ilkelere bağlı bir ideoloji altında toplanmaya başladı. Ayetullah Humeyni de bunun lideri oldu. Pehlevi rejimi 1978 ve 1979'daki büyük ayaklanmaların ardından yıkıldı.
Muhammed Rıza Pehlevi ülkeden kaçtı. Ardından tedavi görmek için Mısır'a, Meksika'ya, Amerika'ya ardından Panama'ya gitti. En sonunda Enver Sedat'ın onur konuğu olarak ailesiyle Mısır'a yerleşti. Ölümünün ardından Prens Rıza Pehlevi hanedanın varisi oldu.[16]
^Glenn E. Curtis, Eric Hooglund; US Government Printing Office (2008). Iran: A Country Study. U.S. Government Printing Office. p. 30. ISBN 978-0-8444-1187-3.
^Farrokh, Kaveh (2011). Iran at War: 1500–1988. ISBN 978-1-78096-221-4.
^David S. Sorenson (2013). An Introduction to the Modern Middle East: History, Religion, Political Economy, Politics. Westview Press. p. 206. ISBN 978-0-8133-4922-0.
^Iran: Foreign Policy & Government Guide. International Business Publications. 2009. p. 53. ISBN 978-0-7397-9354-1.