Macaristan'da rejim değişikliği (veya sistem değişikliği) daha dar anlamda Macaristan tarihinin tek partili bir dönemden, onun kültürel, ideolojik bağıntısından koptuğu, demokratik bir devlete dönüştüğü, sosyalist devlet sistemini sona erdirirken barışçıl bir şekilde demokratik, çoklu, cumhuriyetçi düzene geçtiği dönemi ifade eder. Rejim değişikliği temel olarak 1989 ile bağlantılıdır. Çünkü rejim değişikliğiyle ilgili olarak en önemli ve sembolik olaylar (Macaristan Cumhuriyeti'nin ilanı, Imre Nagy'nin yeniden defnedilmesi, János Kádár'ın ölümü) bu yılda gerçekleşmiştir. Ancak bu olay örgüsünde hem önceki hem de sonraki yıllarda birçok önemli unsur rol oynamıştır.
Macaristan'daki rejim değişikliği daha geniş anlamda, Macar toplum yapısının barışçıl bir şekilde (örneğin Yıldızpatı Devrimi) ya da zorla (örn.1848-49 Devrimi ve Bağımsızlık Savaşı) bir biçimden/formdan diğerine geçtiği bir olaya işaret etmektedir.
Macaristan'daki rejim değişikliğine (bölgedeki diğer sosyalist ülkelere benzer olarak) bir kriz zamanında - öncelikle sosyalist devlet jeopolitik sistemini ayakta tutan Sovyetler Birliğinin yapısal (askeri ve ekonomik) krizinin sonucunda - toplumun küçük bir parçasının, (özellikle de entelektüellerin) politikayla ilgilenen gruplarının aktif katılımıyla sıra gelebilmiştir.[1]
Rejim değişikliğini tetikleyen temel sosyal gücü, hükûmet partisinin ayrıcalıklarına son vererek demokratik özgürlükler isteyen, tek partili sistem tarafından demokratik yarar sağlamanın dışında bırakılan çoğulcu toplum ve bunun temsil ettiği hükûmet partisinin dışındaki entelektüellerden oluşan muhalefet grupları (ilk başta demokratik muhalefet, halkçı-milliyetçi eğilimli lakitelki[2] grubu, Bibo yurdu öğrencileri) göstermişlerdir. Aynı zamanda yönetimdeki partinin içinden de Gorbaçov'un perestroykasının devamı olarak destek gören 'reformkomunistleri' de boy gösterdiler (aralarında en meşhurları İmre Pozsgay grubudur). Dış etkiler altında, bir yandan sovyet işgali gerçeği, diğer yandan Avrupa güvenlik politikasının koşulları, yani Macaristan'ın "ikili bağımlılığı" dikkate alınmalıdır.[3] Sonuç olarak yeni sistem, uzlaşmaların ve siyasi pazarlığın sonucuydu. Dönüşüm ise yeni elitlerin yaratılmasının yanında sosyalist devlet politikaları ve ekonomik elitlerin (MSZMP nomenklatura) toplumsal çıkarlarının (genelde geçici ve sınırlı da olsa) korunmasına yol açmıştır. (Bu uzlaşmada günümüz macar siyasi güçlerinin hepsi ya da onların selefleri yer almıştır ve bu barışçıl çözüm 'rejimi değiştiren' toplumun büyük çoğunluğunun desteğinden de yararlanmıştır.) Macaristan'daki rejim değişikliği kamu hukuku niteliğindeydi, ülke kurumlarının dönüşümünü Parlamento tarafından onaylanan yasalar düzenlemiştir. Olaylar 1990 ocak ayında Anayasa Mahkemesinin kurulmasından sonra sadece hukuksal çerçevede gerçekleşmiştir.[1]
[4] Macaristan'da komunizm Ralf Dahrendorf'a göre, "Politik bir sistem altı ayda, ekonomik sistem altı yılda, sosyal sistem ise altmış yılda değiştirilebilir." Bu bağlamda, Macaristan'ın son rejim değişikliği siyasi çoğulculuk, çok partili sistem ve serbest seçimlerin uygulanması ile sınırlandırılamaz. Sosyal kurumları tamamen dönüştüren karmaşık bir süreçtir: eski kurumlar kapanıp yenileri kurulmuştur ya da aktif halde kalanların işleyiş biçimi büyük ölçüde yeni sisteme göre şekillendirilmiştir. Değişiklikler, ülkesel düzeyde olduğu gibi, insanların günlük yaşamlarında da elle tutulur bir haldedirler. Kurumsal değişiklikler farklı zaman horizonlarından dolayı birbirlerini hızlandırabilir ya da engelleyebilirler. Yani çöküş halindeki Kádár dönemi olaylarının çoğu geçiş dönemine aittir ve dönüşüm süreçleri 1989'dan çok sonra gerçekleşir.[5]
Macaristan'daki rejim değişikliğinin dünya siyasetinin dönüşümü ile paralel olduğu da dikkate alınmalıdır, bu nedenle rejimin seyri, uluslararası bağlantılar olmadan anlaşılamaz. Yetmişlerin ve seksenlerin dünyadaki ekonomik ve siyasi etkileri ve bunların sosyalist ülkelerde uyandırdığı “fermantasyonu” nedeniyle, savurgan, yenilenemeyen sosyalist ülkelerin başlıca yanlış ideolojik temellerle yönetilmesi giderek sürdürülemez hale geldi, bu da Sovyetler Birliği'nin dağılmasına ve Macaristan'daki rejimin değişmesine yol açtı. Öncelikle Mihail Gorbaçov'un başlattığı siyasi açılış ve ekonomik yapılanma, Sovyet-Amerikan ilişkileri (Soğuk Savaş yıllarında silahlanma yarışı), Polonya'daki olaylar ve Batı Almanya'nın dış politikadaki çabaları, Almanya'nın yeniden birleşmesi Macaristan üzerinde önemli bir etkiye sahipti.[6]
Rejim değişikliğinin değerlendirilmesi tartışmalıdır. Özgürlük haklarının ve kapitalizmin başarılı bir şekilde uygulamaya koyulmasından sonra, büyük çoğunluğun yaşam standartları nüfusun beklediği ölçüde yükselmedi, ancak sosyal eşitsizlikler önemli ölçüde artış göstermiştir. Birçok kişi, özellikle düşük eğitimli veya fiziksel işler yapan kişiler işlerini kaybetmiş, bunun sonucunda da evsizlik ortaya çıkmıştır. Geniş toplumsal tabakalarda rejim değişikliğinden beklenen iyi yaşam koşulları oluşmamıştır. Bu yüzden zamanla birçok kişide Kádár-rejimine yönelik nostalji ortaya çıkmıştır. Çünkü Kádár, birçok kişiye eğitim durumundan ve bağlı bulunduğu işçi sınıfından bağımsız olarak stabil hayat tarzı sunmuştur. Viyana'daki Institut für die Wissenschaften von Menschen (IWM) tarafından 1995 yılındaki ve Medián tarafından rejim değişikliğinden bahseden yapılan ankete göre, "geçiş dönemindeki" diğer ülkelere kıyasla, rejim değişikliği konusunda en çok Macaristan halkı hayal kırıklığına uğramıştır. Macarlar politik özgürlük sağlayan yapıların inşası gibi gelişmeleri takdir etseler de, rejim değişikliği konusundaki değerlendirmeleri yine de çok olumsuz bir yöndedir. Çünkü komşu ülkelere nazaran macarların kayıpları daha büyüktür. Bunun nedeni, önceki rejim yöneticileri ve onların sağ kolları, (örneğin muhalefet edenleri bildiren ajanlar) rejim değişikliği sırasında sadece Macaristan'da hesaba çekilmemişlerdir. Ayrıca bu kişilerle ilgili suçlayıcı belgeler diğer sosyalist ülkelerdekinin aksine sadece Macaristan'da ifşa edilmemiştir.[6]
Institut für die Wissenschaften von Menschen (IWM) araştırmasında, eski sosyalist ülkelerden yeni sistemin bir öncekinden daha kötü veya daha iyi olup olmadığını 1 ile 5 arasında derecelendirmeleri istendi. Genelde görüşler her iki sistemin de hemen hemen aynı olduğu doğrultusunda (yani 3) olmuştur. Yeni rejimin daha iyi olduğu yönünde en çok oy verenler sadece Almanlar ve Çekler olmuştur. Macarların ortalama değeri 2,4 iken bunu 2,9 ile Polonyalılar ve 2,6 ile Slovaklar takip etmişlerdir. Önceki dönemlerle ilgili memnuniyet sorularından, 1980'lere kıyasla, anket yapılan hemen hemen tüm ülkelerde mevcut sistemin daha kötü olarak algılandığı ortaya çıkmıştır. Yeni siyasi kurumların çoğunun popülaritesi, 20 yıl içinde keskin bir şekilde düştü, 2009'da ise duyulan güven minimal değerlere inmiştir. Ankette, Macarlar 1980'leri yedi puanlık bir ölçekte 4,3 puanla değerlendirirken, şu anki dönemi 3,4 ile değerlendirmişlerdir.[6]