Hâkim veya yargıç, adaleti sağlamak üzere bağlı bulunduğu topluluğun hukuk kural ve prensiplerine dayanarak bağımsız ve tarafsız olarak karar veren kimsedir. Bazı hukuk sistemleri tek hâkimli, bazı sistemler ise hâkimler heyetinden oluşan yargılama biçimlerini benimsemiştir. Hâkimler ceza, hukuk, idare veya askeri mahkemelerde görev yapabilirler. Yaptıkları görevden ötürü toplum içerisinde saygınlık sahibi, alanında uzman ve güvenilir kişilerden seçilmeleri gerekir.[1]
Kara Avrupası hukuk sisteminde yargıçlar, yasama organı tarafından yapılan kanunlar ve Anayasa'ya bağlı olarak hüküm verme zorunluluğundadır. Bu sistem içerisinde yargıçların takdir yetkisi daha çok kanunların uygulanış biçimleriyle alakalıdır. Anglo-Sakson hukuk sisteminde ise yargıçlar, kendilerinden önce konu hakkında yargılama yapmış ve karar vermiş hukukçuların görüşlerini baz alarak, kendi muhakemeleri sonucu hüküm verirler.
Meslek esasları
Hukuk, toplumsal düzenin sağlanmasına hizmet eder. Toplumsal düzenin sağlanması amacıyla da hukuk suçlu veya suçsuz tüm toplum bireylerine "adil yargılanma hakkı" sunar. Bu hak sayesinde hem toplum huzurunu bozan insanların adilce yargılanması mümkün olur, hem de toplumun vicdanı rahatlatılır. Bu hakkının en doğru kullanımı için hukuk adına karar verecek kişilerin bazı esaslara sahip olması gereklidir.[2]
Mesleğe kabul şartları
Çoğu ülke hâkim olarak görev yapacak kişilerde bir hukuk fakültesi diplomasını zorunlu kılar. Bazı ülkeler farklı koşullar altında daha önce hukuk alanında belirli bir süre hizmet edilmiş olunmasını da şart koşar. Ayrıca hâkimlerin tarafsızlığından emin olunması için daha önce siyasi bir faaliyette bulunmamış olması ve herhangi bir suça temas dahi etmemiş olması gerekir.
Yargıç olarak atanacak kişinin toplum içerisinde saygı duyulan birisi olması, özellikle yargı yetkisi altındaki bölgede meslek etiğine bağlı kalarak hareket etmesi ve hukuk kurallarını doğru bir şekilde öğrenmiş olması beklenir.[2][3]
Meslek etiği
Yargıçlar, verecekleri kararda tamamen bağımsız ve tarafsız olmak zorunluluğundadır. Temyiz veya istinaf gibi farklı değerlendirme mercileri olabilecekse de, bir davaya bakacak hâkimler arasında bir hiyerarşi yoktur. Hâkimlik teminatı, bir hâkimin yalnızca ilgili yasal düzenlemeler içerisinde vicdanıyla karar vermesini sağlayacak güvenceler demektir.
Yargı bağımsızlığı, modern hukuk sisteminin temel taşlarından biridir. Yargı bağımsızlığı ile yargı organı ilk olarak yasama ve yürütme organlarından ayrı, onların baskısı ve direktifi altında kalmadan hukuku ve hukuk prensiplerini sağlayan bir kuvvettir. Daha geniş bir perspektiften ise bağımsızlık, yargı gücünü kullanırken hâkimlerin herhangi bir tarafın veya üçüncü kişinin kısıtlama, tehdit veya teşvikine imkan bırakmadan; kararlarında yasal düzenlemeler ve kendi vicdanlarına dayanmasıdır.
Yargı bağımsızlığı, hâkimin karar verirken bağımsız olmasını ifade ettiğinden hâkimin bağımsızlığı olarak da ele alınır. Hâkimin bu bağımsızlığı, yasama organına, yürütme organına, yargı organına ve çevreye karşı olarak dört başlıkta incelenir. Yasama organına karşı bağımsızlık, yasama organının hâkimin kararını etkileyecek işlemler yapmamasını ifade eder. Yürütme organına karşı bağımsızlık, yürütme organının hâkime baktığı bir davayla ilgili emir ve talimat vermemesini tanımlar. Yargı organına karşı bağımsızlık ise, hâkim dışındaki diğer yargı mercilerinin hâkime karşı emir ve talimat vermemesini ifade eder. Ancak bu organların, kanuni yetkileri uyarınca sahip olduğu istinaf ve temyiz yollarıyla hâkimin vereceği kararı bozmaları mümkündür. Çevreye karşı bağımsızlık ise, hâkimin etrafındaki kişiler ile çeşitli kurum ve kuruluşların, oluşumların hâkim üzerinde etki yapmaması anlamına gelir. Bu nedenle birçok ülkede hâkimin, hâkimlik mesleği dışında iş yapmasının yasaklandığı belirtilir.[5]
Tarafsızlık ise herhangi bir baskı ya da çıkar olmasa dahi yargıçların taraflardan biri hakkında olumlu/olumsuz bir ön yargıya sahip olmaması ve kendi kişisel sosyal-politik görüşlerini vicdanının önüne koymamasına dayanır. Aslında yargı bağımsızlığı ilkesinin temel çıkış nedeni, yargının tarafsız olmasını tam olarak sağlayabilmeyi amaçlar. Tarafsız yargı aynı zamanda bağımsız olmak durumundadır.
Yüksek mahkeme kararlarına göre, bir hâkime baskı yapılması kadar, bir hâkime baskı yapılabilecek olması dahi yargı bağımsızlığını zedeler. Yargı bağımsızlığının zedelendiği bir ortamda toplumun adalete güveni de zedelenir.[6][7][8][9]
Hâkimlik teminatı
Hâkimlerin bağımsızlığına ilişkin ilkelerin geçerliliğinin sağlanması için hâkimlere verilen güvenceler doktrinde hâkimlik teminatı olarak ele alınır. Hâkimlerin göreve atanmaları, görevden alınmaları, tayin ve terfileri gibi hususlar devletin başka organlarının takdirine bağlı ise hâkimlerin bağımsızlığının bir etkisinin olmaması ihtimali oluşur. Bu ihtimali engellemek amacıyla hâkimlere bazı teminatlar verilmiştir. Bu şekilde hâkimlerin görevlerini her türlü baskıdan uzak bir şekilde yapmaları amaçlanır.[10]
Hâkimlik teminatlarından birisi azledilmeme teminatıdır. Bu kavram hâkimin görevden ihraç edilme korkusu içinde olmamasını ifade eder. Krallıklarda hâkim kral adına adalet dağıtmakla görevli olduğu için kralın istediği sürece hâkimin görevde kalabileceği kabul edilse de, 1701 yılında İngiltere'de çıkarılan bir kanun ile hâkimin doğru davrandığı sürece görevde kalacağı kabul edilmiştir. Buna benzer şekilde, azledilmeme teminatı, hâkimin suç işlemesi gibi istisnai haller için geçerli kabul edilmemektedir.[11]
Bir diğer teminat unsuru ise mali teminattır. Bu kavram ise hâkimin huzur ve sükun içerisinde görevini yapmasını sağlamak için aldığı maaşın yeterli olmasını ve maaş dışındaki diğer ödeneklerden yoksun bırakılmamasını ifade eder. Bunun dışında bir diğer teminat unsuru olarak ise coğrafi teminat gösterilir. Bu kavram da hâkimin görev yerinin değiştirilebileceğine ilişkin endişeler duymamasını tanımlar. Buna göre hâkimin görev yeri, kendi rızası olmaksızın değiştirilmemelidir. Ancak hâkim ihtiyacı olan yerlere atanmayı kabul etmeyen hâkimlerin olması halinde bu teminatın bir dezavantaj oluşturacağı düşünülür.[12]
Kılık, kıyafet ve görünüş
Dünya genelinde hâkimler hem birer kamu görevlisi oldukları için, hem de saygınlıklarını zedelememek adına giyim ve kuşamlarına dikkat etmek durumundadır. Türkiye gibi bazı ülkelerde takım elbise ve duruşma sırasında cübbe giymeleri gerektiği gibi, bazı ülkelerde adaleti ve tarafsızlıklarını sembolize edecek bazı özel bazı kıyafetler giymeleri gerekebilir.
Birleşik Krallık ve bazı İngiliz Milletler Topluluğu'na bağlı ülkelerde yargı mensupları hem bir statü sahibi olduklarını göstermek, hem de dış görünüşleri ile sanık üzerinde kendisi hakkında önyargıya sebep olabilecek bir imaj çizmemek ve tarafsızlıklarını temsil etmek amacıyla cübbe ve peruk takarak duruşmalara katılırlar.[13]
Hesap verilebilirlik ve suça karışma
Hukuku en doğru şekilde uygulamak üzere eğitim alan ve görevlendirilen yargı mensupları dahi hukukun üstünde olamaz. Buna göre yargıçlar her ne kadar verecekleri kararlarda kendi öz takdir yetkilerini kullanacak olsalar da, bu onları belirli disiplin sorumluluklarının dışında bırakmaz.
Çeşitli ülkelere ve yargıçların kademelerine göre değişse de suç işlediği düşünülen yargıçlar, bağlı bulundukları kurul, kuvvetler ayrılığı ilkesinin diğer kuvvetleri veya bu görevle yetkilendirilmiş diğer yargıçlar tarafından soruşturulabilir ve yargılanabilir.
Örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde federal bir yargıç, öncelikle Temsilciler Meclisi, ardından Senato tarafından çoğunluk oyu ile görevinden alınabilir. Birleşik Krallık'ta ise bu konu hakkında soruşturma yapmak üzere özel seçilmiş diğer yargıçlardan oluşan bir heyet, gerekli gördüğü takdirde yargıçları görevlerinden alabilir.[7]
Güç ve yetkileri
Hâkimler hukukun koyduğu nizam ve asayişi korumak adına yine hukuk tarafından verilmiş bazı. kamusal güçlere sahiptir.[8]
Dünyada hâkimlik
Türkiye'de hâkimlik
Adli ve idari yargı olmak üzere iki ana kola ayrılan hakimlik mesleği, adli yargı bakımından sadece 4 yıllık lisans eğitimi veren Hukuk Fakültesi mezunları arasından Adalet Bakanlığınca ihtiyaca göre açılan sınavlarla seçilirler. Hakim olabilmek için öncelikle Adalet Bakanlığı tarafından açılan yazılı sınavda mülakata hak kazanmak, ardından ise mülakat sınavında başarılı olmak gerekmektedir.[14] Yazılı ve mülakat sınavını geçen hakim adaylarına Türkiye Adalet Akademisi ve mahkeme stajlarını başarıyla tamamladıkları takdirde hâkim unvanı verilmektedir.
İslam hukuku ceza uygulamalarında asıl olarak şeriat hakimdir. Toplumda kişilere yönelik suçlarda diyet, had ve kısas cezaları öngörülmüştür. Geriye kalan diğer suçlarda ise siyaset cezaları ile tüm cezaların takdiri Sultan'a bırakılmıştır. Yargılamalarda esas kural koyucu ise Allah'tır. Ayrıca Kadı'lar Sultan'ın vekil ve yardımcısı olarak görev yapmaktaydılar. Vezir ve Vali'lerde ceza işlerinde Sultan adına çalışmaktaydılar.[15]
İslam kutsal kitabında ayrıca toplum içinde adaleti sağlayacak hüküm vericiler hakkında bazı şartlar ve uyarılar da bulunmaktadır.