Sosyal güvenlik hukuku, toplum sözleşmesinden doğan hakları güvence altına alan bir hukuk dalıdır. Bireylerin sosyal refahını tesis etmeyi amaçlar. Bireyler açısından meydana gelebilecek riskleri önlemeyi[1] ve toplumun gelirlerinin azalmasına ve giderlerinin artmasına ket vurmayı amaçlar. İşçi ve işveren arasındaki hukuki ilişki sosyal güvenlik hukuku kapsamında irdelenir.[2]
James Madison, hakim tarafından yargılanma hakkının toplumsal sözleşmenin somutlaştırılmış sonuçlarından kaynaklandığını savundu. Sosyal haklar, siyasi haklara çok benzemektedir ve aynı kavramların daha hafif bir şekilde uygulanması olarak da anlaşılabilir.[3]
Cécile Fabre, anayasa yoluyla demokratik çoğunlukların; özerkliklerinin güvenli bir şekilde uygulanmasını koruyan ve refaha ulaşmalarını sağlayan temel haklara saygı duyulmasını ve bunları desteklemeleri konusunda kısıtlanmasının meşru olduğunu ileri sürmektedir. Sosyal haklar temel haklar olduğundan, bunların anayasallaştırılması gerektiği sonucu çıktığını savunmaktadır.
Hukuki açıdan çeşitli yaklaşımlar sosyal hakları kullanır ve garanti altına alır; anayasal sosyal haklar halkın sahip olduğu haklardır. Bu, kamuoyunun kolektif ve özel çıkarlarının eşit ve adil dağıtılmasını sağlar.