Kadın sağlığı, pek çok benzersiz açıdan erkeklerinkinden farklıdır.[1] Kadın sağlığı, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından sağlığın "yalnızca hastalık veya sakatlığın olmayışı değil; fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik hâli" olarak tanımlandığı toplum sağlığına bir örnektir. Genellikle kısaca kadınların üreme sağlığı olarak ele alınırken birçok grup, kadınların genel sağlığına ilişkin daha geniş bir tanım için tartışmakta ve daha iyi bir şekilde "kadının sağlığı" olarak ifade edilebilir. Bu farklılıklar, sağlık açısından riskli olan kadınların daha da dezavantajlı olduğu gelişmekte olan ülkelerde daha da kötüleşmektedir. Sanayileşmiş ülkelerdeki kadınlar, yaşam beklentisindeki cinsiyet eşitsizliğini azaltmış ve artık erkeklerden daha uzun yaşasa da sağlığın birçok alanında daha erken ve daha şiddetli hastalıklarla karşılaşmakta ve sonuçları daha kötü olmaktadır.[2]
Kadın sağlığı sadece biyolojilerinden değil; aynı zamanda yoksulluk, istihdam ve aile sorumlulukları gibi koşullardan da etkilendiğinden cinsiyet sağlığın önemli bir sosyal belirleyicisi olmaya devam etmektedir. Kadınlar, sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere yaşam ihtiyaçlarına olan erişimlerini kısıtlayan sosyal ve ekonomik güç gibi birçok açıdan uzun süredir dezavantajlı durumda ve gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi dezavantaj düzeyi ne kadar yüksekse sağlık üzerindeki olumsuz etkisi o kadar büyük olmaktadır.[3]
Kadın üreme ve cinsel sağlığı, erkek sağlığına göre belirgin bir farklılık göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde bile hamilelik ve doğum, kadınlar için önemli riskler taşımakta ve bu durum, gelişmekte olan ile gelişmiş ülkeler arasında büyük uçurumlar olmakla birlikte, yılda çeyrek milyondan fazla ölüme neden olmaktadır. Kardiyovasküler hastalık gibi diğer üreme dışı hastalıklardan kaynaklanan komorbidite, preeklampsi dahil olmak üzere gebeliğin hem ölüm hem de hastalıkla sonuçlanmasına sebep olmaktadır.[4]