HIV (İngilizce: Human Immunodeficiency Virus; Türkçe: İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü), AIDS'e yol açan virüs. HIV, bağışıklık sistemine zarar vererek hastalığa neden olur. Vücudu mikroorganizmalardan koruyan bağışıklık sistemi çalışmadığında, mikroorganizmalar hastalığa daha kolay neden olabilir.
Kanında HIV bulunmayan kişiler HIV negatif kişilerdir. Kanında HIV ile enfekte olan kişilere "HIV pozitif" veya "HIV ile yaşayan kişi" denir. Bu kişiler aynı zamanda kanında antikor bulunan anlamında sero (anti-HIV veya bilinen ismiyle ELISA testi) pozitif kişilerdir. Ancak ilk bulaşma döneminde seronegatif kişiler aynı zamanda enfeksiyon taşıyan kişiler olabilirler.
AIDS
AIDS, Sonradan Edinilen Bağışıklık Sistemi Yetersizliği Sendromu (İngilizce: Acquired Immune Deficiency Syndrome) anlamına gelir. Sonradan Edinilen ifadesi, hastalığın irsî (genetik) olmadığı anlamına gelmektedir. Bağışıklık Sistemi Yetersizliği ifadesi ise vücudun bağışıklık sisteminin çökmesi anlamına gelmektedir. Sendrom kelimesi ise bir başka hastalıkla bağlantısı olabilecek çeşitli hastalıklar anlamına gelmektedir.
HIV ile yaşayan kişi hastaymış gibi görünmeyebilir veya kişi kendini hasta hissetmeyebilir, HIV ile enfekte olduğunu bile bilmeyebilir. Çünkü, HIV ile enfekte olan kişilerde semptomların ortaya çıkmasına ve ölüme yol açan şey HIV'in kendisi değil, vücudun bağışıklık sisteminin çökmesiyle tamamen savunmasız kaldığı diğer enfeksiyonlardır.
Virüsün yapısı
Virüs tek sarmallı RNA yı çevreleyen p24 proteinlerinden oluşan kapsit, bunun dışında küçük bir matriksi çevreleyen kılıftan oluşur. Kılıfta virüsün antijenik yapısını belirleyen glikoproteinler bulunur.
HIV virüsünün üç glikoproteini vardır.
Bunlar:
gp160: Proteaz enzimi ile alt üniteleri olan gp120 ve gp41'e bölünerek iki ayrı glikoprotein oluşur. Bu proteinler virüsün membranında bulunurlar.
İlk defa Leopoldville, Belçika Kongo'sunda yaşamış bir kişiden 1959 alınan kanda tespit edildi. O tarihten beri dolapta saklanan kanın, 1998'de geliştirilen HIV testi ile hastalığı taşıdığı onaylandı.
Dünyayı dolaşmış, 1961'de Batı Afrika'da uzun yolculuk yapmış Norveçli bir gemici bağışıklık yetersizliği ile 1966 öldü. Karısı ve kızı da ertesi yıl aynı sebeple öldü.
Danimarkalı bir cerrah olan Dr. Grethe Rath, Zaire'de bir seri enfeksiyon ve ender görülen Pneumocystis pneumonia (PCP) tanısı ile öldü.
1979-1981 arası, normalde çok ender görülen, 12 Kaposi Sarkomu'dan vakası tespit edildi.
HIV'iv enfekte olabilmesi için, virüsün dış ortam koşullarında bozulmayacağı kadar kısa bir süre içinde bir kişiden diğerine nakledilmesi gerekir. Bu da virüsün diğer vücut sıvılarının içinde bir kişiden diğerine iletilmesi ile gerçekleşebilir. HIV, korunmasız cinsel ilişki, direkt kan teması, organ nakilleri ve anneden bebeğine olmak üzere dört yolla bulaşabilir.
Cinsel ilişki
HIV ile enfekte kişinin spermi, anal, oral ya da vajinal yoldan yapılacak cinsel ilişki sırasındaki vücut sıvıları ve kan yoluyla bulaşabilir. Lateksten yapılmış bir prezervatif kullanarak HIV'den korunulabilir. Doğum kontrol hapları ve lateks olmayan prezervatifler, HIV'den koruma sağlayamaz.[1]
HIV, hem bir erkekten hem de bir kadından bulaşabilir. Herhangi bir cinsel hastalık, HIV'in bulaşma ihtimalinden daha yüksektir.
HIV'in iki tipi mevcuttur. Tip II de kadından erkeğe bulaşma ihtimali, Tip I de ise erkekten kadına bulaşma ihtimali daha yüksektir. Afrika da ikinci tip Avrupa ve Amerika'da ise birinci tip daha sık görülür.
Damardan uyuşturucu madde kullanımı
HIV ile yaşayan birisiyle kontamine bir iğne paylaşılırsa, virüs bulaşabilir. (Bu intravenöz (damardan) uyuşturucu bağımlıları arasında HIV'in en önemli bulaşma yoludur.) Dövme ve vücuda piercing yaptırma işlemlerinde kullanılan iğneler, kontamine ise HIV bulaşabilir.
Organ, kan ve kan ürünleri nakli
Gerekli araştırma testleri yapılmamış organ, kan ve kan ürünleri nakli yoluyla da HIV bulaşabilir. Bu durumun engellenmesi için her türlü organ, doku, kan ve kan ürünleri nakli öncesi nakle engel hastalıklar yönünden alınan materyaller kabul eden merkezler tarafından dikkatle kontrol edilir. Araştırma testlerinin pencere döneminde bulunan hastalarda yalancı negatif sonuç vermesi halinde, bulaşma gerçekleşebilir.
Anneden bebeğe
HIV ile yaşayan bir anne, virüsü bebeğine anne sütü aracılığıyla bulaştırabilir.
Belirti
HIV bulaş gerçekleştikten sonra 2-4 hafta aralığında yüksek ateş, boğaz ağrısı, lenf bezlerinde şişlikler, halsizlik, grip ve benzeri belirtiler verir sonrasında kendiliğinden geçer. HIV'in kendine özgü belirtileri bulunmadığından belirtilerin HIV'e ait olup olmadığı ancak ELISA testi aracılığıyla belli olur. Belirtilere göre HIV olup olmadığı anlaşılamaz. HIV enfekte olmuş kişi ayrıca hiç belirti görmeyedebilir.[1]
HIV testleri
HIV vücuda girdiğinden itibaren, vücutta bununla savaşmak için özel antikorlar oluşur. Kandaki bu antikorların ELISA testi (indirekt tanı methodu) veya direkt virüsün proteinlerini tespit eden PCR testi (Direkt Tanı Metodu) gibi tarama yöntemleriyle saptanma çalışmalarıdır. Anti-HIV antikorların ELISA yöntemiyle ölçülebilecek düzeye ulaşması için en az 3 aylık bir süreye (pencere dönemi) ihtiyaç vardır. Bu nedenle test, bulaşma olduktan 3 ay sonra yapılmalıdır. PCR yönteminde ise bu süre 3 haftaya kadar düşmüştür. Anti-HIV testinin pozitif olması, kanda HIV virüsüne karşı antikorların olduğunu gösterir. Ancak anti-HIV testinin yalancı pozitif çıkma ihtimali de vardır. Bu nedenle, kişinin HIV pozitif olduğunun söylenebilmesi için, Western blot testi denen doğrulama testinin de yapılıp sonucunun pozitif olması gerekmektedir. Anti-HIV testi, üniversite hastanelerinin mikrobiyoloji laboratuvarlarında, sigorta ve devlet hastanelerinin laboratuvarlarında ve özel laboratuvarlarda yaptırabilir. Son zamanlarda HIV virüsünün kandaki varlığının direkt kanıtlanması PCR (polymerase chain reaction = polimeraz zincir reaksiyonu) yöntemi ile de yapılabilmektedir.
Pencere dönemi
Pencere dönemi ile ilgili belirsizlikleri gidermek için bazı açıklamalar yapılmalıdır; zira "Üç Ay" ifadesi, HIV virüsüne maruz kalmış her bünyenin 'üçüncü ayda' antikor üreteceği gibi yaygın bir yanılgıya yol açmaktadır. Halbuki pencere döneminin kişiden kişiye değişiklik gösterdiğini vurgulamak gerekir. "Üç Aylık" süre, uluslararası sağlık kuruluşlarının tüm bünyesel farklılıkları da kapsayacak şekilde belirlediği 'maksimum' süredir. Yani bu, HIV ile enfekte olmuş yüz kişiden varsayalım ki %45'inin, 35. günde; %25'inin 50. günde; %15'inin 65. günde; %10'unun 75. günde; %5'inin de 90. günde yeterli antikor seviyesine ulaşacağı anlamına gelir (Oranlar tamamen kurgusaldır). O halde belirlenmiş olan "üç ay" sınırı, 'en geç antikor üreten bünyeyi' de hesaba katarak düşünülmüş 'maksimum' sınırdır.
CDC (Center of Disease Control -USA) gibi bazı büyük sağlık örgütleri, testin altıncı ayda tekrarlanması gerektiğini savunmaktadır. Antikor oluşturma (serokonversiyon) süreci üç ayı geçen çok nadir bazı vakalar rapor edilmişse de bunlar o kadar nadirdir ki, tıp makalelerine konu olur. Birçok sağlık örgütü eğer çok kesin bir risk yoksa, 'altıncı ay' testini gereksiz bulmakta ve CDC'yi tutucu olmakla eleştirmektedir. Bazı kuruluşların 'pencere dönemi' ile ilgili olarak verdikleri süreler, "Üçüncü Ay"ın maksimum sınır olarak düşünülmesi gerektiğini kanıtlamaktadır:
New York Sağlık Müdürlüğü’nün hazırladığı broşüre göre "New York’ta kullanılan HIV antikor testlerinde, enfekte olmuş insanların neredeyse tümü bir ayda pozitif çıkmaktadır. Hatta bunların çoğunluğu, daha kısa surede bile pozitif sonuc vermektedir."[2]
Kaliforniya AIDS Merkezi'nin 1998'de yayınladığı rehber %96'dan daha fazla sayıda insanın, 2 ile 12 hafta arasında pozitif sonucu eline alacağını söylüyor. Çok nadir bazı durumlarda, bunun altı aya uzayabileceği belirtiliyor. AIDS Sağlık Projesi (ABD) danışmanları, ortalama süreyi 25 gün olarak veriyorlar. AIDS Update 98 adlı broşür, "Çoğu örnekte, HIV antikorları 6 ile 8. haftada görünür hale gelirler" demektedir.[3]
Bu konuda son derece zengin bir arşivi olan HIVinsite web sitesi, süreyi 6-12 hafta olarak belirliyor.[4]
Amerikan Seattle & King County Kamu Sağlığı Sitesi, şöyle diyor: “Çoğu insan, saptanabilir antikor düzeyine 4-6 hafta içinde gelir. Bazı insanların daha uzun sürebilir; ama neredeyse %99'u üç ay içinde antikor üretmiş olur. Üç ayı gecen serokonversiyon olayları çok çok nadirdir.”[5]
AIDS servislerinde ve laboratuvarlarında çalışan doktor ve virologlarin (Dr. Sindy Paul, Evan M Cadoff, Eugene Martin) yazdığı, "Rapid Diagnostic Testing for HIV – Clinical Implications" (Business Briefing: Clinical Virology & Infectious Disease, 2004) adli makalede, pencere dönemi 30-60 gün olarak veriliyor.[6]
San Fransisko AIDS Derneği, şöyle demektedir: "Üç aylık pencere dönemi, insanların tümü için normal süredir. Bu insanların çoğu, üç ile dört hafta içinde saptanabilir düzeyde antikor üretir. çok, çok nadir durumlarda, bir insanin antikor üretmesi altı ayı bulabilir."[7]
Kızılay, antikorların tespit edilme suresini 2-6 hafta olarak veriyor.[8]
Kızılhac, antikorlarin tespit edilme süresini en geç 70 gün olarak veriyor.[9]
Amerikan Kamu Sağlığı Kurumunun Test Kılavuzunda, 1985-90 yılları arasında kullanılan antikor testinin pencere döneminin ortalama 45 gün olduğu söyleniyor. Fakat günümüzdeki testlerin, bunu 20 gün daha düşürerek, 25 güne indirdiği belirtiliyor.[10]
BERNARD WEBER, EL HADJI MBARGANE FALL; ANNEMARIE BERGER ve HANS WILHELM DOERR'in birlikte yazdıkları makalede, pencere dönemi ortalama 10.2 ile 27.4 güne kadardır şeklinde belirtiliyor.[11]
HIV negatif
HIV negatif, kanında HIV testi sonucu kanında virüs bulunmayan kişiler için kullanılır. Bu kişiler aynı zamanda Anti-HIV testi (ELISA testi negatif) kişilerdir.
HIV genelde, kan testi ile tanımlanır, bu da HIV antikoru veya HIV testi olarak adlandırılır. Bu test, bağışıklık sisteminin HIV' e karşı antikor üretimi olup olmadığına bakar. Bağışıklık sisteminin, HIV tanımlayacak kadar antikor üretmesi ve bunun testte ortaya çıkması, üç ay kadar bir süre alır. Bu zaman süresi, pencere süresi veya serodönüşüm süresi olarak adlandırılır.
Eğer, antikor bulunursa, test sonucu, pozitif olarak değerlendirilir. Bu da, o kişi HIV-pozitif demektir. Eğer, antikor bulunmazsa, test sonucu negatif olarak değerlendirilir. Bu da, test üç aylık pencere sürenin sonunda yapıldığı sürece, o kişi HIV-negatif demektir.
Tedavi
HIV/AIDS'in tedavisinde olumlu gelişmeler vardır. HIV/AIDS, günümüz itibarıyla antiretroviral ilaçlar ile kontrol altında tutulabilmektedir. Bu ilaçlar, günde en az bir adet ya da farklı ilaç kombinasyonları ile kullanılabilmektedir. Ancak HIV/AIDS, doktor kontrolünde ve kesintisiz antiviral tedavi ile kontrol edilebilmektedir. Bu şekilde HIV pozitif kişilerin kaliteli ve uzun bir yaşam sürdürebilmeleri sağlanmaktadır. Uzun yıllardır aşı bulma çalışmaları sürmesine rağmen henüz olumlu bir sonuç elde edilememiştir. Çalışmalar ise farklı ülkelerde DSÖ(Dünya Sağlık Örgütü) desteği ile sürdürülmektedir.
Korunma
Spermdeki ve vajina salgısındaki HIV, dış ortamda birkaç saatte, kuru ortamda ise yarım saatte ölür. HIV kurumuş kanda da kısa zamanda ölür.
Hastanın ya da seropozitif kan, sperm veya vajina salgısının bulaştığı eşyadaki HIV'in öldürülmesi:
Eşyayı birkaç dakika kaynatarak ya da 60 C°'de 30 dakika ısıtarak virus öldürülür. Sulandırılmış çamaşır suyu temas ettiği HIV'i 10 dakika içinde öldürür. Sodyumhipoklorid, çamaşır suyunda bulunan etkili maddedir, içinde klor vardır. Çamaşır suyu şişesinin üzerindeki tarifeye göre (genellikle 10 kez) sulandırılarak kullanılır. Sulandırılan çamaşır suyunda klor kokusu bulunmalıdır. Çamaşır suyu kullanılacağı zaman sulandırılmalıdır, durmakla bozulur. Çamaşır suyu madensel eşyaya zarar verir.
Ultraviyole ile ışınlama (mavi ışık) HIV'in yok edilmesi için önerilmeyen bir yöntemdir. Ultraviyole ışını doğrudan temas ettiği yüzeydeki mikropları öldürür. Cismin altında kalan mikropları öldürmez.
Deri HIV'den nasıl arındırılır?
Su ve sabunla iyice yıkama ile (en az 15 saniye) bütün mikroplar gibi HIV de deriden uzaklaştırılabilir. Yıkandıktan sonra derinin alkol ile temizlenmesi uygun olabilir. Yaralanma durumunda yara yeri, önce sabun ve su ile iyice yıkanmalı, ardından tentürdiyot veya betadin gibi bir antiseptik ile temizlenmelidir.
Ortaya Çıkışı
AIDS hastalığının Afrika'da maymunlardan insanlara geçtiği düşünülüyor. Bu virüsün orta Afrika'da şempanze avlayan insanlara bu esnada aldıkları yaralar vasıtasıyla veya sonrasında şempanze etiyle temas ettiklerinde geçmiş olabileceği iddia edilmekte.[12]
^Reduction of Diagnostic Window by New Fourth-Generation Human Immunodeficiency Virus Screening Assays" (Journal of Clinical Microbiology, Aug 1998, s. 2235-2239