Kâzım Koyuncu (7 Kasım 1971, Hopa, Artvin - 25 Haziran 2005, İstanbul), Doğu Karadeniz ve Laz müziğini rock müziği ile sentezleyerek kendi tarzını oluşturan Laz kökenli Türk müzisyen, söz yazarı, oyuncu ve aktivisttir.
Çok küçük yaşlarda müzikle tanışmıştır. 1980'li yılların sonunda İstanbul'a taşınmıştır. İlk olarak amatör rock müzik yapmaya başladı. 1990'lı yılların başında arkadaşları ile çeşitli yerlerde küçük çaplı konserler vermeye başladı. 1994 yılında Laz müziğini rock müziği ile birleştirerek kendi tarzını yarattı. Aynı yıl arkadaşları ile birlikte Zuğaşi Berepe adında bir grup kurma kararı aldı. 1995 yılında grup Va Mişkunan adlı ilk albümlerini yayımladı. İlk defa duyulan bir tarz olduğu için albüm olumlu tepkiler aldı. 1998 yılında ikinci albümleri İgzas'ı çıkardılar. Albüm ilk albüme göre daha çok ses getirdi. Bu albümden sonra grup dağıldı. 2000'li yılların başında Kâzım Koyuncu askere gitti. Askerden geldikten sonra ilk solo albümünün çalışmalarına başladı. 2001 yılında, Viya! adlı ilk solo albümünü yayımladı.
2002 yılında Gökhan Birben ile birlikte Gülbeyaz adlı televizyon dizisinin müziklerini yapmaya başladı. Aynı zamanda dizinin bazı bölümlerinde oynadı. Dizi müzikleri büyük ilgi gördü. Daha sonra Kâzım Koyuncu, Türkiye çapında tanınmaya başladı. Konserleri büyük kitlelerce izlendi. 2003 yılında ikinci solo albümünün kayıtlarına başladı. 2004 yılında Hayde adlı ikinci albümünü çıkardı. İkinci albüm ilkine göre büyük bir satış rakamına ulaştı. Yılın en çok satan albümlerinden birisi oldu. 2004 yılının sonunda kanser olduğu haberini aldı. Haberi alan ailesi ve sevenleri çok üzüldü. Doktorlar kendisini çok fazla yormamasını söylese de Kâzım Koyuncu konserler vermeye devam etti. 2005 yılında son konserini Karadeniz Teknik Üniversitesinde verdi. 25 Haziran 2005'te, testis kanserinin akciğerlerine yayılması sonucunda Şişli'de 33 yaşında öldü.[1][2]
Hayatı
Kâzım Koyuncu, 7 Kasım 1971 tarihinde Artvin'in Hopa ilçesinde dünyaya geldi. Çocukluğunda "Kemençeci Yaşar" olarak tanınan Yaşar Turna'nın türkülerini çok dinlediğini her zaman dile getirirdi. Kazım Koyuncu çocukluk günlerini anlatırken "Kitap okuyan babamdan kaynaklı olarak diğer çocuklardan farklı oldum" diyerek babasının farklılığın kendisine nasıl yansıdığının altını çizer. Hopa'da bakkallık ve berberlik yaparak ailesinin geçimini sağlayan babası Cavit Koyuncu, 1960'lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi'nin kuruluş dönemlerinde partililerle tanışmış, dükkânı öğrencilerin kitap-gazete okuma yeri hâline gelmişti. Kâzım Koyuncu'nun dört erkek ve bir kız olmak üzere beş kardeşi vardı. Babası, 12 Eylül Darbesi'nde Erzurum'da 6 ay hapis yattığı sıralarda Kâzım Koyuncu 10 yaşındaydı ve ailesi annesi Hüsniye Koyuncu'nun gayretleriyle ayakta kaldı. Babasının aldığı mandolin ve amcasının Almanya'dan getirdiği gitar, Kâzım Koyuncu'nun müzik yaşamının ilk adımlarına neden olur. 17 yaşında köyünden çıkar ve 1989 yılında İstanbul Üniversitesi'nde Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne girer. 1993 yılında aldığı bir kararla okulu bırakır ve sadece müzik yapmaya karar verir. Bu dönemi Kâzım Koyuncu "Zor dönemler, o okulu bitirip kaymakam falan olacaksın ya da kendi istediğin işi yapacaksın. Ama hep soru işaretleri olacak, sonu nereye varacak? Bu tercihlerden soru işaretli olanını tercih ettim" sözlerini dile getirerek ifade etmiştir. 1990 yılında Çağdaş Sanat Atölyesi'nin etkinliklerinde yer aldı. Çağdaş Oyuncular'ın sahneye koyduğu "Faşizmin Korku ve Sefaleti" adlı oyunun müziklerini yaptı. 1991 yılında Ali Elver ile birlikte kurduğu ve müziğe başladığını söylediği "Grup Dinmeyen" dönemini de yine bir röportajında: "Özgün ve protest müzik denen tarzda müzik yapmayı amaç edinen bir grup kurduk ama kısa zamanda elektrogitarı sokmaya başladık. Dağıldık, toplandık falan çok uzun sürdü." diyerek dile getirdi.
Grup Dinmeyen, 1996 yılında Sisler Bulvarı adlı tek albümlerini çıkarıp dağıldıktan sonra, Kâzım Koyuncu 1993 yılında Mehmedali Barış Beşli ile birlikte Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) isimli yeni bir grup kurdu. Zuğaşi Berepe, Kâzım Koyuncu'nun müzik yaşamında olduğu kadar Lazca söyleyen bir rock grubu olarak da Türkiye'de önemli bir adımdır. Aslında, Kâzım Koyuncu bir gösteride gözaltına alındığında Emniyette polisin ağzından laf almak için Lazca konuşmasıyla "Lazlığının" farkına vardığı hikâyesini birçok sohbetinde dile getirmişti. 1995 yılında grup ilk albümü Va Mişkunan'nı yayınladı. Üç yıl sonra ikinci albümleri İgzas'ı yayınladılar. 1998 yılında ikinci albümlerini yayınladıktan sonra grup dağıldı. 2000'li yılların başında Kâzım Koyuncu askere gitti ve uzun olan saçlarına veda etti. Askerden döndükten sonra 2001 yılında ilk solo albümü Viya!'nın kayıtlarına başladı. Albüm çok ses getirmedi, fakat Kâzım Koyuncu için büyük bir deneyim oldu. İlk albümdeki şarkılar daha sonra klasikleşti. 2002 yılında Gülbeyaz adlı Karadeniz dizisinin müziklerini yapması için teklif aldı. Teklifi kabul etti ve Gökhan Birben ile birlikte dizinin müziklerini yaptılar. Dizinin müziklerini yaptığı sırada dizinin bazı bölümlerinde yer aldı. Reyting rekorları kıran dizinin müzikleri çok beğenildi ve Kâzım Koyuncu tüm Türkiye'de bir anda tanındı. Dizi bittikten sonra konserler yoğunlaştı. 2003 yılında ikinci albümün kayıtlarına başladı. 2004 yılında ise ikinci solo albümü Hayde'yi yayımladı. Albüm satış rekorları kırdı. Yurt dışında da konserler vermeye başladı. Sürekli şiddetli öksürükleri başlamıştı. 2004 yılının sonunda arkadaşlarının isteği üzerine hastaneye gitti ve kanser olduğunu öğrendi. Ailesi ve sevenleri büyük üzüntü içine girmişti. Doktorlar kendisini fazla yormamasını söylese de konserler vermeye devam etti. 2005 yılının yaz ayında öldü. Öldükten bir yıl sonra anısına Dünyada Bir Yerdeyim adlı albüm yayımlanmıştır.[3]
Kâzım Koyuncu bir röportajında "Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim. Ve gerçekten doğru bildiğim bir şeyi en azından çok zorlanırsam ortaya koymaktan çekinmem" demiştir.
Müzik kariyeri
İlk Yıllar ve Zuğaşi Berepe
Babasının aldığı mandolin ve amcasının Almanya'dan getirdiği gitar, Kâzım Koyuncu'nun müzik yaşamının ilk adımlarına neden olur. 1992'de henüz 20 yaşındayken Ali Elver ile "Dinmeyen" adlı özgün müzik grubunu kurmuş ve profesyonel müzik hayatı başlamıştır. Zamanla Lazca müzik yapmak için bu gruptan ayrılmışsa da rock'tan kopamamış ve geleneksel Laz halk müziğini rock tabanlı yorumlamaya başlamıştır. 1993'te okulu bırakmış ve sadece müzik yapmaya başlamıştır. Aynı yıl Mehmedali Barış Beşli ile birlikte Zuğaşi Berepe adlı rock müzik grubunu kurmuştur. Lazca rock yapma iddiası ile yola çıkan ve 1995 yılında Va Mişkunan adlı ilk albümlerini yayımladılar. Albüm pek ses getirmese de büyük ilgi gördü. İlk albümden üç yıl sonra 1998'de İgzas adlı ikinci albümlerini yaparak bu iddialarını da gerçekleştiren grup, albümü sınırlı sayıda yalnızca 130 adet bastı. Daha sonra "Bruxel Live" adlı bir konser albümünü çıkardıktan sonra grup 1999 yılında dağılmıştır.
Solo Kariyer
Kâzım Koyuncu, grup dağıldıktan sonra tek başına müziğe devam etmiş ve Salkım Söğüt adlı projelerin ikincisinde 3 şarkıyla yer almıştı. 2000 yılında Beyoğlu Metropol'den çıkardığı Salkım Söğüt dizisinin ikincisinde daha sonraları kendisiyle neredeyse özdeşleşen Megrelce "Didou Nana" şarkısını, Lazca çok sevilen bir türkü olan "Golas Empua Yulun" ile "Dağlarda Kar Sesi Var" türküsü ile yer aldı. Salkım Söğüt 4'te ise Kâzım'ın seslendirdiği en güzel şarkılardan olan ve Viya albümünde de yer alan "Ou Nana" şarkısında İlkay Akkaya ile düet yaptı. Kâzım Koyuncu müzik yaşamına tek başına devam etmek istediği zorlu döneminde kendi deyişiyle daha Karadenizli bir çalışmaya yöneldi. 2001 yılında Viya! adlı ilk solo albümünü çıkarmıştır. Albümdeki şarkılar birer klasik olmuştur. Albüm çok ses getirmese de ilgi görmüştür. Albüm, Kâzım'ın gelecekteki müziğinin şekillendiği, habercisi olduğu bir albüm olarak düşünülebilir. Albüm, Kâzım için gelecekte yapması gerekenler için bir işaret olmuştur. Kâzım Koyuncu, aslında bir geçiş çalışması oldu, diye nitelediği Viya! albümünü Lazca, Gürcüce ve Hemşince anonim şarkılar ve Laz sanatçı Hasan Xelimişi'nin eserlerini söyledi. Viya! albümüyle Karadenizlilerle tam bir bağ kuramasa da üniversite öğrencileri ve muhalif kesimlerle buluşur. 2002 yılında Kanal D'de yayımlanacak olan Gülbeyaz adlı Karadeniz dizisinin müziklerini yapmak için teklif alır. Yönetmen Özer Kızıltan ile dostluğu ve bir Karadeniz dizisine doğru katkılarda bulunabileceğini düşünerek teklifi kabul ettikten sonra, dizinin müziklerini çoğu kendi olmakla beraber Gökhan Birben ile birlikte yapar. Dizi bir anda popüler olunca müzikleri de büyük bir ilgi görür. Kâzım Koyuncu, dizinin bazı bölümlerinde oyuncu olarak görev almıştır ve dizinin yayımlandığı sırada tüm ülke çapında bir anda popüler olmuştur. Daha sonra Kemal Sahir Gürel ile birlikte Sultan Makamı adlı dizinin müziklerini hazırlamıştır. Bu sıralarda konserleri büyük ilgi görmüştür ve kalabalıklaşmıştır. Yurt dışında da konserler veren sanatçı, 2003 yılında ikinci solo albümünün çalışmalarına başlar. Türkçe türkülerin yanı sıra Lazca, Gürcüce, Hemşince, Megrelce şarkılarla Karadeniz'in tüm kültür ve renklerini yansıtmaya çalıştı. Tulum, kemençe, kaval gibi otantik çalgıların yanı sıra bas, elektrogitar, davul ve bilgisayar destekli seslerle müziğine tam da anlattığı gibi hem otantik hem modern ögeler kattı. Gülbeyaz dizisinin başrol oyuncusu Şevval Sam bu albümde "Ben Seni Sevduğumi" türküsünü seslendirirken Kâzım Koyuncu ile birlikte de "Gelevera Deresi" türküsüne düet yapmıştı. 2004 yılının Mart ayında yayımlanan albüm büyük ilgi görür. Yılın en çok satan albümlerinden biri olmasının yanı sıra en çok konuşulan albümlerinden birisi de olur. Albümden sonra konserler vermeye başlamıştır. Hayde, Kâzım Koyuncu'yu Karadenizlilerle daha sıkı buluşturan bir albüm oldu. Müthiş bir tempoyla hem Karadeniz kentlerinde, hem Türkiye'nin her bölgesinde hem de yurt dışında konserden konsere koştu. Kâzım Koyuncu, eski grubu Zuğaşi Berepe'den bu yana çalıştığı arkadaşları, yeni katılanları önemsiyor, çalışmalarında hep "arkadaşlarım" diyerek ekibine verdiği önemi de belli ediyordu. Metin Kalaç, Cafer İşleyen, Murat Dilek, Gürsoy Tanç ve sonradan aralarına katılan kemençe sanatçısı Selim Bölükbaşı, geri vokallerinin yanı sıra ve horonlarıyla izleyiciyi coşturan Harun Topaloğlu, tulumcular Metin Turan ve İsmail Avcı, Kâzım ile birlikte o müthiş sahne performanslarını yaratıyorlardı.
Hayde, piyasa koşullarının alışılmış yöntemlerini kullanmamasına ve sektörün krizine karşın satış rakamlarıyla müzik dünyasını şaşırtırken geniş dinleyici kitlesi konserlerini dolduruyordu. Karadeniz müziğinin güçlü temsilcilerinden Fuat Saka, Volkan Konak ve Bayar Şahin ile birlikte düzenledikleri, büyük ilgi gören Hey Gidi Karadeniz konserler dizisinin de öncülüğünü yapmıştır. Ölümünden sonra 16 şarkının 4 tanesi konser kaydı, 4 tanesi (Dünyada Bir Yerde, Yalnızlığı Anla, Hoşçakal, Yine Burada) demo kayıt, geri kalanı ise farklı albümlerde (Gitarın Asi Çocukları (Anılar Düştü Peşime), Grup Patika/Aşk Beni Büyütmedi (Ayrılık Şarkısı), Seyduna (Hayat), Tuncay Akdoğan/Bir Nehir ki Ömrüm (Darbedar), Dinmeyen/Sisler Bulvarı (Askıda Yaşamak), dizi müziği (Le le le) yer alan Dünyada Bir Yerdeyim albümü Halkevleri tarafından 18 Aralık 2006 tarihinde çıkartılmıştır. Bu albümün geliriyle Kazım Koyuncu Kültür Merkezi çalışmalarına başlamış ve hâlen çeşitli atölye çalışmalarıyla katılımcılarına ücretsiz eğitimler vermeye devam etmektedir. 2008 yılında Kâzım Koyuncu'nun hayat hikâyesinin yanı sıra bir kısmı hiçbir yerde yayımlanmamış görüntülerle anlatan, yönetmenliğini Ümit Kıvanç'ın yaptığı "Şarkılarla Geçtim Aranızdan" belgeseli 3 DVD hâlinde yayımlanmıştır.[4]
Kişiliği
Müzikte ve normal yaşantısında değişimci bir kişiliğe sahipti. Kendisini devrimci olarak tanımlıyordu. Kâzım Koyuncu, çevre sorunlarına duyarlı olmuştur. Karadeniz Sahil Yolu inşaatına karşı Rize ilinin Fındıklı ilçesinde düzenlenen eylemlere destekte bulunmuştur.
“
|
"Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar'a, ateş hırsızlarına, Ernesto "Çe" Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya."
|
„
|
|
Kanser hastalığı ve ölümü
2004 yılının Aralık ayında Kâzım Koyuncu'ya testis kanseri teşhisi konuldu ve kısa bir süre sonra tüm dostları, dinleyicileri kötü haberi aldı. Kâzım Koyuncu, hastalığıyla büyük bir mücadeleye girerken etrafındaki sevgi çemberiyle bu zor zamanların geçeceğine inanıyordu. Kanserin yarattığı zorluğa rağmen müziğinden vazgeçmedi ve kemoterapi tedavisi sırasında 4 Şubat 2005 tarihinde İstanbul, Taksim'deki Yeni Melek Gösteri Merkezi'nde izleyicileriyle kucaklaştı, sevenlerine bir konser daha verdi. İçinde bulunduğu durum için “ha kanser ha konser” diyerek esprili bir dil de kullandığı söylenir. Gördüğü ilaç tedavisinden çok sevdiği saçlarının tamamen dökülmesini beklemeden kendisi kestirmiş ve grubundaki bütün dostları da aynı şekilde saçlarını kestirmiştir. Bu konserde gruba nefesli sazlarıyla müzisyen dostu Kemal Sahir Gürel de katılmıştı. 23 Nisan 2005 günü Trabzon Dernekler Birliği'nin İstanbul Ticaret Odası'nda düzenlediği "Çernobil'in etkileri ve Hasta Hakları" panelinde yaşam, hastalık, bilimi sorguladığı acı ve isyanı bir arada hissettiren bir konuşma yaptı. Konuşmasında yerleşik düzenin kuralları dışında kalmasına karşın nasıl böyle bir geniş izleyici kitlesini edindiğini açıkça gösteriyordu.[5]
Kâzım Koyuncu, 30 Nisan 2005 tarihinde Trabzon Gazeteciler Cemiyetinin ödülünü almak için Trabzon'a gittiğinde hastalığı ilerlemişti ve ağrılarına karşın ayaktaydı. Son kez Karadeniz Teknik Üniversitesinde gençlerle bir kez daha buluştu ve çok sevdiği gibi horonlar tepildi, bir ağızdan şarkılar söylendi.
25 Haziran 2005 günü tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdiğinde gerçekten de bir yürüyüş başlatmıştı. Kâzım Koyuncu'yu İstanbul'dan uğurlamak üzere Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda bir tören düzenlenmiş ve çok kısa sürede duyurusu da yapılamamıştı ama 26 Haziran 2005 günü binlerce kişi gözyaşları içerisinde gelmişti. Genç yaşlı, iş insanı, işçi, öğrenci, sanatçı, toplumun tüm kesimlerinden gelip Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nu dolduranları acılarını isyana dönüştürmüş Çernobil kazasından sonra kayıtsız kalan devlet, hükûmet yetkililerinin tutumlarını sorgulamıştı. Binlerce kişi Kâzım Koyuncu'yu taşıyan aracın arkasından Taksim'e kadar yürüdü, sloganlarını kesmedi. Aynı akşam Trabzon Havaalanında olan Karadenizliler doğduğu Hopa'ya doğru arkasından büyük bir konvoy oluşturdular. Yağmur altında Trabzon'un, Rize'nin ilçelerinden geçerken otoban kenarlarından, balkonlardan, pencerelerden isyankâr çocuklarına el salladılar bağırlarına bastılar.[6]
Kâzım, 27 Haziran 2005 günü artık adı Sugören olarak değiştirilen 2–3 km uzaklıktaki K'ise'deki evinden binlerce seveni tarafından alınıp tulum sesleri arasında Hopa Meydanı'na getirildi. Ailesi, grup arkadaşları, sanatçı dostları, sevenleri, nişanlısı Gönül Bozoğlu duygularını Hopalılarla ve Türkiye'nin dört bir yanından gelenlerle paylaştılar. Kâzım'ı doğduğu Pançol'a doğru giderken arkasında binlerce kişi vardı. 27 Haziran 2005'te, doğduğu köy olan Pançol'da fındık ağaçlarının çevrelediği köy mezarlığında defnedilmiştir.[7]
Diskografi
Stüdyo albümleri
- Zuğaşi Berepe ile
- Grup Dinmeyen ile
- Sisler Bulvarı (1996, Kaset - 2006, CD)
- Solo albümleri
Hatırası
20 Eylül 2007'de, Kadıköy, İstanbul'da Kâzım Koyuncu Kültür Merkezi Derneği kuruldu. İlerleyen yıllarda da Atakum, Samsun merkezli Samsun Kâzım Koyuncu Gençlik Kültür Merkezi faaliyete geçti. 2019 Türkiye yerel seçimleri öncesi dönemin AKP'li Fındıklı Belediyesi'nce inşa edilen Millet Kıraathanesinin adı, belediye CHP'ye geçtikten sonra Temmuz 2019'da yapılan Belediye Meclisi toplantısında ″Kazım Koyuncu Kültür ve Sanat Evi″ (Aynı toplantıda Millet Bahçesinin yeni adı ″100. Yıl Atatürk Parkı″ oldu) olarak değiştirildi. Bu değişiklik Kaymakamlık tarafından “kamu yararı görmediği” gerekçesiyle reddedilince konu yargıya taşınmıştır. Yargının "Atatürk" ve "Kazım Koyuncu" isimlerinin ayrı incelenmesi gerektiğini bildirmesi üzerine Ağustos 2019 Meclis toplantısında ayrı ayrı oylama yapılmış ve 8 CHP üyesinin kabulü, 3 AKP üyesinin reddiyle değişiklikler hayata geçirilmiştir.[9] Bu da İçişleri Bakanlığı 27 Kasım 2020'de parkın ve sanat evinin tabelası değiştirilirken harcanan 7 bin 864 TL ile 'kamuyu zarara uğratma' gerekçesiyle Belediye Başkanı Ercüment Çervatoğlu ve 7 CHP'li meclis üyesi hakkında soruşturma başlatmasına neden olmuştur.[10] Çervatoğlu soruşturma izninin iptali istemiyle Danıştay'a dava açmış, Danıştay 1. Dairesi 9 Nisan 2021'de verdiği kararla ilgili izni iptal etmiştir.[11] Böylece Rize'nin Fındıklı ilçesindeki Kazım Koyuncu Kültür ve Sanat Evinin varlığı tescillenmiştir.
Hakkında yapılmış belgeseller
- Cine5, Portreler Kâzım Koyuncu belgeseli. Yayın tarihi: 25 Haziran 2012[12]
- CNN Türk, 5n1k Kâzım Koyuncu belgeseli. Yayın tarihi: 5 Aralık 2012[13]
- Şarkılarla Geçtim Aranızdan - Kâzım Koyuncu Belgeseli[14]
- Keşke Olmasaydı-Kâzım Koyuncu Belgeseli
- En Sevdali Yanımız: Kâzım'ın Trabzonspor'u
Kaynakça
Dış bağlantılar