13. yüzyıldaİslam dünyası büyük sorunlar yaşamaktaydı. Orta Doğu'daki hâkim devlet olan Eyyûbîler, 1193'te Selahaddin Eyyubi'nin ölümünden sonra yavaş yavaş eski güçlerini kaybediyor, Anadolu'nun orta kısımlarında hüküm süren Konya merkezli Anadolu Selçuklu Sultanlığı ise, özellikle 1220'de tahta geçen Alâeddin Keykubad öncülüğünde bir yükseliş dönemi yaşıyordu. 1204'teki Konstantinopolis yağmasında şehirden kaçan Bizans asillerince kurulan İznik merkezli İznik İmparatorluğu ise, Anadolu'nun batısında, Selçuklulara komşu bir şekilde varlığını sürdürüyordu. Tüm bunlar bir yana dursun, Orta ve Batı Asya'da Cengiz Han önderliğinde katliamlar ve yağmalar gerçekleştiren acımasız ve savaşçı Moğollar, gözlerini diktikleri Anadolu'ya adım adım yaklaşıyorlardı. Ertuğrul ve Kayı Obası da bu ateş çemberinin ortasında evvela kendilerine bereketli bir yurt ararlar. Halep ve civarı, bunun için uygun bir yerdir. Ama bu sefer de Kayıların Antakya çevresinde örgütlenen Tapınak Şövalyeleri ile mücadele etmesi gerekmektedir.[2]
Sezon özeti
Birinci sezon; Kayı Obası beyi Süleyman Şah oğlu Ertuğrul'un, alpleri ile çıktığı bir av sırasında Halime Sultan isminde genç bir kızı, o kızın babasını ve kardeşini bir grup Tapınak Şövalyesi'nden kurtarması ve onları obaya getirmesiyle başlar. Ertuğrul bu genç kıza âşık olur. Kayı Obası, Halime Sultan'ın babası olan Numan'ın aslında Selçuklu Devleti sultanı I. Alâeddin Keykubad'ın kardeşi olduğu gerçeğini sonradan öğrenir. Tapınakçılar, kendi çıkarlarına da uygun olduğu için Halime'yi ve ailesini Sultan Alâeddin'e teslim edilmek üzere Selçuklu komutanı Kara Toygar'a vermek istemişlerdir; fakat Ertuğrul buna engel olmuştur. Yaşanan olayları öğrenen Kara Toygar, çok geçmeden Kayı Obası'na gelir ve Şehzade ile ailesini geri ister. Oba beyi Süleyman Şah, bu isteği yerine getirmeyince Kara Toygar başka yollara başvurmak zorunda kalır.
Kayı Obası, bir yandan da göç edecek bir yurt arayışındadır. Son olarak Halep'e gitmek için toydan karar çıkar. Çünkü Halep Emirliği, Antakya ve Amanos Dağları'nda hüküm süren ve Kudüs'ü geri almak isteyen Tapınakçılar ile mücadele içindedir ve Tapınakçılar'ı Orta Doğu'dan kovmak için güç toplamaktadır. Kayı boyu gibi savaşçı ve dirençli bir boyun bu durumda Halep'e gelmesi çok mantıklı bir fikir olarak görülür. Süleyman Şah, gördüğü bir rüya üzerine elçi olarak önden oğlu Ertuğrul ve alplerini Halep Emiri El–Aziz'in sarayına gönderir. Kayılar Halep'e göçtükten sonra Ertuğrul, Tapınakçılar'ın kollarının Halep Sarayı'na kadar uzandığını öğrenir. Halep Sarayı'na sızan Titus ve Nasır gibi Tapınakçılar, Kayılara engel olmak için ellerinden geleni yaparlar. Aynı zamanda, Kayıların hain bir üyesi olan ve obanın beyi olmak için Tapınakçılar ile iş birliği yapan Kurdoğlu da elinden geleni ardına koymaz. Emir El–Aziz'in en güvenilir komutanı Nasır'ın bile hain olduğunu öğrenen Ertuğrul; bir yandan Tapınakçıların oyunlarını Emir'e gösterip onun gözünü açmakla uğraşırken, bir yandan da şehzadelerin ve sevdiği kadının yanlış ele düşmesine engel olmaya çalışır.
Nihayetinde Ertuğrul, El–Aziz'in gerçekleri görmesini sağlar ve El–Aziz, Kayıların büyük bir dostu olur. Obadan önce Halep'e gitmiş olan Ertuğrul Gazi ve alpleri, Tapınakçıların oyununu bozmuş ve yurtlarını kurtarmışlardır. Tabii başka zorluklar da vardır. Bunlardan en büyüğü, Halep'e gelirken Tapınakçıların Ertuğrul ve alplerine konakladıkları yerde tuzak kurmaları neticesinde alplerden Turgut'u ele geçirmeleri ve onu bir tür uyuşturucu ve mankurt yöntemi ile kendi saflarına çekmeleridir. Ertuğrul'un ağabeyi Gündoğdu, alpleri ile bir Selçuklu kervanına eşlik ederken, Tapınakçılar bu kervana saldırır ve bozguna uğrarlar. Turgut, Gündoğdu ve askerleri tarafından yakalanıp iyileşmesi için obaya getirilir.
Sezonun sonlarına doğru Kayı Obası'nda büyük bir kargaşa yaşanır. Süleyman Şah'ın kadim dostu ve "kan kardeşim" dediği Kurdoğlu, Ertuğrul'un obada olmadığı ve Gündoğdu'nun hasta olduğu bir sırada darbe yapar ve obanın yönetimine el koyar. Böylece Kayıların yeni beyi olan Kurdoğlu, Süleyman Şah ve ailesini sürgün eder. Onları sürgün ederken öldürme görevini ise, Tapınakçılardan aldığı ilaçla hâlâ kendi safında tuttuğu Turgut'a verir. Fakat bilmediği bir şey vardır; Turgut iyileşmiştir ve ilacı içmez. Turgut Alp, onları öldürmek yerine Ertuğrul'un yardımı ile hepsini kurtarır. Kurdoğlu, Ertuğrul'un çıkan isyanı bastırması sonucu yakalanır. Tapınakçılar ile de daha önceden defalarca görüşüp iş birliği yapan Kurdoğlu, Süleyman Şah'ın emriyle tüm obanın önünde Ertuğrul tarafından kafası kesilmek suretiyle idam edilir. Obanın beyi tekrar Süleyman Şah olur.
Obada düzen yeniden kurulunca Süleyman Şah, Tapınakçıların kalesine saldırmaya karar verir. Kayılar, uzun uğraşlar sonucunda Amanos Dağları'nda kurulu olan Tapınakçıların kalesini fethederler ve Kayı bayraklarını kalede dalgalandırırlar. Tarikatın lideri Üstad Petruccio yakalanır ve Turgut tarafından idam edilir; fakat en büyük düşmanları olan Titus bu saldırıda kaçmayı başarır ve intikam peşine düşer. Kayılar, kalede buldukları önemli resmî belgeleri Sultan Alâeddin'e vermek üzere yanlarına alır ve Tapınakçıların hazinesine el koyarlar. Sabah namazını kıldıktan sonra da ayrılırlar ve kaleyi yerle bir ederler. Seferden sonra Ertuğrul ile Halime, obada yapılan görkemli bir düğünle nikâh kıyarlar.
Çok geçmeden Süleyman Şah ve oğulları, diğer Oğuz beyleri ile yaklaşan büyük Moğol tehdidi hakkında istişare yapmak için büyük bir kervansarayda buluşmak üzere yola çıkarlar. Bu haberi duyan ve bu esnada kendilerine saldırmayı planlayan Titus tuzağa düşürülür ve Ertuğrul onu yakalar. Gündoğdu, Titus'u orada infaz eder. Dönüş yolunda Süleyman Şah, iki oğlu Ertuğrul ve Gündoğdu ile birlikte atıyla Fırat Nehri'nden geçerken hastalığından dolayı fenalaşıp suya düşer ve ölür. Oğulları onu oba dışında, Caber Kalesi yakınlarında bir yerde defneder. Süleyman Şah'ın ölümünden sonra obaya vekaleten beylik eden Hayme Hatun, adım adım yaklaşan Moğol tehdidi için Anadolu topraklarına göç etmeye karar verir ve bu karar toyda kabul görür. Kayılar yine yollara düşer.