Bu maddenin içeriğinin Türkçeleştirilmesi veya Türkçe dilbilgisi ve kuralları doğrultusunda düzeltilmesi gerekmektedir. Bu maddedeki yazım ve noktalama yanlışları ya da anlatım bozuklukları giderilmelidir. (Yabancı sözcükler yerine Türkçe karşılıklarının kullanılması, karakter hatalarının düzeltilmesi, dilbilgisi hatalarının düzeltilmesi vs.) Düzenleme yapıldıktan sonra bu şablon kaldırılmalıdır.
Şia terimi, takipçiler anlamına gelen Arapça "şiâ" kelimesinden gelmektedir. Tarihteki kullanım Şiât-u Ali, yani Ali'nin takipçileri anlamına gelen ifadenin kısaltılmış hâlidir. Sünni kaynaklar, bu terimin Muhammed'in ölümünü takip eden yıllarda kullanılmaya başlandığına, Şiiler ise daha önce de kullanıldığına inanırlar.
Şiilik mezhebi kendi içinde farklı yorumlar barındırmaktadır. Bu farklı alt kolların ortak noktaları, Muhammed'in ölümünün sonrasında İmamet veya Hilâfet makamının Ali ile başlamak üzere onun soyundan gelen insanlara ait olduğunu kabul etmektir.
Şiiler arasında İmamet hakkında farklı görüşler var olduğundan Şiilik genel olarak üç kategoriye ayrılmaktadır:
Deylem ve Taberistan bölgesinde 864 yılından 928 yılına kadar hüküm süren Zeydî-Alevîler Hanedanlığı, tarihte kurulmuş olan ilk Zeydî devletidir. Günümüzde Zeydîler yoğun olarak Yemen'de yaşamaktadırlar.
İsmaililer'in "İmamet" konusunda değişik inanca sahip farklı kolları ve inanç grupları vardır. Yediciler ve Karmatîler'e göre İsmail bin Ca'fer es-Sâdık'ın son imam olduğuna inanılırken Müsta'lî fıkhında 21. İmam olan "Tayyib Ebu'l-Kasım" gayba hâlinde saklanan son imamdır. Nizâriyye olarak bilinen İsmaili grupları ise İmametinİsmail bin Ca'fer es-Sâdık'ın soyundan gelen kişiler ile günümüze kadar devam ettiğine inanırlar. Tarihte Fâtımîler ilk İsmâilî devletidir. İsmâilîler, Safevîler dönemine kadar Şia'nın çoğunluğunu oluşturmaktaydı. Günümüzde ise sayıları çok fazla olmamakla birlikte, özellikle Hindistan, Pakistan, İran, Afganistan, Tacikistan ve Suriye'de yaşamaktadırlar.
Onikiciler, Safevîler döneminden beri Şiiler arasında çoğunluktadırlar. Onikici olan birçok inanç bulunmaktadır. Bunların en yaygını Caferilik mezhebidir. Bunun dışında Nusayrîlik, Anadolu Aleviliği, Bektaşîlik, Ehl-i Hak, Malang, Nurbahşîye tarikatı gibi inanışlar da Onikicidir. Ama Caferiler, Caferilik mezhebinden başka hiçbir mezhebin Şii olduğunu kabul etmez. Diğer Onikici inanışların ve yedici inanışların İslam dışı olduğuna inanır. Şii mezhebi olan Zeydî mezhebini Müslüman saymakla beraber "hak" bir mezhep olmadığına inanırlar.
On İki İmam
Ali bin Ebu Tâlib (600–661), "Emîrü'l-mü'minîn" olarak da bilinir
Hasan bin Ali (625–669), Hasan al Mücteba olarak da bilinir.
Hüseyin bin Ali (626–680), Hüseyin el Şehid, Şah Hüseyin veya Husayn al Şaheda olarak da bilinir.
Ali bin Hüseyin (658–713), Ali Zeynelâbidîn olarak da bilinir.
Muhammed bin Ali (676–743), Muhammed el-Bakır olarak da bilinir.
Cafer bin Muhammed (703–765), Ca'fer es-Sâdık olarak da bilinir.
Musa bin Cafer (745–799), Musa el-Kâzım olarak da bilinir.
Ali bin Musa (765–818), Ali er-Rızâ olarak da bilinir.
Muhammed bin Ali (810–835), Muhammed el-Cevâd veya Takî olarak da bilinir.
Ali bin Muhammed (827–868), Ali Naki veya El-Hadî olarak da bilinir.
Hasan bin Ali (846–874), Hasan el-Askerî olarak da bilinir.
Muhammed bin Hasan, Muhammed Mehdî ya da Mehdî el-Muntazar olarak da bilinir. Şii inancına göre çocuk yaşından beri gayba halinde olup ahir zamanda ortaya çıkacaktır.
Sünnilik ile Şiilik'in ayrılışı
Sünni ve Şii ayrımı peygamber Muhammed'in 632 tarihinde vefatıyla birlikte başlamıştır. Yaşadığı sürece dinî rehberliğin yanı sıra siyasi önder vasfını da kendisinde bulunduran Muhammed’in artık hayatta olmayışı, Müslüman cemiyeti yeni önderin kim olacağı sorusuyla karşı karşıya bırakmıştı. Sakife denilen yerde toplanan bir grup Müslüman, Hilâfet'e Ebû Bekir'i seçmiş, daha sonra “Şiat‘ü Ali” olarak adlandırılacak olan Ali taraftarı bir grup Müslüman da Muhammed'in damadı olan Ali'nin bu göreve daha layık olduğunu ve Ebû Bekir'i seçen grubun hak yoldan saptığını düşünmüştür. Dahası Ebû Bekir'in halifeliği Ali'nin elinden Fatıma'nın evinin basılması ve yakılması ile zorla aldığını iddia ederler.
Muhammed'in ölümü üzerinden yaklaşık otuz yıl geçtikten sonra İslam toplumu ilk iç savaşı yaşamıştır. Bu savaş, Müslümanların Emevî taraftarları, Ali taraftarları ve Hâricîler olarak bölünmesine yol açmıştır.
Şiilik ile Sünnilik arasındaki anlayış ve uygulama farkları
Şiiler, Muhammed'den sonra halifeliğin Ali ve soyuna ait olduğunu savunur. İlk üç halifenin hilafeti Ali'den gasp ettiklerine inanırlar. Sünniler bunu reddederler ve Ebû Bekir'in halife olması gerektiğine dair Muhammed'in hastayken imamlığı Ebû Bekir'e bırakması[4] ve Ebû Bekir'in Kur'an'da gıyaben geçmesinin diğerlerine nazaran üstünlük sayılması gibi örnekler[5] gösterirler.
Siyasi iktidar ve emir sahiplerine itaat: Sünnilere göre iktidar bir soy meselesi değil, ümmetin kendi içinde istişare ile çözeceği siyasi bir konudur. "Ûl-ül Emre itaat"e uyulur. Sünnilere göre Peygamber ve akabinden gelen Hulefâ-yi Râşidîn, hem devlet başkanı hem de imamdırlar. Onlardan sonra gelenler imam kabul edilmez. Şiilerde ise iktidar, inanç meselesidir ve meşru siyasi lider aynı zamanda dinî liderliği de elinde bulunduran Ali ve soyundan gelen imamlara aittir. Caferilere göre ise, ahir zamana kadar gizli kalacak olan Mehdi dâhil on iki imamın günahsız olduğuna, vahiy alma hariç masumiyet ve benzeri konularda peygamberlere benzediğine inanılır.
Küçük yaşta gaybaya giren 12. imamın ölmediğine ve hâlen hayatta olup Mehdi olarak tekrar geri döneceğine inanırlar.
Muta nikâhının (belirli bir süreyle sınırlandırılmış evlilik) Sünnilerin kabullenmemesinin aksine dinen uygun (caiz) olduğuna inanırlar. Şiilere göre bunun Muhammed zamanında yapılması uygun görülmüş ve Kur'an'da da onaylanmıştır.
Berberîcilik: Muhammed bin Hanefiyye’yi tanrısallaştıran ve Hamza bin Umâre el-Berberî'nin Peygamber olduğuna inananlardan müteşekkil fırka.
Hâşimîlik (Dörtçüler): Muhammed bin Hanefiyye’nin ölümünü kabullenerek en büyük oğlu Ebu Hâşim'i halef olarak kabul edenlerden oluşan fırka.
Karibîlik / Kuraybîlik (Dörtçüler): Adını imam Ebu Karib/Kurayb el-Darir’den alan, Muhammed bin Hanefiyye’nin ölmediği, ama saklandığı ve bir gün adalet dağıtmak üzere yeryüzüne Mehdî olarak döneceğine inanılan fırka.
Sarrajcılık (Dörtçüler): Muhammed bin Hanefiyye’nin ölümünü kabullenen, fakat ileride bir gün adalet dağıtmak üzere yeryüzüne Mehdî olarak döneceğine inanılan Hayyan el-Sarraj tarafından kurulan fırka.
Hürremiyye(Babekiyye / Muhammira / Kızıl-Giyinenler[6]/ Kızıllar[7] Kısmen Dörtçüler'in uzantısıdır): Mezdek tarafından kurulan dinî harekete ve aşırı Şia’nın etkisiyle gelişen İran kaynaklı Arap düşmanı fırkalara verilen ad.
Beşçiler
Zeydîlik(Beşçiler):II. (VIII.) yüzyılın ilk çeyreğinde Kufe’de ortaya çıkan, Irak, Taberistan ve özellikle Yemen’de varlığını sürdüren ılımlı bir Şii fırkası.
Dukeynîlik: Muhammed'in haleflerinin Ali bin Ebu Tâlib'in tarafını tutmamalarından dolayı imânlarını kaybettiğine inananların mezhebi;
Halefîlik: Zeyd bin Ali'nin haleflerinin Abdül Samed adlı bir şahıs ve onun neslinden devam ettiğine inananların mezhebi;
Heşebîlik / Sûrhabîlik: İmametin, imamın bilgisiz ve ahlâksız olması dahil her hâlükârda Hasan bin Ali ile Hüseyin bin Ali'nin soyundan gelenlerde kalması gerektiğine inananların mezhebi;
Yarûdîlik: Adını Ebû’l Jarûd Ziyad bin Ebû Ziyad’dan alan, Ebû Bekir, Ömer bin Hattâb ve Osman bin Affan'ın her üçünün Ali bin Ebu Tâlib'i halife seçmemekle büyük bir günah işlemiş olmamakla beraber hatalı bir davranışta bulunmuş olduklarına ve bu nedenle de onların Ashab'tan sayılamayacağını beyân etmekle beraber alenen suçlamaktan da kaçınan, diğer taraftan Talha bin Ubeydullah ile Zübeyr bin Avvâm'ı Ali bin Ebu Tâlib'e başkaldırmış olmalarından ötürü şiddetle kınayanların mezhebi;
Süleymânîlik: Adını Süleyman bin Jarîr’den alan, halifeliğin kime gideceğinin istişareler neticesinde karara varılması gereken bir husus olduğuna ve Ebû Bekir ile Ömer bin Hattâb'ın Ali bin Ebu Tâlib'i halife seçmemekle hata işlediğine, fakat günaha girmediğine inananların mezhebi;
Butrîlik / Tâbîrîlik: Kesiru'n-Neva El-Ebter tarafından kurulan, inançları hemen hemen Süleymânîlik ile aynı olmakla birlikte Ebû Bekir, Ömer bin Hattâb ve Osman bin Affan'ın Ali bin Ebu Tâlib'i halife seçmemekle hatalı olduğuna, fakat günaha girmemiş olduklarına inananların mezhebi;
Sâlihîlik: Hasan bin Sâlih tarafından kurulan, inançları hemen hemen Süleymânîlik ile aynı olmakla birlikte Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın Ali'yi halife seçmemekle hatalı olduğuna, fakat günaha girmemiş olduklarına inananların mezhebi;
Vâsîtîlik: On İki İmamın tamamını da tanıyan Zeydîler'in oluşturduğu mezhep.
Yediciler
İsmâilîyye(Yedi İmâmcılık/Yedicilik): Yedinci İmâm olarak İsmail bin Ca'fer es-Sâdık’i kabul eden kol.
Karmatîler(Yediciler/el-Bakl’îyye): Aşırı Şiî İsmâiliyye mezhebine mensup bir zümre.
Dürzîlik(Kısmen Yedi İmâmcıdır): Fâtımî halifelerinden Hâkim döneminde (996-1021) vezir Hamza bin Ali tarafından kurulan aşırı bir fırka.
Nizâri İsmâilîlik (Yedicilik): İsmâiliyye mezhebinin günümüze kadar gelen en önemli kolu.
Müsta'liyye(Yedicilik): İsmâiliyye mezhebi bünyesinde h. 487 (m. 1094) yılındaki bölünme sonrasında ortaya çıkan iki önemli fırkadan biri.
Haydarîlik: Kutbüddin Haydar tarafından kurulan, 12. yüzyıldan itibaren Kalenderilik'in en yaygın kolunu oluşturan, kendilerini küçük görmek ve aşağılamak suretiyle vücutlarına demirden halkalar takarak yalın ayak dolaşan, keçe ve çuhadan yapılma elbiseler giyerek zillet içerisinde bekâr kalmak suretiyle yaşayanların oluşturduğu grup[8]
Babaîlik: Anadolu Selçukluları devrinde, Orta ve Güneydoğu Anadolu’da Baba İlyas’a bağlı Türkmenler’in isyanı dolayısıyla ortaya çıkan ve gayri Sünnî bir istikamette gelişen dinî-tasavvufî hareket.
Yâresânîlik:[12] Ali’ye ulûhîyet isnâd eden gulat fırka.[13](Bektaşîlik'te olduğu gibi Barak Baba'nın fikirlerinin etkisiyle ortaya çıkmış olmakla beraber Onikici olmayıp İslâmiyet'e Bahâîlik'ten de uzak kalan inançlar kapsamında görülür.)[14]
Hurûfîlik(Onbircidir; FazlʿAllâh Esterâbâdî-Nâimî’ye ulûhîyet isnâd eden ghulât (köktendinci) fırka.): Fazlullah-ı Hurûfî’nin (ö. 796/1394) kurup geliştirdiği, harf ve kelimelerin sayısı, sırası ve diziliminin belirli şifreler barındırdığı iddiasına dayanan bâtınî bir akım.
Nûktâvîyye: Muhammed’in daha yüksek seviyede reenkarnasyonu olduğu iddiasıyla 1397 yılında kendisini Mehdî ilân eden "Mahmud Pasîkhânî" tarafından İsmâilîyye-Nizârîlik mezhebi ile tanınan İsfahan Eyaleti'nin Kaşan şehri yakınlarında Anjudan köyünde Hurûfîlik’nin bir yan kolu olarak kurulan ve Pasîkhânî’nin ölümünden sonra da Şah Tahmasb’ı Mehdî ilân etmeye kalkışan grup.
Nurbahşîlik: Cevad Nurbahş tarafından 20. yüzyılda yeniden yapılandırılan tasavvufî Yeni-Nimetullahîlik yolu.
Sınıflandırılamayanlar
Eftahîlik / Fethîlik: Adını "geniş" mânâsına gelen "eftâh" kelimesinden alan ve altıncı imam Ca'fer es-Sâdık'ın oğlu Abdullah el-Eftâh'ın yedinci imam olduğuna inanan grup
Muhammedilik: Hasan El Askerî'nin değil de Ali Naki'nin oğlu Muhammed bin Ali el-Hâdi'nin on birinci imam olduğuna inanan grup
Tavûssîlik (Altıcılar): İmam Ca'fer es-Sâdık'ın Mehdî olduğuna ve ölmediğine inanan grup
Vâkıfîlik: İmam Mûsâ el-Kâzım'ın son imam olduğuna inananlardan oluşan grup
Bezîgıyye: İmam Ca'fer es-Sâdık'a ulûhiyet isnad eden grup
Zemmiyye: Ali'ye ulûhiyet isnad eden grup
Gurâbiyye: Muhammed, iki karganın (gurâb) birbirine benzemesi kadar Ali’ye benzediği için Cebrâil’in vahyi yanlışlıkla Ali yerine Muhammed’e indirdiğini iddia eden aşırı Şii bir grup.
Yafurîlik: Muammer el-Kûfî'ye ulûhiyet isnad eden grup.
Şiî Nüfus
Şiiler, İslam dinine mensup 1,5 milyar müslümanın,[15] yaklaşık olarak 200 milyonunu temsil ederek, İslam âleminin %16'sını oluşturmaktadırlar.[kaynak belirtilmeli]İran, Azerbaycan, Bahreyn, Irak ve bir olasılıkla Yemen'de nüfusun çoğunluğunu, ayrıca Lübnan'ın da önemli bir kısmını oluşturmaktadırlar.[kaynak belirtilmeli]
^"ŞÎA". TDV İslâm Ansiklopedisi. 17 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Nisan 2023.
^"Mapping the Global Muslim Population". 7 Ekim 2009. 14 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Ocak 2021. The Pew Forum's estimate of the Shia population (10–13%) is in keeping with previous estimates, which generally have been in the range of 10–15%.
^W. Madelung, "Khurrammiya" in Encyclopaedia of Islam. Edited by: P. Bearman, Th. Bianquis, C.E. Bosworth, E. van Donzel and W.P. Heinrichs. Brill, 2009. Brill Online.
^Yarshater, Ehsan, 1983. The Cambridge history of Iran, cilt 2, s. 1005, 1008.
^Ahmet Yaşar Ocak, Anadolu Türk SûfîliğindeAhmed-i Yesevî Geleneğinin Teşekkülü Milletlerarası Ahmed Yesevi Sempozyumu Bildirileri (26-27 Eylül 1991), Ankara 1992, Kültür Bakanlığı Yayınları, s.79-80
^Dursun Gümüşoğlu: Tâcü'l Arifîn es-Seyyid Ebu'l Vefâ Menakıbnamesi - Yaşamı ve Tasavvufi Görüşleri, Can Yayınları, 2006, s. 61.
^Dursun Gümüşoğlu: Tâcü'l Arifîn es-Seyyid Ebu'l Vefâ Menakıbnamesi - Yaşamı ve Tasavvufi Görüşleri, Can Yayınları, 2006, s. 73.
^Dursun Gümüşoğlu: Tâcü'l Arifîn es-Seyyid Ebu'l Vefâ Menakıbnamesi - Yaşamı ve Tasavvufi Görüşleri, Can Yayınları, 2006, s. 48
^Kreyenbroek, Philip G. (1996). "Religion and Religions in Kurdistan". Kurdish Culture and Identity. Zed Books Ltd. ISBN1856493296.
^Elahi, Bahram (1987). The path of perfection, the spiritual teachings of Master Nur Ali Elahi. ISBN 0-7126-0200-3.
^"UK FCO". UK FCO. 2 Şubat 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Mart 2012.
^"Why Bahrain blew up". New York Post. 17 Şubat 2011. 23 Temmuz 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Şubat 2011.
^Muhammed Ebû Zehra: Mezhepler Tarihi, Sayfa 225, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2011. (Câ’bir, i’tikad ve imân esasları konusunda Câ’fer-i Sâdık’tan ders almış ve onun i’tikadını benimsemiştir. Câ’bir bin Hayyân, Câf’er-i Sadık’ın îlmini topladığı beşyüz risâlesini bir araya getirerek tek bir kitâp halinde yayınlamıştır. Câ’bir bu risâlelerin, kendisinin Câf’er-i Sadık’tan edindiği feyz ve ilhâmlar sayesinde teşekkül ettiğini belirtmiştir.)
^Muhammed Ebû Zehra, Mezhepler Tarihi, Sayfa 225, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2011. (İmâm Câ’fer’in Allah’ın mevcûdiyetini bilme gayesi için Kozmoloji ilmiyle uğraştığını bildiren deliller vardır. Elde ettiği bilgileri Allah’ın vahdaniyetini ispat etmek amacıyla kullanmıştır. Bu konuda, İmâm Câ’fer-i Sadık, Kur'an’in evren ve tabiât hakkında bilgiler vererek insanları düşündürme methodunu uygulamıştır. Mufaddal bin Amra’ya yazdırdığı “Risalet-ût Tevhîd” adlı kitabında tabiât olaylarının insanın hizmetine sunulmuş olduğunu öne sürerek, hepsinin bir yaratıcının eseri olması gerekliliği hakkında yürüttüğü fikirlerini savunmuştur.)