Türkiye Gürcüleri (Gürcüce: ქართველები თურქეთში), etnik Gürcü olan veya soyundan gelen Türkiye vatandaşları ve sakinlerini ifade eder. Bu topluluk iki farklı gruptan oluşur. Artvin ve Ardahan Gürcüleri bölgenin yerlileri iken Türkiye'nin diğer bölgelerinde yaşayan Gürcüler ise, Osmanlı sınırları içindeki Gürcü topraklarının 19. yüzyılda Rusların eline geçmesi üzerine, bu bölgeden gerçekleşen göçlerle ortaya çıkmıştır. Bu ikinci grup içinde Müslüman ve Katolik Gürcüler yer alır.
Tarihçe
Bugünkü Türkiye topraklarındaki Gürcüler, Tao-Klarceti Krallığı öncesine dayanan binlerce yıldır var olan bir topluluğun devamı olarak görülmektedir.[2][3]
Türk-Gürcü ilişkilerinin başlangıcı daha eski tarihlere dayanmakla birlikte Türkiye Gürcülerinin tarihi, Osmanlıların Gürcistan topraklarına kalıcı olarak girdiği 1578 yılı olarak gösterilmektedir. Bu tarihten sonra Osmanlılar, Gürcistan'ın güneybatı kesimini Gürcistan Vilayeti ve daha sonra Çıldır Eyaleti adı altında ayrı bir siyasal birim olarak örgütlemiştir.[4] Bölgede, 17. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren, ilk olarak yönetici sınıf arasında başlayan Müslümanlaşma süreci, 18. yüzyılda halka yayılarak devam etmiş; ulaşımın zor olduğu Yusufeli, Barhal, Ardanuç ve Şavşat gibi yerleşimlerde Hristiyanlık bir süre daha varlık göstermiştir.[3][5]
Gürcistan'ın Rusya tarafından ilhakı ile başlayan süreç sonucunda özellikle 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi sonrasında Artvin ve Batum bölgelerinden Marmara ve Karadeniz bölgelerine göçler yaşanmıştır. Muhaciroba (მუჰაჯირობა) olarak adlandırılan bu göçle yer değiştiren Müslüman Gürcüler, kendilerini Çveneburi olarak tanımlamaktadır.[6]
Demografi
Nüfus sayımlarına göre Türkiye'de Gürcüce konuşanların sayısı![7]
Yıl
İlk dil olarak
İkinci dil olarak
Toplam
Türkiye nüfusu
Toplam konuşanların oranı
1935
57,325
16,255
73,580
16,157,450
0.46
1945
40,076
9,337
49,413
18,790,174
0.26
1950
72,604
0
72,604
20,947,188
0.35
1955
51,983
24,720
76,703
24,064,763
0.32
1960
32,944
54,941
87,885
27,754,820
0.32
1965
34,330
44,934
79,234
31,391,421
0.25
Türkiye'de Gürcüler, dağınık bir şekilde yaşamalarına rağmen genel olarak iki ana bölgede yoğunlaşmaktadır:[8]
Artvin Gürcüleri, yaşadıkları bölgede otokton olup geleneksel olarak Merkez, Borçka, Murgul, Şavşat ve Yusufeli ilçelerinde yoğunlaşmaktadır.[9][10]
Artvin mutasarrıfı tarafından 1922 yılının Haziran ayında düzenlenen cetvellere göre, Merkez, Borçka, Şavşat, Hopa, Arhavi, Ardanuç kazaları ve bunlara bağlı nahiyelerinin nüfusları aşağıdaki gibidir.[11]
Artvin
Türk
Gürcü
Hemşin
Laz
Merkez
Ardanuç
7.709
0
0
0
Berta
1.122
0
0
0
Sirya
1.528
0
0
0
Şavşat
6000
2400
0
203
Merya
8539
1.150
0
0
İmerhev
0
7.134
0
0
Borçka
0
5.433
745
850
Maradid
0
1.333
0
0
Maçahel (Maçahalis)
0
1.480
0
0
Murgul
0
1.560
0
150
Hopa
1.000
150
2000
4.500
Kemalpaşa
0
0
750
1500
Arhavi
750
950
600
4.250
Toplam
26.648
21.590
4.095
11.453
Artvin ilinde yaşayan Gürcüler, bölgenin yerli haklarından biri olup geçmişte Tao-Klarceti olarak adlandırılan daha geniş bir coğrafyanın parçasıydılar. Nitekim bugünkü Ardahan ilinde ve Erzurum ile Kars illerinin kuzey kısımlarıda, Artvin ve çevresindeki yer adlarının çoğu Gürcüce ve bir kısmı da Lazca ve Ermenice idi. Bu yer adlarının çoğu, ilk kez 1925’te Artvin il meclisinin kararıyla değiştirildi.[12] Yer adlarının değiştirilmesinden hemen sonra, Artvin il meclisi 1927’de il dahilinde Gürcücenin konuşulmasını da yasakladı.[13] Artvin’de yer adlarının değiştirilmesi 1959 ile 1964 yıllarında ve daha sonra da devam etmiştir.[12][14]Nişanyan, 2011 tarihli çalışmasında 500 Gürcüce ve Lazca coğrafi adın Türkçeye dönüştürüldüğünü tahmin etmektedir.[15] 2023 yılı Index Anatolicus verilerine göre ise bu sayı 512 Gürcüce ve 197 Lazca olmak üzere toplamda 709'dur.[16]
Çveneburi (ჩვენებური), sözlük anlamıyla "bize özgü", "ülkemize özgü" anlamına gelen bir kelimedir.[17]1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından tarihsel Gürcü topraklarından göç etmiş olan Müslüman Gürcüler, bu kelimeyi yerleştikleri yerlerde kendilerini Gürcü olmayanlardan ayırmak için kullanmışlardır. Bu anlamda "çveneburi" kelimesi, bir tür topluluk içi dilin bir parçası olarak sadece Gürcüce konuşulurken kullanılıyordu. Ancak bu tabir, Çveneburi (1977-1979) dergisinin de etkisiyle Türkçede de kullanılır hale geldi ve zaman içinde anlam değişikliğine uğradı. Kelimenin içeriğini değiştirenlerden biri, Şuşana Putkaradze'dir. Putkaradze, Türkiye'de yaşayan Gürcülerin konuştuğu Gürcüceyi araştırmak için 1989 yılında Gürcistan Bilimler Akademisi tarafından görevlendirilmiş, bu araştırmanın sonuçlarını Çveneburebis Kartuli (ჩვენებურების ქართული) adıyla 1993 yılında yayımlamıştır. Bu çalışmada göçmen Gürcüler ile Tao-Klarceti bölgesinde yerleşik Gürcüleri, ortak bir ibareyle "Çveneburi" şeklinde anmıştır.[18]
İlk göç dalgası, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Osmanlı egemenliği altındaki Gürcistan topraklarının Çarlık Rusya’sının eline geçmesinden sonra gerçekleşti. Asıl büyük göç dalgası ise, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın (93 Harbi) ardından başladı. Rusya ve Osmanlı Devleti arasındaki göç anlaşmasıyla başlayan ve bu anlaşmanın yenilenmesiyle süren göç döneminde, Müslüman Gürcüler Artvin, Acara, Ardahan, Samtshe, Aşağı Guria bölgelerinden Osmanlı topraklarına göç ettiler. Göç ettikleri bölgelerin büyük bölümü neredeyse nüfussuz kaldı. Mahaceret veya Muhaciroba (მუჰაჯირობა) olarak da bilinen bu göç sırasında, bugünkü Kobuleti’den göç edenler kendilerini Çürüksulu (Çuruksulebi), Batum’dan göç edenler Batumlu (Batumeli), Yukarı Acara ve Aşağı Acara sancaklarından göç edenler Acaralı (Acareli), Macaheli’den göç edenler Macahelli (Macahleli) olarak adlandırdılar.
Gürcü Katolikleri
Katolik Gürcüler, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Rusya'nın Meshet-Cavaheti bölgesini ele geçirmesiyle Osmanlı topraklarına göç etmiştir. 1861 yılında Gürcü rahip Petre Harisçiraşvili önderliğinde İstanbul'da bir kilise kuran topluluğun nüfusu 6-7 Eylül Olaylarından sonra gerçekleşen dış göçler sebebiyle azalmıştır.[19] 19. ve 20. yüzyıllarda İstanbul kent hayatında görünürlükleri daha fazla olan Katolik Gürcüler, her yıl şehrin sokaklarında "Gül Panayırı" adı verilen müzikli kutlamalar düzenlenmekteydi.[20] Eski yıllarda daha büyük bir topluluk olduğu bilinen Katolik Gürcüler, günümüzde Şişli Gürcü Katolik Kilisesi Vakfı ile faaliyetlerine devam etmektedir.[3][21]
Gürcü Yahudileri
Kızıl Ordu, Şubat 1921'de Gürcistan'ı işgal ederek bölgeden toplu bir göçe yol açtı ve bir kısım Yahudi, esas olarak 1880'lerden beri bir Gürcü Yahudi cemaatinin var olduğu İstanbul'a yerleşti.[22] Bu dönemde göç edenlerin sayısının bin kadar olduğu ifade edilmektedir.[23] Bugün sayıları azalan Gürcü Yahudileri, ayrı bir cemaat olarak yaşamakta[24] ve ibadetlerini Or Hodeş Sinagogu'nda yapmaktaydılar.[25] Bu cemaatin büyük kısmı daha sonra İsrail ve bazı batı ülkelerine göç etmiştir.[26] Tarihi kayıtlara göre İstanbul dışında Trabzon'da yaşayan ve ticaretle uğraşan bir topluluk daha bulunmaktaydı.[27] Türk Yahudi toplumunun periyodik yayını olan Şalom gazetesine göre Türkiye Yahudileri arasında Çikvaşvili, Eluaşvili (Elvaşvili), İbrahimzade (muhtemelen Abramidze'den), İshakzade (muhtemelen İsakadze'den) gibi Gürcü kökenli soyadlarına rastlanmaktadır.[28][29][30] Ticaretle uğraşan Gürcistan göçmeni Yahudilerin, tekstil sektöründe varlık gösterdiği bilinmektedir.[31][32][33] 1940'lı ve 1950'li yıllarda İstanbul'da kurulan Çikvaşvili Mensucat Fabrikası (Ayvansaray) ve Hasköy Yün İplik Fabrikası bu işletmeler arasında yer almaktaydı.[3][34][35]
Gürcistan Gürcüleri
Bu grup, SSCB'nin yıkılmasından sonra genellikle çalışma amacıyla Türkiye'de bulunan Gürcistan vatandaşı Gürcüleri ifade etmektedir. Gürcistan vatandaşları, günümüzde Türkiye'de en büyük yabancı iş gücünü oluşturan gruplardan biri olarak ifade edilmektedir.[36] Dini mensubiyet bakımdan Türkiye'deki diğer Gürcülere göre farklılık arz eden bu grubun yaygın dini inancı Ortodoks Hristiyanlıktır. Gürcü Ortodoks Kilisesi’nin Türkiye’de herhangi bir tüzel kişiliği olmaması sebebiyle dini hizmetler Fener Rum Patrikhanesi aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. İbadetleri, Fener Rum Patrikhanesi tarafından Gürcü cemaatinin kullanımına tahsis edilen İstanbul'un Edirnekapı semtindeki Aya Yorgi Kilisesi’nde yapılmaktadır.[3]
Eğitim
Türkiye'de anadilinde eğitim hakkının özneleri, Lozan Antlaşması uyarınca azınlık olarak kabul edilen gayrimüslim Türk vatandaşları olarak belirlenmiştir. Fakat bu kapsam, uygulamada uzun yıllar Ermeni, Rum ve Yahudi azınlıklarla sınırlandırılmıştır.[37] Diğer etnik gruplar için anadilde eğitim yapılmamaktadır.[38]
Milli Eğitim Bakanlığı, 2014 yılında "Yaşayan Diller ve Lehçeler" dersi kapsamında Gürcüce müfredatı kabul etmiş ve bu sayede 5, 6, 7 ve 8. sınıflarda Gürcücenin seçmeli ders olarak okutulması mümkün olmuştur.[39][40] Bunu takiben Sakarya ve Artvin illerinde Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda Gürcüce sınıflar açılmıştır.[41][42] Bu uygulamadan önce Gürcüce, çeşitli dernek ve vakıfların bünyesinde kurs seviyesinde öğretilmekteydi.[43] Ayrıca Gürcüce, Türkiye'de yükseköğretim düzeyinde Gürcü Dili ve Edebiyatı adıyla dört üniversitede lisans bölümü olarak mevcuttur.[3][44][45]
Osmanlı döneminde ise Gürcüce eğitim konusunda Gürcü Katolikleri öncü faaliyetler üstenmiştir. İstanbul'da bulunan Gürcü Katolik Manastırı, 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın ilk yarısında Hristiyan ve Müslüman Gürcülerin kültür ve eğitim merkezi haline gelmiştir. Şalva Vardidze’nin öncülüğünde 1911 yılında manastırda Gürcü Kulübü açıldı. Burada toplantılar ve buluşmalar gerçekleşiyordu. Osmanlı ülkesinde yaşayan Müslüman Gürcüler için okuryazarlığı yayma derneğinin programı hazırlandı. 1914 yılında Gürcüce okulun açılmasına da karar verildi. Burada aynı yıl Osmanlı ülkesinde yaşayan Gürcüler için Deda Ena (Anadili) adlı kitabın özel bir baskısı da yapıldı. Patara Kartuli Anbani (“Küçük Gürcü Alfabesi”) adlı kitabın kapağında “Osmanlı Gürcüleri için hazırlanmış ve basılmıştır” ibaresi yer alıyordu.[46] Gürcü Katolik toplumunun Beyoğlu, Papazköprüsü mevkiinde 1870-1914 yılları arasında faaliyet gösteren Saint Joseph adlı bir okulu da bulunmaktaydı.[3][47]
Dil
Gürcücenin diyalektleri konusunda farklı sınıflandırmalar söz konusu olsa da Türkiye'de geleneksel olarak Gürcücenin güneybatı diyalektleri konuşulmaktadır. Gerek Artvin Gürcüleri, gerekse muhacir Gürcülerin kullandığı diyalektler, Gürcücenin güneybatı grubu içinde sınıflandırılmaktadır. Gürcücenin 18 diyalekte sahip olduğunu öne süren sınıflandırmaya göre Artvin'de yerleşik olarak konuşulan Gürcüce, İmerhevi diyalekti adı altında anılmaktadır.[48] Bunun dışında muhacir Gürcüler arasında Acara diyalekti de yaygındır.[49]
Türkiye'de Gürcüce büyük ölçüde okuma yazma düzeyinde olmayıp sözlü olarak aktarılmaktadır. Tarihi kayıtlara göre muhacir Gürcüler arasında Gürcüce okuma yazma bilenler Çürüksu (Kobuleti) göçmenleriydi.[50] Müslüman Gürcüler arasında dedabruli tsera (kocakarı yazısı) adı verilen bir yazı formu mevcuttu. Nitekim Eugène Dallegio, İstanbul Gürcüleri adlı kitabında bu durumdan bahsetmektedir.[51] Türkiye'de bu yazı biçiminden günümüze kalmış bilinen tek örnek Fatsa'nın Kabakdağı köyünde bir evin şöminesi üzerine oyulmuş olarak bulunmaktadır; bu yazı, 1899/1900 tarihlidir.[52]
Türkiye'de Gürcü dilinin bilinen ilk yazılı kayıtları ise Orta Çağ dönemine tarihlenmektedir. Gürcü tarih yazımında Tao-Klarceti olarak isimlendirilen bölgede (Artvin, Ardahan ve kısmen Kars ile Erzurum) yer alan Orta Çağ dini yapılarında (Bana, İşhani, Oşki, Handzta, Parhali, Doliskana vb.) Gürcüce kitabelerle karşılaşmak mümkündür.
Kültür
Türkiye Gürcüleri arasında bazı halk kültürü öğeleri yüzyıllarca korunmuş ve günümüze ulaşmayı başarmıştır. Halk oyunları, halk müziği, sözlü kültür ürünleri, geleneksel festivaller bunların başlıca örnekleridir. Bu örnekler, çoğunlukla Gürcülerin yerli bir halk olarak yaşadığı Artvin bölgesinde daha canlıdır.
Gürcüler arasında çok sesli (polifonik) müzik, binlerce yıldır var olan bir gelenektir.[53] Bu müzik geleneği, Hristiyanlık öncesi döneme dayanır.[54] Türkiye Gürcüleri arasında çok sesli şarkı söyleme geleneğini devam ettiren bir topluluk olan "Macahela Yaşlılar Çoksesli Korosu", 2015 yılında UNESCO tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras kapsamında "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak tescil edilmiştir.[55][56][57] Artvin'in Camili (Maçahel) köyü sakinlerinden oluşan yaşlılar korosu 2001 yılında kurulmuştur.[58] Geleneksel Gürcü müziğini günümüze taşıyan sanatçı ve topluluklar arasında Bayar Şahin, Erol Alkan, Gürcü Sanat Evi Çok Sesli Korosu, Samida grubu yer almaktadır. Ayrıca Kazım Koyuncu, Kardeş Türküler, Marsis gibi çeşitli sanatçıların ve müzik topluluklarının repertuvarında da Gürcü müziği yer almaktadır.
Marioba ve Satave gibi halk festivalleri ile Rumi takvime göre eski yılbaşı olan Kalandar Türkiye Gürcüleri arasında kutlanmaktadır.[59][60][61] Geleneksel şenliklerde Artvin bölgesinde bir tür köy seyirlik oyunu olan Berobana yaşatılmaktadır.[62]
Türkiye Gürcüleri arasında geleneksel halk kültürü dışında bazı entelektüel faaliyetler de mevcuttur. Bunlar arasında yayıncılık faaliyetleri önemli yer taşır. Türkiye'de Türkçe yayımlanan ilk Gürcü kültürü dergisi olan Çveneburi, ilk defa 1977 yılında Stockholm’de Gürcü Kültür Derneği'nin (Georgiska Kulturföreningen) yayın organı olarak Şanver Akın (Şalva Tevzadze) tarafından yayımlanmıştır. Derginin altı ve yedinci sayıları ise 1979 yılında, Ahmet Özkan (Melaşvili) tarafından İstanbul’da basılmıştır. 1980 yılında Ahmet Özkan Melaşvili’nin katledilmesinden sonra derginin yayını durmuştur.[63]Çveneburi, ikinci döneminde, 1993-2006 arasında ise, 59 sayı çıkmıştır. Derginin ikinci sayıdan itibaren "yayın yönetmeni" Fahrettin Çiloğlu’dur. Çiloğlu 1996’da, 19-21. birleşik sayısını (Ocak-Haziran) çıkardıktan sonra editörlüğü bırakınca, Osman Nuri Mercan derginin "sahibi ve sorumlu müdürü" olmuştur. Kesintili biçimde çıkan dergi, 2006 yılında, 58-59. birleşik sayısında kapanmıştır.[64]
Türkçe olarak yayımlanan bir diğer Gürcü kültür dergisi Mamuli adını taşır. İstanbul’da Ocak 1997 - Mayıs 1998 arasında çıkan dergi, Çveneburi Dergisinin editörlüğünden ayrılan Fahrettin Çiloğlu’nun girişimiyle çıkmıştır.[64] 5 sayı çıkarabilen dergi, ekonomik nedenlerden dolayı kapatıldı.[65]
Pirosmani, Türkiyeli Gürcülerin yayımladığı bir diğer dergidir. İki dilde, Türkçe ve Gürcüce olarak yayımlanan dergi, 2007 ile 2010 yılları arasında 11 sayı yayımlanmıştır.
Orta Çağa ait Gürcülerden kalma çok sayıda önemli kültürel anıt tarihi Tao-Klarceti Krallığı topraklarında bulunur. Bunların çoğu günümüzde harabe halindedir. Orta Çağ Gürcü mimarisinin en önemli anıtları arasında kiliseler, manastırlar, köprüler ve kaleler yer alır. Bu yapıların en çok bilinenleri Handzta, Hahuli, Ança, Oşki, İşhani, Bana, Parhali, Doliskana, Othta Eklesia, Opiza, Parehi ve Tbeti manastır ve kiliseleridir.[3] Ayrıca Artvin, Nigali vadisi çevresinde, 19. yüzyıla tarihlenen İremeti Camii ve Hertvisi Camii gibi Gürcü İslam mimarisi örnekleriyle de karşılaşmak mümkündür.[66]
Türkiye'nin kuzeydoğusu dışında İstanbul, Trabzon ve Hatay'da da bazı tarihi yapılar mevcuttur.
^Türkoğlu, Güliz; Kutluata, Zeynep (9 Mart 2009). "Beki Bahar ile Söyleşi". Türkiye'de Yahudi Olmak. feministyaklasimlar.org. 7 Temmuz 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2022. Gürcistan’dan göçmen gelen Yahudiler de vardı. Ama onlarla arkadaşlık yapsak, “Gürcülere gitme yahu, Gürcü arkadaşı ne yapacaksın?” derlerdi. Halbuki o da Yahudi, ben de Yahudi. Böyle bir yaşantımız vardı.
^Kılıç, Sami (2005). "Gürcülerin Dini Tarihçesi". Dini Araştırmalar. 8 (22). ss. 63-74. Erişim tarihi: 19 Ocak 2022.
^Dünden bugüne İstanbul ansiklopedisi. 3. Kültür Bakanlığı. 1993. s. 453. 3 Temmuz 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Temmuz 2022. Bunlar dinsel törenlerini Gürcüce olarak Beyoğlu'ndaki Or Hodeş Sinagoğu'nda yapıyorlardı. Musevi Gürcüler de İstanbul'dan göç ederek İsrail'e ve bazı Batı ülkelerine gitmişlerdir.
^Erdin, Murat (24 Nisan 2017). "Tam Türk işi..."Mürekkep haber. murekkephaber.com. 8 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Haziran 2022. Rus-Gürcistan göçmeni Avram Elvaşvili ve ailesi 1900’lerin başında Türkiye’ye göç etmiş ve Talimhane’de çorap üretimine başlamış; ...1953’te bir iplik fabrikası kurulmuş.
^Kadak, Şelale (19 Ocak 2002). "Güneydoğu'ya yatırım yaptığına bin pişman". Sabah. arsiv.sabah.com.tr. 22 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Haziran 2022. ... başka fabrikaların ipliklerine de ihracat yolu görünmüş. Fabrikanın başında Gürcü asıllı İsviçreli Miko Çikvaşvili duruyormuş.
^ÇOLAK, Mustafa Kemal (17 Mart 2022). "5 nesil, 100 yıldır kumaşa dokunuyor". Dünya. dunya.com. 17 Mart 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Haziran 2022. Gürcistan’dan 1920’li yılların ortalarında İstanbul’a göçen Yakuppur Ailesi, kumaş ticareti ile uğraş veriyor.
^"Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"(PDF). mevzuat.gov.tr. 1982. 7 Ocak 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi(PDF). Erişim tarihi: 20 Kasım 2023. Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.
^İsmetzade Doktor Mehmed Arif (2002) [İlk basım 1311 (1895/1896)]. Gürcü Köyleri. Fahrettin Çiloğlu. Sinatle Yayınları. s. 55.
^Eugène Dallegio d'Alessio (2003) [İlk olarak 1921'de Kartvelebi Konstantinepolşi adıyla yayınlanmıştır]. İstanbul Gürcüleri. Sinatle Yayınları. s. 22.
^Curcumia, R. Jordania, Joseph, 1954- (2009). Echoes from Georgia : seventeen arguments on Georgian polyphony. Nova Science Publishers. ISBN 978-1-60876-477-8. OCLC 432991038.
^Ivane Javakhishvili. 2010. The views and theories of Georgian authors. In: Rusudan Tsurtsumua and Joseph Jordania (editors), Echoes from Georgia: Seventeen Arguments on Georgian Polyphony (collection of essays). New York: Nova Science, pg 19-34
^Bläsing, Uwe (2005). "Berobana". Berobana, Türkiye'nin Kuzey-Doğu Ucunda Oynanan bir Halk. Oyununa Geçici Bir Bakış. chveneburi.net. 24 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mayıs 2022.