Türkiye'de kuraklık, yağışların azaldığı belli dönemlerde ortaya çıkan doğal bir kuraklık olaydır.[1][2] Yağış azalmasıyla başlayan meteorolojik kuraklık, tarımsal kuraklık ve hidrolojik kuraklığa dönüşmektedir. Türkiye'de iklim değişikliği ile bazı yıllarda görülen kuraklıkların günlük hayatın parçası olması beklenmektedir.[3]
Genel durum
Kuraklığın yağışa bağlı sınıflandırılmasında, 250 mm'den az yağış alan alanlar kurak, 250–500 mm yağış yarı kurak kabul edilir. Bu değerlere göre Türkiye'de kurak alan yoktur. Yalnız Tuz Gölü çevresi 300 mm'nin altında yağış ile kuraklık sınırındadır. Yağışın yanında; sıcaklık, bağıl nem, güneşlenme süresi gibi faktörler eklenerek kuraklık hesaplandığında durum değişir. Buna göre, Doğu Akdeniz'in ve İç Anadolu tamamı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin bir bölümü kurak, hatta bazı alanlar çok kurak ve çöl kabul edilmektedir. NASA, 1998 yılında Türkiye ve Doğu Akdeniz ülkelerinde başlayan kuraklığın son 900 yılın en kötü kuraklığı olduğunu belirtti.[4]
Önemli kuraklıklar
Türkiye'de son yıllarda yıllık yağış ve kış yağışlarının değişimi ile bazı yıllarda ciddi kuraklıklar yaşanmıştır. 2013-2014, 2007-2008, 2001, 1996, 1989-1990, 1983-1984, 1971-1974 yıllarında geniş alanlarda ve şiddetli kuraklıklar yaşanmıştır.[3]
2007-2008 kuraklığı, Aralık 2006'dan Aralık 2008'e kadar devam etmiştir. Kış ve sonbahar yağışlarında önemli düşüşler yaşanmıştır. Oluşan meteorolojik kuraklığa bağlı hidrolojik, tarımsal ve sosyoekonomik kuraklıklar gelişmiştir. Tarım ürünlerinde kayıp, yer üstü ve yeraltı su yetersizliği, Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerde içme suyu yetersizliği ve kesintileri görülmüştür. Kuraklık daha çok Ege, Marmara, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerini etkilemiştir. Ankara'ya Kızılırmak'tan, İstanbul'a Melen Çayı'ndan içme su takviyesi yapılmıştır.[3]
2020-2021 kuraklığı, Aralık 2020'de başlamış ve başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere birçok ilde baraj seviyeleri düşmüştür. Kuraklığın etkisi hâlâ devam etmektedir.[5]
Nedenler
Kuzey Atlantik salınımı
Kuzey Atlantik salınımı (NAO), Azor yüksek basıncı ile İzlanda alçak basıncı arasındaki etkileşim sonucunda Atlas OkyanusundanAvrupa'ya doğru gelen hava kütlelerinin yön değiştirme olayıdır. Azor antisiklonu güçlendiğinde (NAO pozitif) nemli rüzgarlar Avrupa'nın batı ve kuzeyine ulaşır. Bu alanlar yağış alırken Türkiye kurak bir dönem yaşar. Türkiye'de yaşanan kış kuraklıklarının büyük kısmı NAO pozitif evresi ile aynı zamanda yaşanmaktadır. Küresel ısınma ile birlikte NAO pozitif döneminin uzayacağı ve kuvvetleneceği, Akdeniz çevresinde kuraklıkların yaygınlaşacağı öngörülmektedir.[3]
İklim değişikliği ile birlikte Türkiye'nin içinde yer aldığı Akdeniz havzasında zamanla kuraklık şiddetlenecektir. 1970-2000 dönemi ile kıyaslandığında, 2020-2050 dönemi ortalama sıcaklıkları özellikle yazın ve Güneydoğu Anadolu'da 2 °C daha fazla olması beklenmektedir. Toplam yağış açısından ise, aynı dönemler arasında güney bölgelerde ilkbahar ve kış mevsiminde 2 mm/gün azalma, batıda sonbahar, kuzeydoğuda ise kışın 0,8 mm/gün artış beklenmektedir. Sıcaklıkların artıp, yağışların azalacağı bu tahminlere göre Türkiye'de meteorolojik kuraklıkların görüleceği, bu kuraklığın hidrolojik ve tarımsal kuraklığa evrileceği tehlikesi bulunmaktadır.[3]
Tarımsal kuraklık
Tarımsal kuraklık açısından önemli bir gösterge olan sürüm derinliği nemliliği ülkenin büyük bölümünde azalmaktadır. Bitkilerin en fazla suya ihtiyaç duyduğu filizlenme aşamasında nem eksikliği sulama ihtiyacı doğmaktadır. Meteorolojik kuraklığın yaşanacağı, barajlardaki sulama suyunun azalacağı, buharlaşma ve terleme ile toprağın su kaybedeceği gelecekte tarım yapmak zorlaşacaktır. Bu sorunun üstesinden gelmek için sulamanın kontrol altına alınması gerekmektedir. Türkiye tatlı su kaynaklarının %70'i sulamada kullanılmaktadır. Salma sulama engellenmeli, su tarlalara kapalı sistem ile taşınmalı damlama sulama yöntemi yaygınlaştırılmalıdır.[3]
Türkiye su kaynakları
Türkiye'nin yenilenebilir su potansiyeli, yer altı suları 41 milyar m3, yüzey suları 193 milyar m3, toplamda ise 234 milyar m3'tür. Ekonomik ve teknik olarak kullanılabilecek yeraltı ve yer üstü su miktarı 110 milyar m3'tür. Kişi başına kullanılabilecek tatlı su miktarı 10.000 m3 olan ülkeler su zengini, 1000 m3'ten az olanlar su fakiri olarak kabul edilirler.[6] Kişi başı kullanılabilecek su miktarı 2019 için 1400 m3[7] ile Türkiye su kısıtı yaşayan ülke konumundadır. 2030'da Türkiye, 100 milyon nüfusu, 1100 m3 kişi başı kullanılabilir su miktarı ile su fakiri sınıfına girecektir.[8]
Önlemler
Türkiye'nin içme suyu temini ve hidroelektrik üretimi planlamasında azalan yağışlar dikkate alınarak yeni yol haritaları oluşturulmalıdır.[kaynak belirtilmeli] Tarımsal sulama yöntemleri kuraklık gerçeği göz önüne alınarak yeniden düzenlenmelidir.[9]
^abcdefKurnaz, Levent (2014). "KURAKLIK VE TÜRKİYE". İstanbul Politikalar Merkezi. 22 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mart 2020.