Cumhuriyetin ilanı, hukukî olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29 Ekim 1923 günü gerçekleşen oturumunda Mustafa Kemal'in hazırladığı anayasa değişikliği teklifinin kabul edilmesiyle Türk devletinin yönetim şeklinin cumhuriyet olarak belirlenmesidir.
Daha geniş anlamıyla cumhuriyetin ilanı, Türk toplumunu çağdaşlaştırmayı amaçlayan Atatürk Devrimleri'nin bir parçasıdır, diğer yenileşme ve reformların da önünü açan bir siyasal inkılap hareketidir.[3]
"29 Ekim 1339 (1923) tarih ve 364 sayılı Teşkilât-ı Esasîye Kanununun Bazı Mevaddının Tavzihan Tadiline Dair Kanun" ile 1921 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu'nun altı maddesinde (1, 2, 4, 10, 11 ve 12. maddeler) değişiklik yapılmış; birinci maddesi şu şekilde değiştirilmiştir:
"Hâkimiyet, bilâkaydü şart Milletindir. İdare usûlü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. Türkiye Devletinin şekl-i Hükûmeti, Cumhuriyettir."
Anayasanın diğer maddelerinde yapılan değişiklikler ile cumhurbaşkanlığı makamı oluşturulmuş; cumhurbaşkanının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kendi üyeleri arasından seçileceği öngörülmüş; hükûmetin kuruluş usulü değiştirilmiştir. Hükûmetin kuruluş şeması bakımından meclis hükûmeti sisteminden vazgeçilerek parlamenter sisteme geçilmiştir.[4]
Arka plan
Osmanlı Devleti, 1876 yılına kadar mutlak monarşi ile yönetilmiştir.[3] Bu dönemde padişahlık kurumu, halk üzerinde mutlak bir egemenlik sürdürmüştür.[5]Tanzimat dönemiyle beraber, cumhuriyet düşüncesinden söz edilmeye başlanmışsa da Osmanlı aydınları meşrutiyetin kurulmasını yeterli görmüşlerdi; meşrutiyetin daha ilerisine gidilmedi veya talep edilmedi.[3] Osmanlı Devleti, 1876-1878 ve 1908-1918 yılları arasında meşrutiyet rejimiyle idare edildi.[3]
Osmanlı Devleti'nin yıkılması ile sonuçlanan I. Dünya Savaşı'nın ardından Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlatılan ulusal mücadelenin, daha ilk yıllarından itibaren artık yönetimde halk iradesinin egemen olacağı açıkça ilan edilmiştir.[5]Erzurum Kongresi'nin ardından 23 Temmuz 1919 tarihinde yayımlanan bildirinin 3. maddesindeki "Ulusal kuvvetleri etkin ve ulusal iradeyi egemen kılmak esastır." kararı bu anlayışın bir ifadesiydi.
Ulusal iradeyi somut olarak gösterecek meclis, İstanbul'un işgal edilipMeclis-i Mebûsan'ın dağıtılması üzerine Büyük Millet Meclisi adıyla 23 Nisan 1920'de Ankara'da toplandı. Olağanüstü yetkilerle donatılmış 390 kişilik meclisin başkanı, aynı zamanda hükûmet ve devlet başkanı olarak görevlendirilmişti.
Meclisin 20 Ocak 1921'de kabul ettiği ve bir anayasa niteliğinde olan Teşkilât-ı Esâsîye Kanunu başlıklı yasa ile egemenliğin Türk ulusuna ait olduğu ilan edildi. Saltanat hükûmetinin kendini hâlâ Türk ulusunun temsilcisi saymasına karşı bir tepki olarak meclis, 1 Kasım 1922'de aldığı kararla saltanatı kaldırdı.[5]
Birinci meclisin seçimin yenilenmesine karar vererek 1 Nisan 1923'te dağılmasından sonra yeni meclis toplanıncaya kadar Mustafa Kemal'in direktifi ile yeni bir anayasa tasarısı hazırlıkları başlamıştır.[6] Mevcut anayasa, ulusal iradenin Türk ulusuna ait olduğunu, bu iradeyi ulus adına temsil yetkisinin meclise devredildiğini onaylamıştı ancak devletin yönetim şeklini ve başkentini ilan etmemişti.[5] Yeni anayasa tasarısı hazırlıkları sırasında Mustafa Kemal, çevresindekilerle cumhuriyetin ilanı ile ilgili görüşmeler yapmıştır.[6] Mustafa Kemal'in Avusturya'nın Neue Freie Presse gazetesinin muhabirine 22 Eylül 1923'te verdiği ve Türkçe bir özeti ilk defa İkdam gazetesinde yayımlanan demeçte, muhabirin sorusu üzerine ilk defa cumhuriyet kelimesini açıkça ortaya atması ülkede ve yurtdışında büyük yankı uyandırdı.[6] Ekim 1923'te İsmet Paşa ve bir grup mebus Ankara'nın hükûmet merkezi olarak kabul edilmesi yolunda bir kanun teklifi verdi. 13 Ekim 1923'te TBMM'de kabul edilen tek maddelik yasa ile Ankara, devletin başkenti oldu. Devlet merkezinin İstanbul olacağı yolundaki çekişmelere son veren bu yasa ile cumhuriyetin ilanı için de bir adım atılmış oldu.[6]
Süreç
Hükûmet bunalımı
1 Kasım 1922'den itibaren artık saltanatın olmadığı ülke, meclis hükûmeti tarafından yönetilmekteydi. Bu hükûmet sisteminde her bakan meclis tarafından seçildiğinden uyumsuz kişilerin bir araya geldiği hükûmet biçimine yol açmaktaydı; ayrıca her bir bakanlık için uzun süren tartışmalar yaşanmaktaydı.[7] Yeni Meclis seçildikten sonra kurulan İcra Vekilleri Heyeti'nin üyeleri bu şartlar altına çalışmanın güçlüklerinden şikayetçi idi. Hükûmetin zayıflığı, 23 Ekim'de net bir şekilde ortaya çıktı. Aynı zamanda Dahiliye Vekili olan İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Fethi Bey, Dahiliye Vekilliğini Ferit Tek Bey'e bırakmak istemiş ancak meclis bunu kabul etmeyerek Erzincan milletvekili Sabit Bey'i seçmişti. TBMM ikinci başkanı Ali Fuat Bey de görevi bırakmak isteyip yerine Yusuf Kemal Bey'i aday göstermiş ancak meclis kabul etmeyerek Rauf Bey'i seçmiştir.[7]
Bu durum üzerine Meclis Başkanı Mustafa Kemal, 25 Ekim 1923 akşamı hükûmeti Çankaya'da topladı. Toplantıda, Vekiller Heyeti'nin istifa etmesine ve yeni seçilecek Vekiller Heyeti'nde görev almamasına karar verildi.[6] Böylece ülkeyi Cumhuriyet rejiminin ilanına götürecek bir hükûmet bunalımı oluşturuldu.[kaynak belirtilmeli]
Anayasa değişiklik tasarısı
27 Ekim 1923'te Vekiller Heyeti'nin istifası TBMM'de okunduktan sonra, yeni bir vekiller heyeti kurma yolunda çalışmalar başladı. Muhalefetin yeni hükûmet kurma çabasında bir sonuç alınamadı. 28 Ekim'de Çankaya Köşkü'ndeki akşam yemeğinde İsmet Paşa, Fethi Bey, Kazım Paşa (Özalp),[8]Kemalettin Sami Paşa, Halit Paşa, Rize mebusu Fuat ve Afyon mebusu Ruşen Eşref Bey'i misafir olarak ağırlayan Mustafa Kemal Paşa, kabine bunalımından çıkma yolu üzerine görüştü ve misafirlerine "yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz" dedi. Yemekten sonra Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa birlikte kanun tasarısını hazırladı.[9][daha iyi kaynak gerekli]
Halk Fırkası Grubu toplantısı
Mecliste 29 Ekim 1923 sabahı toplanan Halk Fırkası Grubu kabine değişikliği için görüşmelere başladı. Görüşmelerin çıkmaza girmesi üzerine Mustafa Kemal Paşa'nın meselenin halli için görevlendirilmesine karar verildi. Çözüm için bir saat izin isteyen Mustafa Kemal, bir saat sonra kürsüye çıkarak yönetim biçiminin Cumhuriyet olması halinde hükûmet bunalımlarının yaşanmayacağının, bunun için rejimin Cumhuriyet olarak tescil edilmesi ve yönetim biçiminin buna göre düzenlenmesi gerektiğini ifade etti ve anayasa değişikliği teklifini sundu. Fırka toplantısında yapılan konuşmaların ardından teklifin önce bütünü, sonra ayrı ayrı maddeleri okunarak kabul edildi.[6]
Meclis toplantısı
Halk Fırkası Grubunun toplantısından hemen sonra meclis toplantısı açıldı. Meclis başka konularla meşgul olurken, teklif edilen kanun tasarısı Kanun-ı Esasî Encümeni tarafından usulen incelenip tutanağı hazırlandı.[10][kaynak belirtilmeli] Kanun, birçok konuşmacının "Yaşasın Cumhuriyet!" sesleriyle alkışlanan konuşmalarıyla kabul edildi.[10][kaynak belirtilmeli] Ardından cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. 158 üyenin oybirliği ile Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal cumhurbaşkanı seçildi.[11]
^Gözler, Kemal. "1921 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu". Bursa, Ekin Kitabevi Yayınları, 2000 say 44-55'ten alınmıştır. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Aralık 2016.
^abcdMuzaffer, Erendil (Temmuz 1986). "Atatürk ve Demokrasi"(PDF). Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. 2 (6). 20 Aralık 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi(PDF). Erişim tarihi: 2 Aralık 2016.
^abcdefHamza, Eroğlu (Temmuz 2003). "Türkiye Cumhuriyetinin İlânı"(PDF). Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. 9 (56). 2 Aralık 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi(PDF). Erişim tarihi: 2 Aralık 2016.
^Atatürk, Mustafa Kemal (1989). Nutuk - Söylev. II. Cilt: 1920 - 1927. Türk Tarih Kurumu yayınları XXIII. dizi (10. bas.). Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. s. 1068. ISBN978-975-16-0195-7.
^abAtatürk, Kemal. "Nutuk (Bölüm 11)". Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2004 (Bugünkü dille yayına hazırlayan: Zeynep Korkmaz). 6 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Aralık 2016.