Lamarkizm veya Lamark kalıtımı, Fransızdoğa bilimciJean Baptiste Lamarck (1744–1829) tarafından öne sürülen bir varsayım olup buna göre bir canlının yaşamı boyunca meydana gelen değişikliklerin (örneğin kullanım sonucu kasların büyümesi gibi) döllerine aktarılarak kalıtıldığını ileri sürer.[1]
Örneğin Lamarck’a göre kullanılan organlar gelişirken kullanılmayan organlar ise köreliyordu. Yeni kazanılan bu özellik ise gelecek nesillere kalıtım yoluyla aktarılabiliyordu. 1809 yılında yayınlanan ”Philosophie Zoologique” adlı eserinde Fransız zooloğu Jean Baptiste Lamarck bunu şöyle tanımlar: ”Eğer bir organ fazla kullanılıyorsa, o organ gelişmesini sürdürerek, daha etkin bir yapı kazanır.”[2]
Lamarck'a göre, bu durum canlıların türleşmesine ve türlerin değişimine yol açıyordu. Bunun en tanınan örneği, besin arayışındaki zürafaların boyunlarının yüksek dallardaki yapraklara ulaşabilmek için uğraşmaları sonucunda uzamış olduğu ve bu özelliğin sonraki nesillere aktarılarak o türün özelliği olmasıdır.[3]
Lamarck, kitabında hayvanları karmaşıklıklarına göre düzenlemeye çalışırken, yanlışlığı daha sonra kesin olarak saptanan yukarıdaki varsayımı ileri sürmüştü. Canlı türlerinin değişime uğramasının ve çeşitlenmesinin sebebi, Lamarck’ın öne sürdüğü gibi çevre değişiklikleriyle kazanılan özelliklerin ve becerilerin gelecek nesillere kalıtım yoluyla aktarılması değil, herhangi bir türün bireyleri içinde zaten var olan fenotipik farklılıklar ve değişkenliklerden, bu bireylerden çevre şartlarına daha iyi uyum gösterebilenlerin diğerlerinden daha elverişli şartlar bulup daha çok üreyip çoğalabilmesiydi. Charles Darwin’e göre çevreye uyum gösterebilme ve adaptasyondoğal seçilimin sonucu iken, Lamarck’a göreyse çevreye uyum ihtiyacının bir sonucuydu.[4]
Bunun gibi Lamarck, mağaralarda yaşayan ve gözleri görme özelliğinin yitiren ve kör olan hayvanların bu ortama uymak zorunda kaldıkları için körleştiklerini söylerken, Darwin ise sadece gözleri kör olanların mağarada yaşayabildiklerini ileri sürüyor, fakat kör olmanın sebebini açıklamıyordu.[4]
Her ne kadar tüm bu açıklamalar, kalıtım yasaları ortaya çıkartılmadan önce, çok iyi bir açıklama şekli olarak benimsenmiş olsa da kalıtım konusunda bilgiler gelişince, özellikle, August Weismann tarafından somatoplazma ile germplazma arasındaki kuramsal farklar bulununca, evrimsel değişmenin, vücut hücrelerinde olmadığı, sadece eşeysel hücrelerdeki kalıtsal materyalin etkisi ile yürütüldüğü anlaşıldı. Böylece Lamarck’ın varsayımı tümüyle geçerliliğini yitirdi.[4]