1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni bir devlet olması ve kendini mümkün mertebe Osmanlı İmparatorluğu'nu temsil eden kavramlardan uzak tutması mimariye de yansıdı. Aynı bağlamda iç politik nedenlerden dolayı Osmanlı döneminde çalışmış kadrolardan da uzak durulması tercih edilmeye başlanmıştı. Bu sebeple 1920'li yıllar ile 1940'lı yıllar arasındaki süreçte kalifiye yerli mimar eksikliğini telafi etmek için ve yeni gelecek idari kadroları eğitmek için ağırlıklı olarak başkent Ankara'nın mimarisinde Avrupa kökenli mimarlar tercih edilmiştir.
Ankara'nın yeni başkent ilan edilmesi bu konuda son derece önemli bir sembolik adım teşkil ediyordu. Yaklaşık 30.000 kişilik bir nüfusa sahip olan şehirde başkent olmasından doğacak ihtiyaçların başında yeni hükûmet binaları, eğitim ve sağlık yapıları ve altyapı düzenlemeleri geliyordu. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda Osmanlı döneminde eğitim görmüş ve iş tecrübesine sahip kişilerin tecrübelerinden yararlanıldı. 1927 yılından itibaren de hükûmet politikası olarak yurtdışından yabancı uzmanlar getirildi. Bu uzmanların görevi hem onlardan beklenen projeleri gerçekleştirmesi, hem de sahip oldukları modern fikirlerlerle yeni idari kadroları eğitmeleri beklendi. Bu getirilenler arasında mimarlar, inşaat mühendisleri ve şehir plancıları da vardı.[1]
Bu döneme hâkim olan yabancı mimarların ağırlıklı olarak Orta Avrupa'dan (Avusturya ve Almanya) gelmeleri nedeniyle, o dönemde baskın olan neo-klasik akım da mimari üslup olarak uygulamalara yansımıştır. Bu dönemde inşa edilmiş yapılara bakıldığına ağırlıklı olarak simetrik planların yaygın olduğu gözlemlenebilir. Ağır basan diğer mimari özellikler de yalın ve simetrik cepheler, seri şekilde kendini tekrarlayan pencereler, neo-klasik üslupta yaygın bir tasarım olan anıtsal boyutta merdiveler ve sütunlu giriş düzenlemeleridir. Dönemin önemli eserleri arasında Çankaya Köşkü'nün bir parçası olan Pembe Köşk (Gudrun Baudisch ve Clemens Holzmeister; 1930–1932), Opera Sahnesi (Paul Bonatz; 1946–1947), Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (Bruno Taut, 1937), TBMM binası (Clemens Holzmeister, 1938–1963), Yargıtay binası (Clemens Holzmeister, 1933–1935) yer almaktadır.[3]
Clemens Holzmeister tarafından tasarlanan TBMM Binası (1939-1961) anıtsal klasikçilik ile modern mimarlık anlayışının bir arada uygulandığı bir yapıdır.
Carl Christoph Lörcher tarafından 1924 yılında hazırlanmış Ankara'nın ilk imar planı (Lörcher Planı)