Terim |
Açıklaması
|
Akıcılık |
Söz, yazı ve anlatımın akıcı olma özelliği.
|
Akrostiş |
Her dizenin ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okunduğunda ortaya bir söz çıkacak bir biçimde düzenlenmiş manzume.
|
Aliterasyon |
Şiir ve nesirde uyum sağlamak için söz başlarında ve ortalarında aynı ünsüzün veya aynı hecelerin tekrarlanması.
|
Ana duygu |
Bir düşünceden çok duyguyu dile getirmek, okuyucu ya da dinleyiciye duyurmak, onların benliğinde yaşatmak amaçlı yazı ya da konuşmaların öne çıkarmak istediği asıl duygudur.
|
Ana fikir |
Bir yazının temeli olan asıl düşünce, ana düşünce.
|
Anagram |
Bir kelimedeki harflerin yerleri değiştirilerek elde edilen kelime.
|
Anakronizm |
Tarihlendirmede yanılgı içinde bulunma, tarih yanılgısı.
|
Analiz |
Bir metni belirli yöntemlere bağlı kalarak gözden geçirme, çözümleme.
|
Anekdot |
Kısa veya özlü anlatımı olan öykü.
|
Anjanbman |
Şiirde cümlelerin bir dize ya da beyitte bitmeyip diğer dize, beyit veya bendlere kaymasıdır, ulantı.
|
Anlam |
Bir sözcükten, bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılan şey, bunların hatırlattığı düşünce veya nesne.
|
Anlatım biçimleri
|
Yazarın anlatımını yaparken kullandığı üsluba, başvurduğu yönteme denir
|
Antagonist |
Kurguda, ana karakteri (protagonist), engellemekle yükümlü kişidir.
|
Antikahraman
|
Günümüzün popüler kültüründe idealleri, amaçları ve kişiliği alışılageldik kahramanların tam karşıtı olan baş karakterleri tanımlamada kullanılır.
|
Antonim |
Ters anlamlı sözcüklere denir.
|
Ara söz |
Doğrudan doğruya konuşulan veya yazılan konuyu ilgilendirmeyen dolaylı söz.
|
Araçsız üslûp
|
Edebiyatta bir düşünceyi, duyguyu doğrudan doğruya söyleyenlerin ağzından aktarmak demektir.
|
Aruz vezni |
Hecelerin uzunluk ve kısalık, kapalılık veya açıklık değerlerine göre türlü ses kalıplarından oluşan divan edebiyatı nazım ölçüsü.
|
Asalet |
Yazıda veya sözde bayağı söz ve deyim bulunmaması durumu.
|
Askı |
Saz şairleri arasında yapılan deyiş yarışında üstün gelene verilmek için duvara asılan kumaş, tabanca vb. ödül.
|
Asonans |
Aynı aksanı veren ünlüyü ondan sonra veya önce gelen ünsüzü dikkate almadan her dizenin sonunda tekrarlama biçiminde yapılan uyak.
|
Atışma |
Saz şairleri, belli bir ayak üzerine karşılıklı deyiş söyleme.
|
Ayak |
Halk edebiyatında uyak.
|
Açık hece |
Ünlü ile biten hece.
|
Açıklık |
Bir söz veya yazıda maksadın açık olması özelliği, duruluk.
|
Berceste |
Sanat değeri yüksek olan dize.
|
Betimleme |
Tasarlama, bir şeyi sözle veya yazıyla anlatma, göz önünde canlandırma.
|
Beyit |
Anlam bakımından birbirine bağlı iki dizeden oluşmuş şiir parçası.
|
Biyografi |
Bir kimsenin doğumundan yaşadığı güne kadar geçirdiği belli başlı evreleri içeren yazı.
|
Cönk |
Saz şairlerinin, kendilerinin veya başkalarının şiirlerini derledikleri, uzunlamasına açılan, deri kaplı defter, sığırdili.
|
Çapraz uyak |
Dörtlüklerde birinci ile üçüncü, ikinci ile dördüncü dizelerin birbiriyle kafiyeli olduğu düzen.
|
Darayak |
Aşık edebiyatında kafiye olma olasılığı düşük sözcükleri belirtmek için kullanılan terimdir.
|
Didaktik şiir |
Belli bir düşünceyi aşılamak veya belli bir konuda öğüt, bilgi vermek, bir ahlak dersi çıkarmak amacıyla öğretici nitelikte yazılan, duygu yönü az olan şiir türüdür.
|
Dörtleme |
Bir gazelin her beytinin başına iki dize eklenerek yapılan nazım biçimi.
|
Döşeme |
Halk edebiyatında ve türkülerden önce söylenen, bazen tekerleme biçiminde olan uyaklı giriş bölümü.
|
Eglog |
Kısa kır manzumesi, çoban türküsü.
|
Gönderme |
Araştırma, yazışma vb.nde kaynak kişiye veya esere işaret etmek.
|
Hezliyat |
Hezel türünde yazılmış şiirler.
|
İntak |
Kişileştirilen varlıklara, hayalî yaratıklara söz söyletme sanatı, dillendirme.
|
İştikak |
Aynı kökten gelen kelimeleri bir arada kullanma sanatı.
|
Kıta |
Dört dizelik bölümlerden oluşmuş şiir veya şiir parçası.
|
Kompozisyon |
Ayrı ayrı parçaları bir araya getirerek bir bütün oluşturma biçimi ve işi.
|
Lebdeğmez |
Saz şiirinde b, f, m, p, v dudaksıl sesleri kullanılmadan söylenen koşma türü, dudakdeğmez.
|
Mahlas |
Kendi adından başka eğreti alınan ad.
|
Mevlit |
Muhammed'in doğumunu, hayatını anlatan mesnevi.
|
Monografi |
Bilimsel alanlarda özel bir konu veya sorun üzerine yazılan inceleme.
|
Münşeat |
Sanatlı düzyazı veya mektupların toplandığı dergi.
|
Nazım birimi |
Şiirde en küçük anlam bütünlüğünü sağlayan ve kendi içinde bağımsız dize topluluğu.
|
Nesir |
Şiir olmayan söz ve yazı.
|
Nida |
Seslenme söz sanatı.
|
Sagu |
Ölen bir kimsenin gençliğini, güzelliğini, iyiliklerini, değerlerini, arkada bıraktıklarının acılarını, büyük felaketlerin acılı etkilerini dile getiren söz veya okunan ezgi, yazılan yazı.
|
Öndeyiş |
Bir eserde asıl konu olarak ele alınan olaylardan önce, geçmiş birtakım başka olguları anlatan ilk bölüm.
|
Önsöz |
Kitapların giriş kısmına konulan, o eserin konusunu, amacını, işleniş biçimini anlatan yazı, sunuş, söz başı.
|
Seci |
Nesirde yapılan uyak.
|
Terdit |
Yazıda beklenmedik bir sonuçla karşılaşma.
|
Tezat |
Anlatımda birbirine karşıt iki sözü yan yana kullanma.
|
Teşbih |
Bir şeyin niteliğini anlatmak için o niteliği eksiksiz taşıyan bir şeyi örnek olarak gösterme işi, benzetme.
|
Teşhis |
Cansız varlıkları veya hayvanları insanmış gibi gösterme, canlandırma, kiişileştirme.
|
Uyarlama |
Bir eseri çevrildiği dilin, konuşulduğu toplumun yaşayışına, inançlarına uydurma
|
Üslup |
Sanatçının görüş, duyuş, anlayış ve anlatıştaki özelliği veya bir türün, bir çağın kendine özgü anlatış biçimi, biçem.
|
Yansıma |
Doğa seslerine benzer seslerle yapılan sözcük veya kelime.
|