Antikahraman (İngilizce: antihero), edebiyat ve sinema başta olmak üzere günümüzün popüler kültüründe idealleri, amaçları ve kişiliği alışılageldik kahramanların tam zıttı olan başkarakterleri tanımlamada kullanılır. Olumsuz nitelikleri olan baş kahraman şeklinde de tarif edilebilir. Bir anti-kahraman tipik olarak "karanlık üçlü" kişilik özelliklerinden birini sergiler: narsisizm, psikopati ve makyavelizm.[1]
Anti-kahraman kelimesi edebiyat ve sinema alanında 20. yüzyılın sonunda sıklıkla kullanılmaya başlansa da ilk olarak İngiliz yazar Richard Steele'in 1715 yılında yazdığı The Lover (Sevgili) eserinde kullanılmıştır.[2] Daha önceleri bu deyim sözlüklerde bile geçmiyordu. Örneğin Merriam-Webster'in 1940 baskısında yer almamıştır.
Anti-kahraman "kötü adam" dan (İngilizce: villain) farklıdır. Anti-kahraman gaddarlık, acımasızlık, alaycılık, bencillik, bağnazlık, kötümserlik ve toplum değerlerini küçümseme gibi kötü karakterlerin vasıf ve özelliklerini barındırırken klasik bir kahramanın dürtüleri ile hareket eder. Klasik kahramanlar gibi verilen görevleri başarı ile yerine getirirler ama bunu yaparken yöntemleri daha farklıdır. Bu nedenle de seyirci veya okuyucu onlarla kendisini geleneksel kahramanlarla olduğu gibi tam anlamı ile özdeşleştiremez ancak onları tamamen de soyutlayıp yok sayamaz.
Benzer terimlerle karşılaştırma
Anti-Kötü Adam (Anti-villain): Antikahramanın tersidir.
Vigilante: Yasal yetkisi olmadığı halde düzen korumaya çalışan kimse. Bunu yaparken yetkili makamların ve yasaların yetersiz kaldığı savından yola çıkar. Sinemadaki en ünlü örneği 1974-1994 yılları arasında çevrilen ve başrollerinde Charles Bronson'un oynadığı 5 filmden oluşan Death Wish serisidir. Walking Tall (1973 ve 2004) ve Jan-Michael Vincent'lı Vigilante Force (1976) da yine vigilante filmine iyi birer örnek oluştururlar.
Trajik kahraman: Muhakeme ve eylemlerinde yaptığı hataların sonunda kaçınılmaz olarak kendi mahvına sebep olan edebi karakter. Çoğunlukla Shakespeare'in eserlerinde rastlanır.
Byronik kahraman: Karizma, düşünceli iç gözlem, karanlık bir geçmiş ve ahlaki belirsizlik duygusu gibi nitelikleri bünyesinde barındıran karmaşık ve asi bir edebi karakter. Çoğunlukla Byron'in eserlerinde rastlanır.
Sinemadan anti-kahraman örnekleri
Travis (Robert de Niro), Taksi Şoförü: Sinemadaki anti kahramanlardan en çok akılda kalanlardan bir tanesi de 1976 yapımı Martin Scorsese filmi Taksi Şoförü'nde (Taxi Driver) Robert de Niro'nun canlandırdığı Travis karakteridir. Bu kafası zaman zaman gidip gelen Vietnam gazisi, bir politikacıya suikast yapmak üzeredir ama bu arada yaşı küçük bir kızı da (Jodie Foster) batakhaneden kurtarır.
Léon (Jean Reno): 1994 tarihli Luc Besson filmi Sevginin Gücü'nün (Léon anti-kahramanı (Jean Reno) ise gözünü kırpmadan adam öldüren kiralık bir katildir, ama kendisine hayranlık duyan anne ve babası öldürülmüş 12 yaşında bir kız çocuğuna yardım eder, ayağına dolanması olasılığına rağmen ona mesleği(!) öğretir.
Harry Callahan (Clint Eastwood), Kirli Adam: Bir Don Siegel filmi 1971 tarihli Kirli Adam'ın (Dirty Harry) Harry Callahan'ı ise (Clint Eastwood) adaleti kendi yöntemleri ile yerine getiren, bunu yaparken de kanunları ve kuralları çiğnemekten geri kalmayan bir polis müfettişidir. Sert ve kural tanımaz davranışları onu klasik kahraman'dan uzaklaştırır, ama kendi doğruları ile hareket ederken masumların intikamını alan bu anti-kahraman ekranda bir kahramandan daha fazla sempati toplamayı bilir.
Anti-Kahraman deyimi temelini postmodernizmden almıştır ve 20. yüzyılın sonuna kadar ortalarda olmayan bir deyimdi. Buna rağmen edebiyatta resrospektif olarak anti-kahraman olarak isimlendirilebilecek karakterlerden örnekler vermek gerekirse: