| Bu maddede birçok sorun bulunmaktadır. Lütfen sayfayı geliştirin veya bu sorunlar konusunda tartışma sayfasında bir yorum yapın.
| Bu maddenin veya maddenin bir bölümünün gelişebilmesi için ekonomi veya Türkiye konusunda uzman kişilere gereksinim duyulmaktadır. Ayrıntılar için lütfen tartışma sayfasını inceleyin veya yeni bir tartışma başlatın. Konu hakkında uzman birini bulmaya yardımcı olarak ya da maddeye gerekli bilgileri ekleyerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz. (Mayıs 2020) |
|
2001 Türkiye ekonomik krizi (diğer adıyla 2001 Krizi ya da Kara Çarşamba), 21 Şubat 2001 tarihinde patlak veren, Türkiye'nin yıllardır karşılaştığı siyasi ve ekonomik sorunların bir sonucu olarak hem finansal piyasalar hem de Türk Lirası'nin değeri üzerinde yıkıcı etkilerle sonuçlanmış bir ekonomik krizdir.
Ekonominin yapısal sorunlarla boğuştuğu ve beklentilerin olumsuz seyrettiği bir ortamda, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında Millî Güvenlik Kurulu toplantısında yasanan tartışma, aynı gün içinde tüm ülkeyi etkisi altına alan ekonomik bir krize dönüşmüştür.
Şubat 2001 ekonomik krizi, beklenmedik ölçüde ekonomik daralmayla sonuçlanmasının ötesinde, ülkenin orta vadedeki perspektifini değiştiren yeni koşulları da beraberinde getirmiştir.
Kriz öncesi ekonomik durum
Türkiye'nin 2001 krizi öncesi ekonomik durumunu incelemek, krize sebep olan iktisadi nedenlerin kaynaklandığı ve çözümlerinin sürekli ertelendiği 90'lı yılların başına kadar dönmeyi gerektirir.
Türkiye, 1990'lı yıllarda çok yüksek enflasyonla boğuşmuş ve sıklaşan aralıklarla ekonomik krizlerle karşılaşan bir ülkeydi. 1990'lı yılların krizlere zemin hazırlayan özelliği sürdürülemez iç borç seviyesi, kamu açıklarının Merkez Bankası kaynaklarıyla finanse edilmesi, bankacılık sisteminin siyasallaştırılması ve batık bankaların sorumluluklarının devlete yüklenmesinin yanında, bu dönemdeki siyasi karar alıcıların ülkenin mali durumunu düzeltecek yapısal reformları yapmamasıydı. 1996 yılında IMF yayımladığı Türkiye raporunda yüksek bütçe açığının tetikleyebileceği olası bir kriz uyarısında bulunmuş, istikrarsız siyasi ortamın yabancı yatırımın ülkeden kaçışına yol açtığına ve bütçe açıklarının bankalar aracılığıyla finanse edilmesinin Türk bankacılık sektörünü kırılgan hale getirdiğine vurgu yapmıştı.[1] Bu dönemde bankalar yüklü tutarlarda devlet tahvili alımı yoluyla Hazine'yi finanse ediyordu, ancak bu ilişkinin devamlılığı bankaların sermayeleri ve hükûmetin tahvilleri ödeyebilme gücü ile sınırlıydı. İlaveten, bankaların yurt içinde finansal katma değer yaratabilecek girişimciler yerine hükûmeti finanse etmesi, benzer şekilde hükûmetin de elindeki sermayeyi yurt içindeki sektörleri desteklemek yerine tahvil ödemeleri için kullanması Türk ekonomisinin yavaşlamasına neden oldu.
2000'li yılların başlarına gelindiğinde ise Türkiye ekonomisi hiper enflasyon seviyesinde fiyat artışlarına maruz kalmış durumdaydı. Finansal istikrarın sağlanabilmesi amacıyla ilk olarak IMF ile stand-by anlaşmaları yoluyla yaklaşık 12 milyar dolarlık bir kredi desteği alındı ve ana hedefi enflasyonu düşürmek olan makro bir istikrar programı ilan edildi.[2] Ayrıca ülkeye yabancı sermaye yatırımı çekilebilmesi için stratejiler üretildi ve kısa vadede en başarılı sonuç alınabilecek pazarın hem coğrafi yakınlık hem de aday ülke konumuna girilmiş olması sebebiyle Avrupa Birliği olduğuna karar verilerek Avrupa Birliği ile ilişkiler geliştirilmeye çalışıldı. Bütçe açığının dengelenebilmesi için devlete ait birçok sektörde özelleştirmeye gidildi. Sıcak para ihtiyacı o kadar önemli hale gelmişti ki Türk Hava Yolları’nın %51'i, Türk Telekom'un ise %33'unun satışı için teklifler toplanmaya başlandı.[3]
2001 krizi öncesinde Türkiye ekonomisinde, 1 yıldır uygulanan IMF programının kısa vadedeki acı reçetesi olarak kredilerde sıkılaşma, enflasyonla mücadele için üretimde yavaşlama, bütçe acığı finansmanı için vergilerde artış, ekonomide soğuma ve büyük bir işsizlik mevcuttu. Bu bağlamda, 2000 yılında başlayan istikrar çabalarının henüz anlamlı bir iyileşme yaratmadığı ve katılaşmış sorunların çözümü için mevcut IMF kredisinin yeterli olmadığı görülüyordu.[4]
Krize neden olan faktörler
2001 Krizi, küresel ölçekteki bunalımlar ya da uluslararası piyasalardaki yatırım iştahının azalması gibi etkilerin Türkiye’ye sıçraması yoluyla değil; siyasi istikrarsızlık ve iktisadi hataların birikimi sonucunda oluşan yerel bir krizdir. 90'lı yıllardan bu yana görülen yüksek enflasyon, yüksek bütçe ve dış ticaret açığı, döviz kuru oynaklıkları ve sıcak para ihtiyaçlarını karşılayabilecek uzun vadeli, şeffaf ve sürdürülebilir ekonomi politikaları üretilememesi, kurumlara siyasi karar alıcılardan bağımsız hareket etme imkanı sağlayacak yapısal reformların hayata geçirilememesi ve bankacılık sisteminin denetimsiz bırakılması 2001 krizinin temel sebepleridir.
Ek olarak, bu dönemde yaşanan Körfez Savaşı, 1994 krizi, 1998 yılında Türkiye'nin en önemli ticaret ortaklarından Rusya'nın krize girmesi, 1999 Marmara depremleri ve hemen öncesinde yaşanan 2000 krizi zaten temelde kırık olan ülke ekonomisini iyice sarsmış ve 2001 krizinin şiddetini arttırmıştır.[5]
Siyasi İstikrarsızlık
1990 - 2002 yılları arasında yaşanan ekonomik bunalımların temel sebebi siyasi istikrarsızlık, dolayısıyla orta ve uzun vadeli ekonomi politikasına sahip olamama durumudur. Bu dönemde Türkiye'de 6 farklı başbakan tarafından 11 farklı hükûmet kurulmuş ve bu hükûmetlerin ortalama ömürleri 1 yıl civarında gerçekleşmiştir. Ekonomik bunalımların yerel krizlere dönüştüğü 1994, 2000 ve 2001 yılları haricindeki hükûmetlerin devamlılığı ise 295 gün sürmüştür. Bu durum siyasi karar alıcıların ekonomideki yapısal problemlere odaklanmalarını engellemiş ve kısa vadeli politikalar yürütmelerine neden olmuştur.
1996 yılında ise siyasi bunalımlar ekonomik sonuçların nedeni olmaktan çıkıp, doğrudan bir yönetim krizine dönüştü.
Mart 1996'da Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi arasında bir koalisyon kuruldu. Plan, Mesut Yılmaz ile Tansu Çiller’in dönüşümlü olarak başbakanlık yapması üzerine kurulmuştu, ancak Refah Partisi lideri Necmettin Erbakan'in, Çiller'i yolsuzlukla suçlaması hükûmetin kredibilitesini azalttı. Süreçte yaşananlar hükûmete büyük zarar verdi ve neticesinde Mesut Yılmaz 6 Haziran 1996'da istifa etti. Koalisyonun sadece 90 gün sürmesi ve ardında bıraktığı gerilimler ülke ekonomisine büyük zarar verdi.[6][7]
29 Haziran 1996'da, seçim kampanyasının temelinde İslami NATO, Gümrük Birliği’ne alternatif Islami pazar gibi söylemlerle kamuoyu desteği sağlamış olan Refah Partisi ile Dogru Yol Partisi'nin koalisyonu kuruldu.[8] Bu koalisyonun başarısı ordu tarafından düşmanca karşılandı ve post modern darbe[9] ile sonuçlandı. Ordu-hukumet iliskisine dair yorum, sayfanın İngilizce versiyonundan çeviridir. Orijinal metin: "The success of the new Welfare-Path coalition was viewed with hostility by the military"
28 Şubat süreci olarak adlandırılan bu olayın ardından ülke yönetiminde bir istikrar sağlanması imkansız hale gelmişti. Bu tarihten sonra bir yanda Yılmaz ve Çiller, diğer yanda Erbakan arasındaki siyasi mücadele devam edecek ve koalisyonların kurulması zorlaşacaktı. Krize kadar oluşan koalisyon hükûmetleri ya Refah Partisi’ni denklem dışında tutmaya çalışan ya da birbirlerine taban tabana zıt söylemlerle ön plana çıkan farklı görüşten partilerin zorlama koalisyonlardan oluşacaktı.
İlaveten bu dönemde yolsuzluk da yaygındı. İnsanlar hükûmetlerine karşı büyük bir hayal kırıklığı içindeydi. Bu güven ve etkinlik eksikliği yabancı ülkelerin Türkiye'ye yapacakları yatırımları dikkatle incelemelerine neden olacaktı.
1994 Türkiye ekonomik krizi
Türkiye, 1990'lı yıllardaki en derin krizini 1994 yılında yaşamıştır.
1991 senesinde yaşanan körfez krizinin yarattığı olumsuz etkiler ve kamusal açıkların kontrol altına alınamaması 90'lı yılların basındaki ekonomik sorunların temelini oluşturuyordu. 1994 öncesinde ihracat sabit kalmasına karşılık ithalatta ciddi artışlar yaşandı, akabinde de dış ticaret açığı artı. Bu dönemde kamu kesimi faiz dışı harcamaları da kamu gelirlerinden daha fazla gerçekleşti, başka bir deyişle kamu kesimi kazandığından daha fazlasını harcar hale geldi.[10]
1994 yılına gelindiğinde geçmiş dönem bütçe ve dış ticaret açıkları artık sürdürülemez hale gelmiş, reel faizler ise fahiş seviyelere ulaşmıştı. Kısa sürede sıcak paranın ülkeden ayrılması ile gecelik borçlanma oranları %1000’in üzerinde seyretmeye başladı. Ayrıca kurlardaki yüksek artışı önlemek için döviz piyasalarına doğrudan satış yapıldı. Kriz sürecinde Türk Lirası’nın değeri %13,6 oranında düşürülmesine rağmen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası rezervleri 4 milyar dolar azaldı.[11]
5 Nisan 1994 tarihine gelindiğinde ise Ekonomik İstikrar Tedbirleri yürürlüğe konuldu. Bu program ile mali piyasalardaki istikrarın sağlanması ve döviz rezervlerinin arttırılması amaçlandı; ancak kriz yönetilirken Türk Lirası’nın devalüe edilmesi, ülkeler arası sermaye hareketlerinin serbest oluşu, bankaların açık pozisyonları ve merkez bankası rezervlerinin hızla erimesi nedenleriyle Turkiye krizden kendi kaynaklarıyla çıkamadı ve gerekli dış kaynak ihtiyacı IMF ile yapılan 750 milyon dolarlık Stand-By anlaşmasıyla sağlandı.[12]
Kriz sonrasinda IMF desteğini de arkasına alan kısmi iyileşmeler neticesinde Türkiye ekonomisi stabilizasyon sürecine girebilmiş, ancak yapısal reformların hayata geçirilememesi 2000 ve 2001 krizlerine yıllardır devam eden köklü sorunlarla girilmesine sebep olmuştur.
1998 Asya ekonomik krizleri
1998 yılında Asya ekonomilerinde meydana gelen ekonomik kriz, IMF'nin önlemleriyle bir küresel krize dönüşmemiş olsa da yine de dünya ekonomisinde söz sahibi olan Çin, Japonya ve Rusya'yı derinden etkiledi. Türkiye de bu krizden nasibini aldı ve Uzak Doğu sermayeli şirketler birer birer ülkeyi terk etmeye başladı. Aynı yılın sonlarına doğru Rusya'daki ekonomik bunalımın yerel bir krize dönüşmesiyle Türkiye en önemli ihracat ve turizm partnerlerinden birini kaybetti. Bavul ticareti azaldı ve ülkenin cari gelirlerinde gözle görülür bir düşme meydana geldi.
1999 Marmara depremleri
Türkiye her ne kadar 1999 yılına Avrupa Birliği tarafından verilen resmi adaylık statüsünün olumlu havasıyla girmiş olsa da aynı yılın ortalarında meydana gelen iki depremle ekonomik olarak yıkılmanın eşiğine geldi. Depremlerin ülkenin sanayisinin can damarı olan Marmara Bölgesi'nde meydana gelmesi sonucunda Türkiye, yetişmiş elemanın yanı sıra depremde kaybedilen konut, işletme ve altyapı gibi yan maliyetlerle beraber 12 ila 20 milyar dolarlık bir kayba uğradı.[13]
Depremin ardından özellikle yeniden yapılanma çalışmaları nedeniyle dış kaynak ihtiyacı artarken, sanayi bölgesinde bir süre üretim faaliyetlerine ara verilmesi de ekonominin küçülmesine neden oldu.[13]
2000 Türkiye ekonomik krizi
2000 yılı Türkiye için hem bir ekonomik canlanma hem de bir çöküş yılıdır.[14] Türkiye 1999 yılının sonunda ekonomik açıdan son derece karamsar bir görünüm içerisindeydi. Ekonomi %6.1 oranında küçülmüştü. Enflasyon %70'e ulaşmış, bütçe açıkları büyümüş, Hazine faizlerinin yıllık ortalama bileşik oranı %106'ya ulaşmıştı.[15] 1999 deprem şokundan sonra Türkiye'nin dış ilişkilerinde gözlemlenen olumlu gelişmeler, ekonomi yönetimi konusunda yeni bir sürecin başlatılması için uygün bir ortam oluşturdu. Bu koşullar altında Türkiye, 1999 yılında IMF'nin stand-by desteği ile üç yıllık bir programı uygulamaya koyduğunu açıkladı.[16] Enflasyonu Düşürme Programı olarak adlandırılan bu program, döviz kurunu nominal çapa olarak kullanan para ve kur politikasının yanı sıra çok sayıda yapısal düzenleme içeriyordu.
IMF’nin kredibilitesini de arkasına alan program ilk meyvelerini yurt dışı yatırım ile verdi. Ülkeye sermaye girişleri çoğaldı, Türkiye’nin orta vadeli risk algısında iyileşmeler görüldü. Ancak programın temel hedefi olan enflasyonda düşüş beklendiği kadar hızlı olmadı. Reel kur değerlenme eğilimine girdi. İthalatın hızla artması sonucunda dış açık kaygı verici boyutlarda büyümeye başladı. Bu gelişmeler aktiflerinin önemli bir bölümü Hazine kağıtlarından oluşan bankaların likidite talebini arttırınca Kasım 2000 sonunda likidite sıkışıklığı had safhaya ulaştı. Likidite krizi olarak da adlandırılan bu durum sonunda Ekim'de %39 olan gecelik faiz Kasım ayında %95'e, Aralık ayında ise %183'e kadar çıktı.
Krizin gerçekleşmesi
Sürdürülen istikrar çabalarına duyulan güvenin azaldığı, finansal piyasalarda likidite krizi yaşandığı ve ekonomik beklentilerin olumsuzlaştığı bir ortamda, Hazine'nin yüklü bir borç itfası öncesinde 19 Şubat 2001'de beklenmedik siyasi gerginlikler yaşandı. Kriz, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasındaki tartışmayla patlak verdi. 21 Şubat 2001 tarihli toplantıda Sezer'in Ecevit'e anayasa kitapçığı fırlatması olayından sonra Başbakan'ın "devlet yönetiminde kriz var" açıklamasıyla birlikte mali piyasalarda panikle başlayan süreç, yerli parayı savunmak için gecelik faizlerin astronomik oranlara yükselmesine rağmen, yerleşiklerin yoğun döviz talebi nedeniyle Merkez Bankası'nın 5 milyar dolarlık döviz satışıyla sonuçlandı. Kamu bankalarının likidite ihtiyacının karşılanamaması ödemeler sistemini kilitleyecek boyutlara ulaştı. Banka sistemindeki büyük çöküşü önlemek için TL'nin yabancı para birimleri karşısındaki değeri dalgalanmaya bırakıldı.[17] Bir gün önce 670 bin TL olan doların değeri 1 milyon TL'yi aştı. Yabancı yatırımcının borsadan panikle kaçışı ve yabancı bankaların vadesi gelmemiş kredilerini geri çekmeye başlamasıyla 21 Şubat'ta bankalar arası para piyasasında gecelik faiz %6200'e kadar çıktı.[18][19]
Yapılan detaylı inceleme sonucunda reel ekonomide arz ve talep yönlü daralma meydana geldiği için krizden çıkışın Türkiye'nin eski krizlerinin aksine birkaç haftada olmayacağı görüşü yaygınlık kazandı.
Kriz esnasında batan bankalar
2001 Türkiye Ekonomik Krizi esnasında 24 banka batmıştır:
Krizin çözümü için atılan adımlar
Mayıs 2001'de Kemal Derviş'in açıkladığı "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı"; IMF ile imzalanmış stand-by düzenlemesi ve Dünya Bankası kredileriyle desteklendi, üretimdeki düşüşün denetim altına alınmasında etkili oldu.[20] IMF programında öngörülen yasal değişikliklerin çoğunun yapılması krizden çıkış çabalarına güven sağlamada yardımcı oldu. Yine bu yasal düzenlemelerden biri olan Merkez Bankası'na para istikrarını sağlamak ve araç bağımsızlığının sağlanması, ülkede makroekonomi politikalarının tasarlanması yöntemine daha büyük bir zenginlik kazandırdı.
Ekonomi yönetiminin Kemal Derviş'e bırakılmasının ardından daha önce siyasi maliyetler yüzünden atılamayan pek çok adım peşi sıra atılmaya başlandı. TBMM'den "Derviş Kanunu" diye adlandırılan, ekonomi ile ilgili kanunlar geçirildi. Bu kanunların çoğu özelleştirmenin teşviki ve rekabetin arttırılması ile ilgiliydi. IMF, Dünya Bankası ve Derviş planı neticesinde kamuoyunda orta vadede ekonomik istikrarın yakalanabileceği inancı oluştu. Güçlü Ekonomiye Geçiş adı verilen programın da etkisiyle; 2001 yılının ilk altı ayında ihracat %13 arttı, turizm gelirlerinde gözle görülür bir iyileşme meydana geldi, dış ticaret açığında ve cari açıkta azalmalar oldu.[kaynak belirtilmeli]
Kaynakça
- ^ SAK, Güven; TÜREL, Oktar; ÖZMEN, Erdal; ÖZATAY, Fatih; EKİNCİ, Nazım Kadri (1 Mart 2001). "Kriz Üzerine". İktisat İşletme ve Finans. 16 (180). doi:10.3848/iif.2001.180.0832. ISSN 1308-4658.
- ^ "IMF agrees Turkish loans" (İngilizce). 6 Aralık 2000. 11 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Şubat 2024.
- ^ "Turkish air sell-off delayed" (İngilizce). 28 Şubat 2001. 20 Nisan 2004 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Şubat 2024.
- ^ Yeldan, A. Erinç (Eylül 1998). "On Structural Sources of the 1994 Turkish Crisis: a CGE modelling analysis". International Review of Applied Economics. 12 (3): 397-414. doi:10.1080/02692179800000015. ISSN 0269-2171.
- ^ "Türkiye'deki ekonomik krizler: 1994, 2001 ve 2007'de neler yaşandı?". BBC News Türkçe. 14 Aralık 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Şubat 2024.
- ^ KARAVAR ÖZ, Hilal (26 Aralık 2018). "Türkiye Cumhuriyeti nin Üçüncü Büyük Devalüasyonu 10 Ağustos 1970 Kararları ve Etkileri". Mediterranean Journal of Humanities. 8 (2): 379-391. doi:10.13114/mjh.2018.429. ISSN 2146-4812.
- ^ "TBMM, 53.Hükümet ( 6.03.1996 - 28.06.1996) Detaylari Hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından Rize milletvekili Mesut Yılmaz'a verildi. Yılmaz, ANAP - DYP ortaklığı ve DSP desteği ile azınlık koalisyon hükümeti kurdu. Refah Partisi, güvenoylamasının Anayasanın 96. maddesine göre geçersiz olduğu gerekçesiyle Anayasa mahkemesine başvurdu. Mahkeme 14 Mayıs 1996'da güvenoylamasını, olağanüstü hali ve çekiç gücün süresinin uzatılmasına ilişkin TBMM kararını iptal etti, fakat yeni oylamaya gerek olmadığını bildirdi. Refah Partisi, 27.05.1996'da Başbakan Mesut Yılmaz hakkında gensoru önergesi verdi. Yılmaz gensorunun görüşülmesini beklemeden 6.06.1996'da istifa etti". 27 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Şubat 2024.
- ^ "Bohlen, Celestine (1996-07-09). "Islamic-Secular Coalition Cabinet Is Approved in Turkey"". The New York Times. 21 Temmuz 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ "Cengiz Candar, 28 Haziran 1997 tarihli kose yazisi". Sabah Gazetesi. 27 Şubat 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Şubat 2024.
- ^ "1994 Ekonomik İstikrar Tedbirleri". Gokhan Korkmazer, TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI (TCMB) GELİŞİMİ: KASIM 2000 VE ŞUBAT 2001 KRİZLERİ. Ekonomi Maliye İşletme Dergisi -2018- Cilt:1-Sayı:2 Araştırma Makalesi/Researh Article. 25 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Şubat 2024.
- ^ (Doğançay, 2013: s. 74-76)
- ^ (Arıcan ve Uludağ, 2003: s. 396)
- ^ a b "Farklı kurumların yaptığı hesaplamalara göre, depremin ekonomik maliyeti 12 ile 20 milyar dolar arasında değişiyor. Bu maliyeti Devlet Planlama Teşkilatı 15-19 milyar dolar, Dünya Bankası da 12-17 milyar dolar, Türk Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) ise 17 milyar dolar olarak hesaplıyor". BBC Turkce. 3 Ekim 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ "Merih Celasun; 2001 Krizi, Öncesi ve Sonrası; S:13" (PDF). 7 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Şubat 2023.
- ^ TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Merkez Bankası Sunuşu, Kasım 2001
- ^ Hazine, 1999
- ^ Merih Celasun; 2001 Krizi, Öncesi ve Sonrası; S:16
- ^ Uysur E., a.g.m.
- ^ "Türkiye' de Ekonomik Krizler – 1994, 1998-1999 ve 2001 Krizleri - Sinestezi E Dergi". 4 Ekim 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Haziran 2020.
- ^ Hazine, 2001; IMF, 2002c