Terra incognita veya terra ignota (Latince "bilinmeyen bölge" incognita, Latincede ikinci hecesinde vurgulanır, ancak İngilizce telaffuzda farklıdır) kartografyada haritalanmamış veya belgelenmemiş bölgeler için kullanılan bir terimdir. İfadenin ilk olarak Batlamyus'un Coğrafya'sında görüldüğüne inanılıyor. 15'inci yüzyılda Coğrafi Keşifler döneminde Batlamyus'un çalışmalarının yeniden keşfedilmesinden sonra tekrar kullanılmaya başlandı. Fransızharitalarındaki eşdeğeri terres inconnues'dir (çoğul) ve bazı İngilizce haritalarda parts unknown [bilinmeyen bölümler] olarak da geçer.[kaynak belirtilmeli]
Benzer şekilde, keşfedilmemiş veya bilinmeyen denizler, Latince "bilinmeyen deniz" anlamına gelen mare incognitum olarak adlandırılır.
Detaylar
Bir şehir efsanesi, kartografların bu tür bölgelere "Ejderlerin olduğu yerler" dediğini de iddia ediyor.
19. yüzyılda, terra incognita haritalardan kayboldu; 20. yüzyılda hava fotoğrafçılığı ve uydu görüntülerinin ortaya çıkmasından önce bile, hem kıyı şeritleri hem de kıtaların iç kısımları tamamen keşfedildi. Bununla okuyanusların diplerinin haritalanmadığı gibi, güneş sistemindeki diğer birçok gezegenin yüzeyinin çoğunluğu terra incognita olarak kalır. Örneğin Neptün'ün uydusu Triton'un yüzeyinin sadece %40'ı haritalanmıştır ve geri kalanı bilinmeyen bölgedir.[1]
Bu ifade, günümüzde metaforik olarak keşfedilmemiş herhangi bir konuyu veya araştırma alanını tanımlamak için kullanılmaktadır.
Etimoloji
Terra: Latince 'toprak, diyar'
Incognita: Latince cognoscere "tanımak, bilmek" sözcüğünün başına 'in-' eki alarak olumsuzlaştırılmış