Türkmen atı veya Türkmene, Türkmen çöllerinde var olmuş ve günümüzde nesli tükenmiş safkan bir oryantal at ırkıdır. En yakın modern torunun Ahal Teke olduğu düşünülmektedir.[1] Thoroughbred adlı at cinsi de dahil olmak üzere birçok modern at ırkını etkilemiştir. Bugün İran ve Türkmenistan'da yetiştirilen bazı atlara hâlâ Türkmen atı denmektedir ve bu atlar asıl Türkmen atıyla benzer özelliklere sahiptir.
Ahal Teke, Yomut, Göklan ve Nokhorli atları bu atın günümüz soyunu oluşturur.[2]
Özellikleri
Türkmen atı dayanıklılığıyla dikkat çeker. Bir tazı gibi ince bir vücuda sahipti. Rafine görüntüsüne rağmen aslında dünyanın en zor elde edilmiş at türlerinden biriydi. Düz bir profili, uzun boynu ve eğimli omuzları vardı. Sırtı uzun, gövdesi eğimli ve karnı sıkıydı. Uzun ve kaslı bacakları vardı. Atlar 15-16 karış kadardı.
Gövdesi herhangi bir renkte olabilirdi ancak çoğunlukla metalik bir parlaklığa sahipti. Türkmen atlarının neden parlak bir görünüme sahip olduğu hakkında pek çok teori geliştirildi ancak hiçbiri bu özelliğin diğer atlarda neden var olmadığını açıklayamadı.
Türkmen ve Arap atlarının Karşılaştırması
Hem Arap atı hem de Türkmen atı belki oryantal bir atada birleşiyor olabilir. Ancak bunun yanında bu atların en saf halleri bazı konularda aynı olsa da başka konularda birbirinden çok farklıydı. Her ikisi de mükemmel hız ve dayanıklılığa sahipti. Avrupa'da bulunan birçok at ırkının aksine her ikisi de son derece ince kürke ve hassas bir cilde sahipti. Her ikisinin de iri gözleri, geniş alınları ve incelen ağızları vardı. İkisi de çok kurak ortamlardan yetişti. Ancak Orta Asya Türkmen atları ile Orta Arabistan'daki Arap atları arasındaki benzerlikler bu topraklarda sona eriyor ve her iki tür de çevrelerine ve yetiştiricilerinin stillerine uyacak tarza farklılaşıyor. Bazı farklılıklar arazi şartlarından kaynaklı doğal seçilimle açıklanabilirken, diğer farklılıklar yapay seçilimle açıklanabilir. Türkmen atının küçük toynakları vardı. Bunun sebebi Orta Asya coğrafyasının kaba kumlarla kaplı sert, kayalık bir zeminden oluşmasıdır. Arap atları ise bedenine göre oldukça büyük toynaklara sahipti. Orta Arabistan'daki çöllerde sert kumların yanı sıra derin kumlar da vardır. Bu tür arazilerle başa çıkmak için burada daha büyük bir toynak gerekir.
Türkmen atlarının ataları ve birçok Ahal Teke, Arap atlarından çok daha uzundur. Bunun nedeni büyük olasılıkla uzun mesafelerde Türkmen atlarından tırıs şekilde hareket etmesi beklenirken Arap atlarından uzun süre dörtnala koşabilmesinin beklenmesidir. Çünkü bir Bedevi uzun mesafelerde sürüsündeki develeri hızlıca kontrol edebilmeli, sürüsünü baskınlardan koruyabilmeliydi. Bu da ancak uzun süre dörtnala koşabilen bir atla mümkün olabilirdi.
Türkmen atı, çölde yetişen Arap atlarından daha uzundu ve seyrek bir yelesi vardı. Arap atı dörtnala koşarken kuyruğunu yükseltir. Kuyruğunu bu şekilde kontrol edebilmesi için seyrek olmaması gerekir. Türkmen atı ise koşarken seyrek kuyruğunun arkasından salar.
Türkmen atının vücudu Arap atlarından ve diğer atlardan daha dardır. Bu, ısıyı hızlı bir şekilde dağıtmasına yardımcı olur. Bunun yanında eğer üstünde dönme ve hareket etmeyi de kolaylaştırır ki bu özellik sürekli hareket halinde olan ve etrafında dönen Türkmen okçuları için paha biçilmez bir özelliktir. Tam tersi olarak da mızraklı bir süvari sabit bir eğer ister ki tüm gücünü toplayabilsin. At sırtında mızrak atan bir Arap askeri ise daha geniş vücutlu bir Arap atını tercih eder. Aynı zamanda Arap atlarının geniş vücudu yakın dövüşün gerektirdiği keskin dönüşlerin yapılmasına da yardımcı olacaktır.
Başka bir deyişle, Türkmen atı Türkmenler için, Arap atı ise Bedeviler için ideal bir attı.
Tarihi
Cins, eski bir Oryantal at yetiştiriciliği geleneği ve felsefesiyle geliştirilmiştir. Atlar alışılmadık bir şekilde yetiştirilmişti. Kısraklar kendilerini hava koşullarına ve yırtıcılara karşı savunmak ve kendi yiyeceklerini bulmak zorunda olduğu yarı vahşi sürülerde büyütüldü. Taylar, genellikle ömür boyu uzun iplerde tutuldu. Sadece sekiz aylıkken, pistte yarışan genç ve hafif biniciler tarafından bir yaşına kadar eyerlenmiş ve sürülmüşlerdi. Bu atlar yarış için yetiştirildi. Serbest akışlı hareketleri ve iyi bir mizaçları vardı. [kaynak belirtilmeli]
Arap ve Türkmen atlarının geçmişte hangi oranda melezlendikleri tartışmaya açık. Her iki tarafta da bunun hiç yapılmadığına inananlar var ve Nejd gibi uzak yerlerdeki Arap atları ve ücra yerlerdeki Türkmen kabilelerinin atları safkan bir şekilde yetiştirilmiş olabilir.
Bununla birlikte, Doğuya ait bu iki at türü arasında, özellikle sınırlarının birleştiği yerlerde, bir miktar karışmışlık olması muhtemeldir. Türkmen aygırları, BağdatHalifesi'nin seçkin saray muhafızları tarafından kullanılmak üzere alındı ve bu atlar Halife'nin Arap kısraklarıyla çiftleştirildi.
"Türkmen Atları" ve İngiliz Safkanları
Türkmen atı İngiliz Thoroughbred atını etkilemiş olabilir. Bu etkilemeyi özellikle Byerley Turk adlı at yapmış olabilir. Bununla birlikte Arap atı yetiştiricisi Lady Wentworth, Weatherby's General Stud Book adlı kitapta listelenmiş tüm Türkmen atlarının aslında bu atların Türkiye ve Kırımla yapılan savaşlar aracılığıyla İngiltere'ye geldiği için yanlış listelendiğini ve Türk olarak adlandırılan bu atların Arap atı olduğu iddia etti. Ancak "Türkler" olarak etiketlemiş atların gerçekten Türkmen atı olduğuna ve yanlış etiketlenmiş Arap atları ait olmadığına dair kanıtlar vardır.
Karışıklık birden çok faktörden kaynaklanıyordu. Bunlardan biri, Doğu atları ilk defa İngiltere'ye ithal edildiğinde, bu atların zarif ve hızlı olduğu ve yarışabildiği sürece ne tür bir atlar olduğu önemli değildi. İngiltere'de Sidney'in söylediği gibi, "Her Doğu atı bu ülkede Arap olarak adlandırılır."
Avrupa kıtasına getirilmeleri
Türkmen atları, ara sıra devlet armağanı olmasının yanı sıra, çoğunlukla bir şekilde ordu ile bağlantılı olan çeşitli bireyler tarafından Batı Avrupa'ya getirildi. Bu atların bazılarının Avrupa'daki Warmblood ırkları üzerinde derin bir etkisi olmuştur.
Geç Orta Çağ ve Rönesans döneminde, Avrupa'da en çok beğenilen savaş ve yarış atlarından biri Napoliten Courser atıydı. Bu at Türkmen atından çok daha ağır olmasına rağmen, ataları arasında Türkmen atı da olabilir. İngiltere kralı I. James'in at ustası Gervaise Markham, Napoliten Atlarını Türkmen atlarına çok benzer şekilde tasvir eder:
"Güçlü ve çekici bir modaya, sevgi dolu bir eğilime ve sonsuz cesarete sahip bir at. Uzuvları ve genel özellikleri o kadar güçlü ve iyi örülmüş ki, savaşlar için en iyi canavar olarak ünlendi, doğal olarak korku veya korkaklıktan arındı. Başı uzun, yalın ve çok incedir; Gözden buruna şahin gagası gibi eğilir. Harika, tam bir gözü, keskin bir kulağı ve çok ince görünen düz bir bacağı vardır. Doğal olarak yüce bir hızdalar, binicilerine sevgi dolu, egzersizlerinde bağlıdır ve hiçbir noktada hiçbir yabancı ırk bu kadar mükemmelliğe sahip olmamız. "
Markham tüm at ırkları arasında ilk önce İngiliz safkanını tercih etti; ikinci olarak Napoliteni, üçüncü olarak bozkırda yetiştirilen Türkmen atını. Türkmen atlarının 1566-1625 dolaylarında İngiliz yarış pistlerinde yarıştığını görmüştü. "Onlar doğal olarak mütevazı olma arzusundalar ve en garip olanı tırısları gurur ve zariflikle doludur."