Bu maddenin veya maddenin bir bölümünün gelişebilmesi için alakalı konuda uzman kişilere gereksinim duyulmaktadır. Ayrıntılar için lütfen tartışma sayfasını inceleyin veya yeni bir tartışma başlatın. Konu hakkında uzman birini bulmaya yardımcı olarak ya da maddeye gerekli bilgileri ekleyerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz. (Aralık 2011)
Sétif ve Guelma katliamı, 8 Mayıs 1945'te Fransızların Setif ve Guelma'da 45 bin Cezayirliyi öldürmesiyle[1] sonuçlanan katliamdır. Cezayirliler, 1945'te meydana gelen ve 1968'e kadar süren toplu saldırıları "soykırım" olarak ifade etmektedirler. Çok sayıda insan işkence ve kötü muameleden geçmiştir.[2][3]
II. Dünya Savaşı’nın sona ermesi üzerine Cezayir bayrakları ile kutlama yapan tüm Müslüman Cezayirlilerin üzerine, Fransız ordusu ve polisi tarafından makinalı tüfeklerle ateş açılmış ve silahsız 45.000 sivil Cezayirli görüldükleri ve yakalandıkları yerde katledilmiştir.[4] Bağımsızlık vaadi için gösteri yapan halktan binlerce sivil katledilmiştir. Bununla birlikte Fransa, Cezayir'in bağımsızlığını ilan ettiği tarihe kadar sivil Cezayirlileri sistematik bir şekilde katletmiştir. Cezayirlilere göre, Fransa'nın 132 yıl süren işgali sırasında 1 milyondan fazla insan öldürülmüştür.[5]
Cezayir devlet başkanı Abdülaziz Buteflika ise Fransa'nın Cezayir'de sadece insanlara karşı değil, insanların kimlikleri ve kültürlerine karşı da bir soykırım uyguladığını iddia etmiştir.
Cezayirli üst düzey bir idareci olan ve Mayıs 1945 Vakfı'nın Başkanı Muhammed El Korso, "Fransızlar ve uluslararası kamuoyu bilmelidir ki Fransa Mayıs 1945'te gerçek bir soykırım işlemiştir" demiştir. Yine Cezayir devlet başkanı Abdülaziz Bouteflika da "Cezayir, sömürgecilik ve bağımsızlık savaşı dönemlerinde işlenen tüm bu suçların Fransa tarafından kabul edilmesini beklemeyi hiçbir zaman bırakmamıştır." demiştir.[6]
Fransa'nın inkâr politikalarına rağmen Cezayir, Fransa'nın Cezayir Soykırımı'nı tanımasını istemiştir.[7]
1945 sonrası
1954'te patlak veren Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda bölgeden gitmesi istenen Fransız ordusuna karşı girişilen kanlı savaşlarda 150 bin kişi öldü. 1958'de Cezayir sorunu nedeniyle bunalım yaşayan Fransa'da bu durumu fırsat bilen General Charles de Gaulle öncelikle başbakan, sonra cumhurbaşkanı oldu. Savaşın sürmesini isteyen bazı Fransız generallerle göçmenlerin kurduğu Gizli Ordu Örgütü, Cezayir topraklarında yaşayan Cezayir halkına karşı ülkede acımasız kıyımlara girişti. Savaş sonunda De Gaulle, Cezayirlilere iki seçenek verdi: Bu seçeneklerden biri bağımsızlık, diğeri ise Fransa'ya bağlılıktı. 1962'de yapılan refarandumda 6 milyon kişi bağımsızlıktan yana, 16 bin kişi ise bağımsızlığa karşı oy verdi. Refarandum sonucunda Cezayir, yıkılan köyler ve öldürülen yüz binlerce insan ile tekrar bağımsızlığına kavuşturuldu.
Paul Aussaresses'in itirafı
İşkence tekniği uzmanı Emekli Tuğgeneral Paul Aussaresses, SDECE (Service de Documentation Extérieure et de Contre-Espionnage, bugünkü Direction générale de la sécurité extérieure)'e bağlı istihbarat subayı olarak 1955'te Cezayir'e tayin edilmiş ve NFL'i bastırmak için Tuğgeneral Jacques Massu komutasındaki 10. Hava İndirme Tugayı'na bağlı özel timi komuta etmişti. Paul Aussaresses hatıralarında bu görevdeyken en az 1509 kişiyi yargısız infaz ettiğini itiraf etmiştir.
Günümüz
Fransa, tarihinde bir soykırım olduğunu kabul etmemektedir. Bu amaçla cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, bir seçim konuşmasında “Fransa
tarihinde soykırım yapmamıştır; Fransa insan haklarını icat eden ülkedir.” şeklinde bir açıklama yapmıştır. Ancak Şubat 2005 yılında Fransa'nın Cezayir büyükelçisi Hubert Colin de Verdiere bir gafa imza atmış ve Cezayir soykırım iddiaları için "Affedilemez trajedi" tanımlamasında bulunmuştur.
Cezayir Soykırımı'nı konu alan "Hors-la-loi" adlı filmin Cannes Film Festivali'ndeki vizyonundan önce, asker kökenli bazı Fransızlar, sinema salonu önünde toplanıp filmi protesto etmiş; UMP partisi Alpes Maritime milletvekili Lionnel Luca, filmi izlemediği halde çekimlerin başlamasıyla birlikte çekimleri durdurabilmek için, savaş gazi ve malulleri, bakanlık da dâhil olmak üzere birçok yola başvurmuştur.
Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Ermeni Kırımı'nı tanıma kararı alan Fransa'yı ‘Cezayir katliamını git babana sor’ sözleri ile eleştirmiştir.[8]