Soyut sanat, genel anlamıyla doğada var olan gerçek nesneleri betimlemek yerine, biçimler ve renklerin, temsili olmayan veya öznel kullanımı ile yapılan sanata denir. Nonfigüratif sanat terimi ile değişmeli olarak kullanılır. 20. yüzyıl başında bu terim, gerçek biçimleri sadeleştirilmiş veya değiştirilmiş halleriyle imgelere indirgeyen Kübist ve Fütürist sanatı tanımlamak için de kullanılmıştır.[1][2]
Tarihçe
Temsili olmayan sanat aslında bir 20. yüzyıl icadı değildir. Musevi geleneklerinde insanların resmedilmesinin yasak olması nedeniyle bu kültürlerde süsleme sanatları önemli derecede gelişmiştir. Bunlara örnek olarak gösterilebilecek kaligrafi ve hat sanatı da nonfigüratif sanatlardır. Batı kültüründe de soyut tasarımların kökü eskilere dayanır. Bunlara rağmen, soyut sanat süsleme sanatlarından farklı olarak, dekoratif değil güzel sanatlar adı altında incelenir. Bunun nedeni soyut sanat eserinin kendi başına, sanatçının sadece eserin kendisine yoğunlaşmasıyla ortaya çıkmasıdır.
Wassily Kandinsky, doğadaki dinamik kuvvetlerle uğraşarak madde hakkında bilgimizi artıran bilimin yanında, sanatın görsel dünyanın ardındaki ruhsal güçleri göstermesi gerektiğine inanıyordu. Kandinsky ile Kazimir Malevich ilk defa tamamen soyut olarak nitelendirilebilecek resimler yapmışlardır.
Konstrüktivizm (1915) ve De Stijl (1917) soyutlamayı heykel ve mimarinin üçüncü boyutuna taşımış paralel akımlardır. 1940'lardan 60'lara süregelen Soyut dışavurumculuk ve 1960'larda yaygın olan Op-art, Minimalizm akımları da soyut sanat akımlarıdır. Günümüzde ise sanat eserlerinin genel olarak akımlardan bağımsız olarak incelenmesi yaygındır. Buna örnek olarak Gerhard Richter'in aynı dönemlerde yapıp bir arada sergilediği tamamen nonfigüratif resimler ile fotogerçekçi resimler gösterilebilir. Ayrıca günümüzde fotoğrafta da, gerçek görüntünün işlenmiş hali olması, zamandan ve mekandan koparılmaya yatkın bir mecra olması gibi sebepler dolayısıyla soyutluk kavramı karşımıza çıkabilmektedir.