Salo ya da Sodom'un 120 Günü (Türkiye) Salo, or the 120 Days of Sodom (İngilizce isim) Salo ou les 120 journées de Sodome (Fransa) Saló o los 120 días de Sodoma (İspanya) Die 120 Tage von Sodom (Almanya)
Film gösterime girdiği tarihten bu yana içerdiği görsel şiddet ve sadizmin dozu nedeni ile hep tartışma yaratmış ve bugüne kadar yapılmış en rahatsız edici film olarak nitelendirilmiştir. Birçok ülkede gösterilmesi bugün bile yasaktır. Film gösterime girmeden kısa bir süre önce yönetmen Pasolini, bir kumsalda kimliği belirsiz kişiler tarafından dövülerek öldürülmüştü.
Özet
Olaylar 1944 yılında Nazi Almanyası'nın kontrolünde Kuzey İtalya'da kurulmuş kısa ömürlü bir kukla devlet olan ve "Salò Cumhuriyeti" olarak da bilinen faşistİtalyan Sosyal Cumhuriyeti'nde geçer. Şehrin ileri gelen seçkinlerinden dört sefih 9 kız 9 erkek 18 genç insanı bir şatoya kapatırlar. Beraberlerindeki 4 yaşlı fahişe ile birlikte 120 gün boyunca bu genç kölelere bir dizi fiziksel, ruhsal ve cinsel işkence uygularlar.
Film Marquis de Sade'nin 1785 tarihli eserine dayandığı kadar yönetmen Pier Paolo Pasolini'nin kendi yaşantısından da izler taşır. Passolini 20'li yaşlarında bir süre Salo Cumhuriyeti'nde yaşamıştı. Pasolini burada iken tutuklanmış, kardeşi Guido ise öldürülmüştü.
Marquis de Sade'nin eserindeki şiddet ve sadizmin dozu filmden çok daha fazladır. Sade kitabında iktidarın yanı sıra kiliseyi de eleştiriyordu. Passolini de ateşli bir kilise karşıtı olmasına rağmen filmde kiliseden çok faşist kurumları eleştirir.
The Criterion Collection'ın 1998 yılında ABD'de çıkarttığı DVD baskıları Pasolini ile düşülen anlaşmazlık nedeni ile kısıtlı sayıda basılabilmişti. Bu nedenle sadece ender bulundukları için piyasadaki DVD'ler 250 ila 1000$ arasında el değiştirmektedir. Oysa bu baskının hem görüntü kalitesi düşük hem de bazı sahneleri eksikti. Sonradan BFI'nin ve Gaumont Columbia Tristar Home Video'nun çıkarttığı DVD'ler çok daha iyi ve eksiksiz olmalarına rağmen Criterion'un eski DVD'leri hala rağbet görmektedir ve dünyanın en pahalı DVD'si olma rekorunu hala elinde bulundurmaktadır.
Filmdeki akıl almaz işkenceler iktidar gücünün sınırsız bir şekilde kötüye kullanılmasının, yani bir yerde faşizmin metaforudur. Bu zülumler sırasında arka planda Pasolini'nin faşist olarak kabul ettiği Alman besteci Carl Orff (d.1895 - ö.1982)'un müstehcen Latince sözleri de olan Carmina Burana adlı sahne kantatından bölümler işitilir. Yaşlı fahişeler bir Mussolini destekçisi olan Amerikalı şair Ezra Pound'un dizelerini okurlar.
Filmin ünlü 'seks kölelerine toplu olarak zorla dışkı yedirme sahnesi' kapitalist tüketim toplumunun abur cubur yiyecek endüstrisi ve fast-food kültürünün bir metaforudur.
Dışkı yedirme sahnelerinde kullanılan materyal çikolata ve portakal marmelatından yapılmışır.
Film birçok ülkede pornografik olduğu gerekçesi ile yasaklanmıştı. Oysa filmdeki söz konusu sahneler cinsel arzu uyandırmak şöyle dursun tiksindiricidir. Sefihler bile kurbanlar üzerinde uyguladıkları cinsel işkenceler sırasında zevk alıyor gibi gözükmezler.
Film hakkında ABD'de açılan yasaklama davalarından biri ile ilgili olarak aralarında Martin Scorsese ve Alec Baldwin'in de olduğu çok sayıda sanatçı filmin sanatsal değeri ile ilgili olumlu görüşler beyan etmelerinden sonra dava düşmüştü.