Lothar von Trotha, önde gelen bir Saksonsoylu ailesine mensuptu. İki kez evlendi; 15 Ekim 1872'de, 1905'te ölecek olan Bertha Neumann ile evlendi. Hizmetten emekli olduktan sonra, 19 Mayıs 1912'de Lucy Goldstein-Brinckmann (1881-1958) ile evlendi, her ikisi için de ikinci bir evlilik olan Lucy, Frankfurt'ta yaşayan din değiştirmiş Yahudilerden oluşan bir aileden geliyordu. Trotha'nın torunları olmadan ölen iki oğlu vardı.
1894'te Afrika'ya gönderilmeden önce Ratzeburg'da iki yıl boyunca Lauenburgisches Jäger Bataillon Nr. 9'un komutanı olarak görev yaptı.
Kolonyal hizmet
1894'te Trotha, Alman Doğu Afrikası'ndaki sömürge güçlerinin komutanlığına atandı ve Wahehe Ayaklanması da dahil olmak üzere oradaki ayaklanmaları acımasızca bastırmada başarılı oldu. Doğu Asya Seferi Kolordusu'nun Tugay Komutanı olarak geçici olarak Çin İmparatorluğu'na gönderildiğinde, Boxer Ayaklanması'nın bastırılmasında rol aldı.[1] 3 Mayıs 1904'te Alman Güneybatı Afrikası Başkomutanı olarak atandı ve yerli Herero Ayaklanması'nı bastırmak için görevlendirildi.
Alman Güneybatı Afrikası'nda
Trotha, Herorolara karşı savaşın beş aydır devam ettiği 11 Haziran 1904'te Güneybatı Afrika'ya geldi. Alman komutanlığı o zamana kadar Herero gerilla taktiklerine karşı pek başarılı olamamıştı. Başlangıçta, Trotha da kayıplara uğradı.
Ekim 1904'te General von Trotha, Herero'nun ayaklanmalarını sona erdirmek için yeni bir savaş planı tasarladı. Waterberg Muharebesi'nde Hereroları üç taraftan kuşatma emri verdi, böylece tek kaçış yolu Kalahari Çölü'nün batı kolu olan susuz Omaheke-Bozkırı'na gitmekti. Hererolar çöle kaçtı ve Trotha, birliklerine su kuyularını zehirlemelerini, 150 millik bir hat boyunca koruma karakolları dikmelerini ve kaçmaya çalışan erkek, kadın ya da çocuk fark etmeksizin her Herero'yu gördükleri yerde vurmalarını emretti. Trotha, Hererolara karşı tavrını kesinlikle açıklığa kavuşturmak için Vernichtungsbefehl yani imha emrini yayınladı:
Ben, Alman askerlerinin büyük generali, bu mektubu Hererolara gönderiyorum. Hererolar artık Alman tebaası değildir. Öldürdüler, çaldılar, yaralı askerlerin kulaklarını ve vücutlarının diğer kısımlarını kestiler ve şimdi daha fazla savaşmak istemeyecek kadar korkaklar. İnsanlara, şeflerden birini bana teslim edene 1000 mark ve Samuel Maherero için ise 5000 mark alacağını ilan ediyorum. Herero ulusu artık ülkeyi terk etmelidir. Reddederlerse, 'uzun boru' (top) ile onlara bunu yapmaya mecbur edeceğim. Silahlı ya da sığırlı olsun ya da olmasın, Alman sınırında bulunan her Herero idam edilecek. Ne kadınları ne de çocukları esirgeyeceğim. Onları uzaklaştırma ve üzerlerine ateş etme emri vereceğim. Herero halkına olan sözlerim bunlardır.[2]
Ayrıca şu emirleri verdi:
Bu bildiri yoklamada birliklere okunacak, ayrıca bir yüzbaşını yakalayan birliğin de uygun ödülü alacağı ve kadınlar ile çocuklara ateş açılmasının onları [kaçmaya] zorlamak için başlarının üstünden ateş edilmesi olarak anlaşılacağı da eklenmelidir. Bu beyanın artık erkeklerin mahkum olarak alınmamasıyla sonuçlanacağını, ancak kadın ve çocuklara yönelik vahşete dönüşmeyeceğini kesinlikle varsayıyorum. Biri onlara birkaç kez ateş ederse ikincisi kaçacaktır. Birlikler, Alman askerinin iyi itibarının bilincinde olmaya devam edeceklerdir.[2]
Trotha daha sonra politikalarını savundu. "Terörizm ve hatta gaddarlıkla güç kullanmak benim politikamdı ve hâlâ öyledir." İsmi açıklanmayan bir Alman askerinin katliamlar hakkında "...ölülerin ölüm çıngırakları ve delilerin çığlıkları...sonsuzluğun yüce sessizliğinde yankılanıyor" dediği bildirildi. Trotha'nın taktikleri, esas olarak sadece askerlerin saldırıya uğramasını sağlamaya özen gösteren Herero liderlerinin taktiklerinden belirgin bir şekilde farklıydı.[3]
Trotha'nın yöntemleri, İmparatorluk Şansölyesi Bernhard von Bülow'un Alman İmparatoru II. Wilhelm'den Trotha'yı görevden almasını istemesine yol açan bir halk protestosuna neden oldu.[4] Ancak bu protesto, Hererolara yardım etmek için çok geçti, çünkü hayatta kalan birkaç kişi toplama kamplarına sürülmüştü ve birçoğunun Alman işletmelerinde çalıştırılarak aşırı çalışma, yetersiz beslenme veya hastalıktan ölmesine sebep olundu. Ayaklanmalardan önce 80.000 Herero olduğu tahmin ediliyordu. 1911 nüfus sayımına göre 15.000'dir.
Trotha'nın birlikleri ayrıca Nama halkını da bozguna uğrattı. 22 Nisan 1905'te Namalara, teslim olmalarını öneren ve Hereroların kaderinden bahseden bir mesaj gönderdi.
“
Teslim olmamayı seçen ve Alman topraklarında bulunan Namalar, hepsi yok edilene kadar vurulacaklar. İsyanın başlangıcında, beyazlara karşı cinayet işleyenler veya beyazların öldürülmesini emredenler, kanunen hayatlarını kaybetmişlerdir. Yenilgiyi kabul etmeyen birkaçına gelince, körlükleri içinde güçlü Alman İmparatoru ve büyük Alman halkına karşı başarılı bir şekilde savaşabileceklerine inanan Hereroların başlarına gelenler, onların da başlarına gelecektir. Size soruyorum, Hererolar bugün neredeler?
„
Savaş sırasında yaklaşık 10.000 Nama öldü, geri kalan 9000 kişi toplama kamplarına kapatıldı.[4]
19 Kasım 1905'te Lothar von Trotha Almanya'ya döndü ve 1910'da piyade generali olarak atandı. Trotha, Bonn şehrinde 31 Mart 1920 tarihinde tifo sebebiyle öldü.
Miras
1933'te Nazi yetkilileri Münih'teki bir sokağa "von Trotha Straße" adını verdiler. 2006 yılında Münih belediye meclisi resmen bu caddenin adını generalin kurbanlarının onuruna "Herero Straße" olarak değiştirmeye karar verdi.[5]
Otjiwarongo, bağımsızlıktan çok önceden beri von Trotha'nın adını taşıyan bir caddeye sahiptir. 2016 yılında, bu sokağın yeniden adlandırılması çağrıları su yüzüne çıktı ve belediye, yeniden adlandırmayı 2017 yılında başlatma sözü verdi.[6]
General von Trotha'nın hiçbir yaşayan torunu olmadığından, bazı uzak akrabaları yerel Herero şeflerinin davet üzerine Ekim 2007'de Omaruru'ya gittiler ve Trotha'nın yaptıklarından ötürü özür dilediler. Ailenin bir üyesi olan Wolf-Thilo von Trotha, "Biz, von Trotha ailesi, 100 yıl önce meydana gelen korkunç olaylardan dolayı derinden utanıyoruz. İnsan hakları o zamanlar büyük ölçüde istismar edildi" dedi.[7]
16 Ağustos 2004'te Gerhard Schröder yönetimindeki Alman hükûmeti soykırım için resmen özür diledi, ancak Herero ve Nama soyundan gelenlere tazminat ödenmesi çağrılarını reddetti. Almanya'nın kalkınma yardımı bakanı Heidemarie Wieczorek-Zeul, "Biz Almanlar, tarihi ve ahlaki sorumluluğumuzu ve o dönemde Almanların sebep olduğu suçu kabul ediyoruz" dedi. Ayrıca katliamların soykırıma eşdeğer olduğunu kabul etti. İki ülke o zamandan beri genel olarak iyi ilişkiler içindeydi ve Almanya, Namibya halkı için ekonomik, politik paketler hazırladı.
Mayıs 2021'de Alman hükûmeti soykırımı resmen tanıdı ve soykırımdan etkilenen topluluklardaki projeleri finanse etmek için 30 yılda 1,1 milyar € ödemeyi kabul etti.[8]
^Kiernan, Ben. 2007. Blood and soil: a world history of genocide and extermination from Sparta to Darfur Yale University Press. 978-0-300-10098-3. p. 382