Gürcistan'ın Altın Çağı

Altın Çağ ya da Gürcistan'ın Altın Çağı (Gürcüce: საქართველოს ოქროს ხანა “sakartvelos okros h'ana”), Geç Orta Çağ döneminde, Gürcistan Krallığı'nın 11. yüzyılın sonundan 13. yüzyıla değin dönemine verilen addır. Bu dönemde Gürcistan'ın gücü ve gelişmesi zirveye ulaşmıştır. Bunun dışında askeri başarılarla ülke sınırlarının genişlemesi, Gürcü mimarisinin, resim sanatının ve edebiyatının gelişmesine olanak sağlamıştır. Bu dönemdeki kilise sanatı ve din dışı edebiyat eserlerinin pek çoğu günümüze ulaşmıştır.

İki yüzyıl süren Altın Çağı, Moğollar gibi göçebe toplumların istilaları yüzünden son buldu. Bunda bu göçebe toplumların yaydığı veba salgını da bunda önemli rol oynadı. Konstantinopolis'in düşmesinden sonra Gürcistan daha da zayıfladı. Çünkü Gürcistan'ın geleneksel bağı olan Bizans İmparatorluğu böylece ortadan kalktı. Bu gelişmelerin sonunda Gürcistan 15. yüzyılda parçalandı ve Müslüman devletlerin arasında sıkışıp kaldı.

Buna rağmen Altın Çağ, Bizans ve Roma ile sıkı bağları olan Gürcülerin sanat ve edebiyatta ulaştıkları seviyeyi ortaya sergilemeleri açısından önemli bir dönem oldu.

Altın Çağ'ın başlaması

Kurucu Davit

Altın Çağ'ın mimarı Kurucu Davit, Şio-Mğvime Manastırı'ndaki freski.

Gürcistan'ın Altın Çağı Kurucu Davit'in (IV. Davit) hükümdarlık dönemiyle başladı. Davit 1089 yılında, babası II. Giorgi'nin yerine daha 16 yaşındayken tahta çıktı. II. Giorgi ortaya çıkan durumdan dolayı tahtını oğluna bırakmak zorunda kaldı. Davit tahta çıkınca ülke hayli zor şartlar altındaydı. Göçebeler ve Selçuklu Hanedanı ülkeyi istila etmiş ve Gürcülerin topraklarına yerleşmeye başlamışlardı. Geniş toprakları elinde tutan Gürcü feodal beyler genel olarak Gürcü kralının egemenliğini tanımıyorlardı. Gürcü kralının Lihi Dağlarının doğusunda esamisi okunmuyordu.

Kurucu Davit, otuz altı yıl süren iktidarı döneminde Orta Çağ Gürcistan'ını tek bir yönetim altında birleştirmeyi başardı. Yerleşmeye başlayan Selçuklu Hanedanıı ülkeden çıkardı. Gürcistan Krallığı'nın bölgenin en güçlü devleti haline getirdi. Kendisinden sonra tahta çıkanlara sınırları batıdan doğuya Nikopsia'dan Derbend'e kadar uzanan bir ülke bıraktı.

I. Demetre ve III. Giorgi

Krallık, IV. Davit'in oğlu Kral I. Demetre döneminde de parlak dönemini sürdürdü. Gürcistan güçlü bir orduya sahip, merkezden yönetilen bir devlet olma vasfını korudu. I. Demetre, Gence'de üstelenmiş olan Müslümanları birkaç kez yenilgiye uğrattı ve kentin giriş kapısını bir ganimet olarak alıp Gelati Manastırı'na götürdü. Çoksesli kilise müziği I. Demetre döneminde önemli bir gelişme gösterdi. “Üzüm Bağımsın Benim” adlı ilahinin sözlerinin yazarı I. Demetre'dir ve bu ilahi günümüzde de söylenmektedir.

Gelati Manastırı'ndaki bu freskteki kullanılan pahalı malzemeler Gürcistan'ın o dönemdeki zenginliğinin bir işareti sayılmaktadır

I. Demetre'den sonra, 1156'da III. Giorgi tahta çıktı. III. Giorgi tahta çıkar çıkmaz Selçuklu Hanedanının elindeki Ahlat'a seferler düzenledi. Ermeni kenti Dvin'i Selçukluların elinden aldı ve kurtarıcı sıfatıyla kente girdi. III. Giorgi Bizans imparatoruyla kalıcı ilişki kurmak için çaba harcadı ve kızını I. Manuel Komnenos'la evlendirdi.

Altın Çağ'ın sanatsal mirası

Strategi Solo vs Squad di Free Fire: Cara Menang Mudah!