1992 senesinde Orman Bakanlığı tarafından koruma altına alınmış, av yasaklanmıştır. düzce ovasının en alçak noktası olan göl, çevre sularını kendinde toplar. Düzce'nin doğusundan doğan Küçük Melen Çayı göle dökülür. Çevreden gelen Aksu, Asar ve Uğur dereleri de Efteni Gölüne dökülür. Birleşen tüm sular Büyük Melen Çayı adıyla gölden çıkar. Aşağı kesiminde Düzce-Sakarya il sınırını oluşturarak Melenağzı köyünde Karadeniz'e dökülür. Melen Çayı üzerinde yapılacak olan Melen Barajından, Melen projesi kapsamında İstanbul'a içme suyu gönderilecektir.
Geçmişte 814 hektar olan göl, 1976 yılında kurutularak 25 hektara düşürülmüştür. 1992 yılında sedde yapılarak büyütülmüş, 158 hektara ulaşarak günümüzdeki halini almıştır. Gölün güney kıyısında Hacıyakup köyünde 43 °C sıcaklığında kaplıca suyu çıkmaktadır.[1]
Göl çevresinde otsu ve odunsu olmak üzere, 105 karasal, yarısucul, sucul bitki türü tespit edilmiştir. Alanda bulunan 175 kuş türünden, 123 adeti Dünya doğayı koruma birliğinin kırmızı listesinde yer almaktadır. 11 balık, 2 amfibi, 6 sürüngen, 9 memeli, 14 omurgasız canlı türü göl çevresinde yaşamaktadır. 2023-2024 kış döneminde yapılan gözlemlerde 22 kuş türünden 2 bin 111 su kuşunu listelendi. Bu gözlemlerde bölgede ilk defa ak kuyruklu kartal gözlemlendi.[2]
1918 kayıtlarında göl alanı 6700 hektar, 1944 hava fotoğraflarına göre 1930 hektardır. 1950 yılından sonra yerleşme artmış, tarım ve hayvancılık amacıyla göl kurutulmaya başlanmıştır. 1960 yılında 900 hektarı kurutulan alanda 448 hektar göl, 814 hektar sulak alan kalmıştır. 1970'li yıllarda açılan kurutma kanallarıyla göl alanı 25 hektara kadar düşmüştür. 1993 yılında 2500 m, 2001 yılında 3000 m uzunluğunda sedde yapılmış, 180 hektar alan çevrilmiştir. Mevsimine göre göl alanı 80 ile 150 hektar arasında değişir. Göl kıyısında 4 tane gözetleme kulesi, bir adet olta balıkçılığı iskelesi bulunmaktadır.
Efteni Gölünün adının kökeni ve Efteni Gölünün ortaya çıkışına dahil efsaneler
“Efteni Gölü Efsanesi” Düzce İli, Gölyaka İlçesi sınırlarında bulunan Efteni Gölü'ne ait bir efsanedir. Efteni Gölü efsanesinde, gölün adı ve gölün oluşumuyla ilgili iki ayrı efsane anlatılmaktadır.
Efteni Gölü Adının Efsanesi
Efteni Gölü'nün adını bir Bizans Prensesi olan Eftelya'dan aldığı söylenmektedir. Anlatıma göre Bizans ordusu savaştan dönerken gölün kıyısındaki bir alanda konaklamış. Yolda Bizans Prensesi Eftelya'nın ellerinde ve yüzünde yaralar çıkmış. Göl kıyısında yıkanan prensesin yaraları ertesi sabah iyileşmeye, cildi güzelleşmeye başlamış. Bunu gören Bizans İmparatoru bu göl kıyısındaki sıcak su kaynaklarının olduğu yere hamam inşa edilmesini istemiş. Prenses Eftelya'nın yanına bakıcılarını bırakıp oradan ayrılmışlar.
Yaraları iyileşen ve güzelleşen prenses göl üzerinde gezinirken karşı kıyıdaki dağ eteklerinde yaşayan bir Osmanlı gencine gönlünü kaptırmış. Bizans Prensesi ve genç Osmanlı delikanlısı birbirlerini ziyaret etmeye başlamışlar. Yine bir gün prenses Eftelya sevgilisinin yanına giderken kayığı gölde batmış ve boğulmuş. O günden sonra gölün adına “Efteni” demişler.
Efteni Gölü Oluşum Efsanesi
Efteni Gölü'nün oluşumuyla ilgili farklı anlatımlar mevcuttur.
Bunlar:
Zamanın birinde Olympos tanrılarının en büyüğü Zeus ölümlülerin arasına inip onların durumlarını görmek istemiş. Hermes'i de alıp yeryüzüne inmişler ve bir evin kapısını çalmışlar. “Yolunu kaybetmiş iki garip ademiz kapıyı açar mısınız?” demişler. Ama kapı açılmak bir yana aralanmamış bile. Bu şekilde bin ev dolaşmışlar ama kimseden ilgi görememişler. Ya kapıyı açmıyorlar ya da açsalar bile “Bizim kim olduğunu bilmediğimiz çulsuz dilencilerle işimiz olmaz” diyerek kapıyı kapatıyorlarmış. Heryerden geri çevrilen Zeus ve Hermes sonunda harap bir kulübeye gelmişler. Bu kulübenin her yanı saz ve samanla kaplıymış. Çaldıkları kapıyı yaşlı bir kadın açmış. Karşısında iki zavallı yolcu yorulmuşlar ve susamışlar. Yaşlı kadın kim olduklarını sormadan bu iki yolcuyu içeri buyur etmiş. İçeri girdiklerinde karşılarında güler yüzlü yaşlı bir adam görmüşler. Ev sahipleri ellerinde ne varsa misafirlerine ikram etmişler. Yaşlı kadın ve adam bu ziyaretten çok mutlu olmuşlar. Ancak ihtiyarlar sofradaki yiyeceklerin hiç eksilmediğini hep aynı kaldığını görmüşler. Bunu fark eden konuklar “Bizler ulu kişileriz. Sizin diğer komşularınız hakettikleri cezaya çarptırılacaklar ama size hiç zarar gelmeyecek; bırakın evinizi bizimle birlikte dağın en tepesine gelin” demişler. Zorda olsa tepeye varınca yaşlı çift köylerinin sular altında kaldığını görmüşler.
Bizans kralının kızının yüzmesi için Melen Nehri'nin önüne bir bent inşa ettirdiği ve buraya suların dolması ile gölün oluştuğu bir başka rivayette söylenmektedir.
Vaktiyle bu gölün bulunduğu yer bir köymüş. Hızır’ın yolu bir gün köye düşmüş. Bir kapıyı çalmış, çıkan kadından bir parça ekmek istemiş. Kadın zaten kötü biriymiş. “Yok!” deyip Hızır'a ekmek vermemiş. Hızır aç kalacak değildir elbet, hem onun ekmeğine de muhtaç değildir. Ama bir denemedir bu! Hızır köyden ayrılırken şöyle dua etmiş: “Allah bu köyü suya terk etsin.” Zamanla köyün yeri suyla dolmuş ve bugünkü Efteni Gölü meydana gelmiş.
Günümüzde halen gölde balık avlamaya gidenlerin ağlarına cami minaresinin takıldığı, kimi zamanda gölde cami minaresi ışığının yansımalarının görüldüğü rivayet edilmektedir.[3][4]
Dış bağlantılar
Wikimedia Commons'ta Efteni Gölü ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır.