Eskiden Hindistan'dan alınan mallar ya Kızıl Deniz yoluyla Mısır'ın İskenderiye limanına ya da Basra Körfezi yoluyla Suriye limanlarına getiriliyor ve burada bulunan Venedik ve Ceneviz gemilerine yüklenerek Avrupa limanlarına ulaştırılıyordu. Ancak çok uzaklardan gelen ve birçok ülkenin limanından geçen malların (özellikle baharat), Avrupa pazarlarına ulaşıncaya kadar fiyatları çok yükseliyor ve dolayısıyla bu mallar Avrupalılar'a pahalıya geliyordu.
Avrupalılar, bu nedenlerden dolayı doğrudan ve kısa yoldan Hindistan'a ulaşmak için yeni yollar arayışına girdiler. Bunu, coğrafi keşiflere yatkın ve yetiştirdiği ünlü kaşiflerle tanınan Portekizliler 15. asrın sonlarına doğru Ümit Burnu'nu keşfederek ve Hindistan'a ulaşan yeni bir yol bularak başardılar. Böylece Hint ticaret yolunu da değiştirme olanağı yakaladılar.
Portekizliler'in Hint ticaret yolunu değiştirmesi, özellikle o dönem Mısır'ı ellerinde tutan Memlükler'in ekonomik yönden sarsılmasına neden oldu. Memlük Donanması'nın Portekiz Donanması ile boy ölçüşebilecek bir durumda olmaması nedeniyle zamanla bölgedeki etkinliklerini artıran Portekizli denizciler civar İslam şehirlerine ve ticaret gemilerine zarar vermeye başladılar. 1517'de Mısır'ı fetheden Osmanlılar bölgede Memlükler'in yerini aldılar. Bölgede güçlü bir donanma bulundurulması gerektiğine inanarak Süveyş'de bir tersane kurdular.
Nedenleri
Hint ticaret yolunun ekonomik değerini anlayan Portekizliler, ilerleyen yıllarda bölgeye çok daha güçlü donanmalar göndererek bölge Müslümanları üzerindeki baskıyı iyice arttırmaya başladılar. Bunun üzerine o dönem, dünyanın ve İslam aleminin en güçlü devleti olan Osmanlı Devletine, Hint Okyanusu bölgesindeki Müslüman devletlerden yardım istekleri gelmeye başladı. Bu yardım isteğinde bulunan devletlerden biri de bugün Endonezya'ya bağlı olan Sumatra adasındaki Müslüman Açe Sultanlığı'ydı.
Sumatra Adası'nın kuzeydoğusunda bulunan Açe Sultanlığı, o zamanlar bölgenin ekonomi ve ticaretinde önemli bir yere sahip, zengin bir devletti. Bu özelliklerinden dolayı Açe Sultanlığı'na gözlerini diken Portekizliler, Açe sahillerine saldırılar düzenlemeye başladılar. Askerlik ve teknolojik bakımdan üstün olan Portekizliler karşısında fazla tutunamayan Açeliler yenilerek geri çekilmek ve bazı yerleri Portekizliler işgaline bırakmak zorunda kaldılar. Günden güne artan Portekiz baskısına daha fazla dayanamayan zamanın Açe Sultanı Alâeddin acilen Vezir Hüseyin başkanlığındaki bir elçi heyetini Portekizliler'e karşı yardım istemek amacıyla İstanbul'a gönderdi. Sultan Alâeddin'in mektubunu getiren Açe heyeti 1566 yılında İstanbul'a ulaştığında, o sırada, Zigetvar Seferi'nde bulunan Kanuni Sultan Süleyman'ın ölüm haberi geldi. Kanuni'nin yerine tahta geçen II. Selim, elçi heyetinin getirdiği mektubu alarak, Sultan'a her türlü yardımı yapacağına dair bir cevap yazdı ve Açe heyetiyle beraber yolladı.
Sefer
Hazırlıklarını tamamlayan Osmanlı Donanması tam Endonezya'ya doğru yola çıkmak üzereyken Yemen'de Zeydi imamı Topal Mutahhar tarafından büyük bir isyan başlatıldı (1567). İsyanın tehlikeli boyutlara varmadan önlenmesi gerektiğini düşünen hükûmet, donanmayı Sumatra adası yerine isyanın çıktığı Muha ve Aden kıyılarına doğru yolladı. Böylelikle Açeliler'e karşı ilk yardım girişimi başlatılamadı.
Yemen'deki karışıklıklardan dolayı geciken yardım, nihayet 1569 yılında Osmanlı'nın Kızıl Deniz filosu amirali Kurdoğlu Hayreddin Hızır Reis komutasında iki tanesinde top ve tüfek bulunan, 22 parçadan mürekkep Osmanlı Donanması'nın Hint Okyanusu'na açılması ve güvenli bir şekilde Açe sularına ulaşmasıyla gerçekleştirilebilmiş oldu.